Cuma, Nisan 19, 2024
spot_imgspot_img

Top 5 This Week

spot_img

Related Posts

19. YY Türkiye Reformlarına Gezinti

Osmanlının Rusya ile 19. yüzyılda yapmış olduğu önemli savaşlardan biri olan kırım harbi 1838 balta limanı sözleşmesi ile desteğini arkasına aldığı İngiltere’nin, Fransa ve piyamonte krallığının yardımı ile kazanılmıştı bunun sonucunda özellikle İngiltere’nin diplomatik baskıları sonucunda Osmanlı imparatorluğu ıslahat fermanını ilan etmiştir. Ancak ıslahat fermanını, içeriğini anlayabilmemiz için öncelikle 19. yüzyıl Osmanlısına vakıf olmamız daha büyük çapta ise 19. yüzyıl dünyasında olup bitenlere bakmamız gerekmektedir.
Osmanlı Devleti özellikle II. Mehmet ile başlayan iyi hükümdarlar silsilesinin yavuz sultan selim ile devam etmesi ve Kanunide son bulması ile birlikte duraklama konumuna geçmiş Avrupa siyasi sorunlarında desteği alınmak istenen Osmanlı, yerini 16.yüzyıldan itibaren aşama aşama 19.yüzyılın tamamında ise artık yönlendirilen olma konumuna bırakmıştır.19. yüzyıla gelindiğinde kutsal roma Cermen imparatorluğuna yani Viyana’ya ulaşma noktasında tampon bölge olan Macaristan’ın ordusunu mohaçta 2 saatte yenen mekanize Osmanlı ordusu onu besleyebilecek Osmanlı ekonomisi coğrafi keşifler ile birlikte ekonomisinin temelini oluşturan Akdeniz ticaretinin önemini kaybetmesi ve yine coğrafi keşifler ile birlikte oluşan enflasyona üretim yapabilen Avrupalı gibi merkantilizm ile cevap verememesi ekonomisini bozmuş artık asker için gelir kaynağı olan savaşlarında durmasıyla birlikte askeriyede de bozukluklar başlamış ve yerini bozulmuş bir ekonomi, bozulmuş ve eşkıyalığa varacak kadar ileriye gitmiş askeriye ve zayıf bir merkezi otorite bırakmıştır. 19. yüzyıl Osmanlı yöneticileri beka sorunu yaşayan Osmanlıyı nasıl ayakta tutabiliriz sorusunun cevabını aramışlardır 19. yüzyıl Osmanlı yenilik hareketlerinin temelinde bu soru yatmaktadır. Devlet-i Aliyye nasıl kurtulur?

  1. ve 19. yüzyıl yöneticileri toplumsal bozulmanın nedenini askeriyede görmüşler ve reformlarına askeriyeden başlamışlardı. Asker düzelirse devlet de düzelir fikrinin son temsilcisi de III. Selimdir. III. Selim reformist düşüncede olan hükümdardı ve askeriyeyi, yeniçeri ocağını düzeltme gayreti içerisindeydi. Ayrıca Nizamı Cedid adında yeni bir ordu kurmuş ve finansmanı içinse iradi Cedid hazinesi kurulmuştu. Ancak bu yeni orduya karşı olanlar bir direniş başlatmışlar ve bu direniş hızlıca yayılmıştı. III. Selim’in bu direnişe boyun eğmesi ile birlikte devlete reformlara karşı olan kesim hakim olmuştu ve bu kesim tahta IV. Mustafa’yı geçirmişti. Bununla birlikte Rusçuk ayanı olan Alemdar Mustafa Paşa 15 bin kadar olan özel birliğiyle İstanbul’a gelmiştir. Amacı reformist hükümdar olan III. Selimi tekrar koltuğa oturtmaktı ancak saray kapısına geldiğinde alışılmış bir hareket olarak IV. Mustafa amcaoğlu selimin ve şehzade kardeşi olan Mahmudun idamını istemiştir. III. Selimi cellatları katletmiş ise de harem şehzade Mahmudu koruyabilmiştir. Bu olaydan sonra artık şehzade Mahmut, Osmanlı padişahlarının otuzuncusu olarak II. Mahmut olarak tahta geçmiştir Alemdar paşaya da sadaret mührünü teslim etti. Merkezi otoriteyle çatışma halinde olan ve özerklik alan valiler ve ayanlar vardı. Alemdar Mustafa paşa merkezi otoriteyle yerel beylerin çatışmasını uzlaşı yoluna giderek çözmek istiyordu bundan dolayı valiler ve ünlü ayanlar başkente davet edildi ve sonucunda sened-i ittifak denilen bir sözleşme, vesika ekim 1808’de ortaya çıktı. Bu belge ile ayanlar resmen kendilerini tanıtmışlardır.

Sened-i ittifakı inceleyen bazı romantik yazarlar bu anlaşmayı biraz abartarak İngiltere’de doğan Magna Carta’ya benzetirler. Ancak bu belge ne anayasalcı faaliyetler için bir başlangıç teşkil etmekte ne de bir doğu tipi monarşi olan Osmanlı gelenekleriyle uyuşmaktadır. Ancak yine de merkezi otoritenin keyfi hareket etmesini sınırlaması açısından önemli sayabiliriz. Sened-i ittifak genel olarak merkezi otoriteyle ayanların karşılıklı olarak birbirlerine güvence verdikleri anlaşmadır. Sened-i ittifak o zaman ki şartların bir ürünüdür
Bu devlet nasıl kurtulur sorusuna bir diğer cevap olan ve Gülhane hattı Hümayünde ise, yeni bir devlet düzeni yaratma gayesi vardı. Ayrıca Gülhane hattında Sened- ittifaktan ayrı olarak yönetilen sınıfın haklarını merkezi otorite karşısında koruma düşüncesi yatar. Gülhane hattı devlet idaresinde kökten değişiklikler yapmıştır. Hattı kaleme alan Reşit Paşa batıyı bilen aydın, bir bürokrat grubunu temsil etmekteydi. Hattın içeriğine baktığımız da Reşit Paşa ilk olarak padişahın ve tutucu yöneticilere karşı bürokratları güvenceye almıştı. Böylece merkeze bağlı yenilikçi bir memur kadrosu yaratabilirdi. Hattı hümayun düşünsel olarak batıdan devletin halk için var olduğu görüşünü almıştı. Bu sebepledir ki evvela halkın can, mal ve şerefi devlet güvencesi altına alınmıştı. Bununla bağdaşık olan bir husus ise özel mülkiyetin gelmiş olmasıydı bu da Türkiye tarihinde liberalleşmenin önünü açan bir yeniliktir. Yine hatla beraber kanunların padişahın iradesinden öncelikli olduğu vurgulanmıştı. Tanzimatçı grup, eşitlik ilkesinin gerçekleştirilmesini imparatorluğun selameti açısından hayati önemde görmüşlerdir. Bundan böyle Müslüman gayrimüslim ayrımı ortadan kalkmıştı. Bu siyaset Tanzimat’tan sonra ilan edilecek olan ıslahat fermanının da ağırlık noktasını teşkil etmiştir. Ayrıca Tanzimatçı grup hukuk kurallarını da batıdan almışlardı bu da başka bir tartışma konusudur.
Tanzimat düşüncesinin devamı niteliğinde saydığımız ıslahat fermanı daha çok gayrimüslimlerin hakları üzerinde durmaktadır. Fermanla birlikte birçok yerde kiliseler ve gayrimüslim cemaat okulları sayısı artmış yabancı yatırımcı teşvik edilmiştir. Osmanlı Paris anlaşmasına gayrimüslimler için bir madde koyulmasını engellemek ve Avrupalı devletlerin kendi iç işlerine karışmamasını sağlamak amacıyla bu fermanı ilan etmiştir. Aslında ıslahat fermanı Tanzimat’ta gayrimüslimlere verilen hakların genişletilmesinden başka bir şey değildi.
Tanzimat dönemi reformlarının düşünce yapısı anayasal bir yönetimin İslam ile çatışmayacağı fikrini ortaya koyan Namık kemal ile anlaşılabilir. Gerçekten de İslam’dan vazgeçilmemiş bu devlet nasıl kurtulur sorusuna çareler aranmıştır. Aynı zamanda meşrutiyetin esas aldığı halk iradesi ve halkın haklarının kanunlarla korunmaya alınması yine Gülhanı hatt-ı Hümayünde ifade edilmiştir. Tanzimat reformları ister hukuk alanında olsun isterse idari alanda olsun Türkiye’de sekülerleşme döneminin önemli bir ayağını oluşturmaktadır. İdarenin halk meclisleri tarafından paylaşılması da yine Tanzimat sonrasına rastlar. Tanzimat ile başlayan hukuk devleti anlayışı, laik devlet anlayışı kendinden sonraki dönemleri, yeni Osmanlıcıları, jön Türkleri etkilemiş ancak başarızlıkla sonuçlanan bir dizi hareket sonucunda fikirleri laik, hukuk devleti olan, parlamenter rejime sahip Türkiye Cumhuriyetini yaratacak, Kemalist devrimi gerçekleştirecek olan ekibe miras olarak kalmış, Mustafa Kemal ve ekibi Bu miras ışığında reformları gerçekleştirebilmiştir

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popular Articles