Amerika’daki Lobilerin Rolü ve İsrail Lobisi
Yabancı hükümetler, ABD’deki elçilikleri ile çalışsalar dahi, kendi çıkarlarını korumak için lobilerine güvenirler. Amerika’daki en güçlü lobi gruplarına örnek olarak, Ermenistan, Çin, İsrail ve Hindistan gibi ülkeler gösterilebilir. En etkili lobi faaliyetleri Capitol Hill’de yapılmıştır. Amerika’nın en önemli siyasi figürüdür ve kongre faaliyetleri burada yapılmıştır. Ancak Amerika’nın siyasi yapısı o kadar karmaşık bir haldedir ki, kongre üyeleri dahi lobi gruplarının baskısı altına girmiştir. Lobi grupları Amerika’ya yardım etmek ve yeniden güçlendirmek için çalışır. Lobiler, Amerika’nın yasama ve yürütme organları hakkında veri tutar ve ona göre işlerini yürütür. Buna örnek olarak, Beyaz Saray, Kongre, Cumhuriyetçiler ve Demokratlar verilebilir. Lobiler ticari faaliyetler yürüttüğü gibi politik faaliyetler de yürütmektedir. Tabi, bu politik faaliyetler, Amerika’nın hassas dış politikasına ve ulusal çıkarlarına karşı risk taşımamalıdır. Lobiler, mantıklı ve dengeli bir iş birliği içerisinde, Amerika’nın ulusal çıkarlarına meydan okuyabileceklerine inanmaktadırlar.
İsrail’in lobi faaliyetlerine ”Konferans başkanı (Conference of Presidents)” denir. Genel organizasyonların merkezi ise Aipac’tir (American Israel Public Affairs Committee-Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi). Aipac, ABD-İsrail arasında ticari faaliyetlerinin geliştirilmesine ve askeri yardımların gerçekleştirilmesine yardımcı olmaktadır. İsrail lobisinden sonra en etkili grup Hintli-Amerikalılar’dır. Özellikle kamusal ilişkilerde ve hukuk alanında faaliyet gösteren yetkili kişilerdir. 1998’de Hindistan’ın nükleer denemeler ve füze testleri gerçekleştirmesi nedeniyle ilişkiler bozulmuştur. Ancak, yükselen Çin nedeniyle, ABD-İsrail ilişkileri petrol diplomasisi ve İsrail faktörü ile yeniden gelişmiştir. Özellikle Obama yönetimi döneminde İsrail ilişkileri daha çok desteklenmiştir.
Ermeni lobisi, İsrail ve Hindistan lobilerinden sonra en önemlisidir.. Özellikle güçlü bir etnik yapı üzerine kurulmuştur. 1915’te Türkiye’nin Ermenistan’a sözde soykırım yaptığı, lobiler tarafından Amerika’ya kabul ettirilmek istenmiştir. Bu Amerika-Türkiye ilişkilerine zarar verebilirdi. Amerika kısmi olarak soykırımı tanımaktadır. Henüz tasarı Kongre’den geçmemiştir. Ancak Amerika, bu soykırım kozunu Türkiye’ye karşı kullanmaktadır.
1938 Ekim Savaşı’ndan beri, Washington İsrail’e ciddi derecede destek vermiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra en fazla yardımı alan ülke İsrail’dir. Askeri yardım alan diğer ülkelerin aksine, İsrail’e kendi savunma sanayisini geliştirmek için bu yardımları harcamasına izin verilmiştir. Yardımı nasıl harcayacağına dair hesap vermeyen tek ülke İsrail’dir. ABD, İsrail’in nükleer silahlar almasına karşı çıkmamaktadır. Abd, Arap ve İslam aleminden kaynaklanan terörist grupların faaliyetleri nedeniyle İsrail’e destek verdiğini ve ABD İsrail ile aynı düşmanlara sahip olduğunu belirtmektedir. Bu tek neden değildir ama en önemli nedendir.
İsrail, Ortadoğu’daki en güçlü devletlerden biridir. Nükleer silaha sahip olan tek devlettir ve demokrasi ile yönetilmektedir. Ancak birçok demokrasi ile yönetilen ülke vardır. Bu durum ABD’nin verdiği destek için çok zayıf bir nedendir. Bir diğer neden olarak Abd, Nazi soykırımı sırasında Yahudilerin çok acı çektikleri gerekçesiyle, Yahudilere ait bir vatanda kendilerini daha güvende hissedecekleri için destek verdiklerini belirtmektedir. Lakin bu durum, Filistinlilere karşı çok suç işlenmesine yol açmıştır.
Geçmişte, Yahudilerin yaşadıklarından dolayı, İsrail ne yaparsa yapsın, Abd onu desteklemekten vazgeçmeyecektir. Çünkü İsrail lobisi Amerika’da çok güçlüdür. Yine de, birçok Yahudi-Amerikan organizasyonlarını, İsrail lobisi ile bir tutmamak gerekir. Çünkü bazıları açıkça muhalefet etmektedir. Bazıları ise lobi faaliyetlerinin içindedir. Ancak her iki kesimde İsrail’in desteklenmesi konusunda ılımlıdırlar. Hristiyan evanjelistler, İsrail’in yeniden doğuşunun, İncil’deki kehanetin gerçekleşmesine inanmaktadır ve eğer karşı gelinirse Tanrı’ya karşı gelindiğini belirtmektedirler.
Lobi hem Kongre’de hem de yürütme organında baskındır. Özellikle, Kongre’de ciddi bir nüfuza sahiptir. Bu durum eleştirilerden uzak olmasını sağlamaktadır. AIPAC bu konuda önemli başarılar elde etmiştir. Kendisini destekleyen yasama ve kongre üyelerini ödüllendirirken, desteklemeyenleri cezalandırılabilmekteydi. İsrail’e yardım etmenin en kolay yolunun, AIPAC’e yardım etmek olduğuna inanmaktadırlar. Çünkü İsrail politikasını dolaylı yoldan AIPAC belirlemektedir. Lobiler medyada da etkili rol oynamaktadır. Çünkü verilen desteğin sorgulanmasını istememektedir. Bu yüzden en etkili medya kurumlarını ele geçirmişlerdir.
Lobiler, ayrıca düşünce kuruluşları tarafından destek görmekte, İsrail gündemini savunmakta ve bu kişiler tarafından finanse edilmektedir. İsrail’e muhalif olanları istihdam etmemektedirler. Lobilerin en zorlandığı yer ise üniversitelerdir. AIPAC, üniversitedeki faaliyetleri izlemek ve gençleri eğitmek için ciddi paralar harcamıştır. Ayrıca akademisyenlerin ne yazdıklarını da takip etmişlerdir. Lobi bu kadar etkin olurken, muhaliflerin lobi faaliyetlerini eleştirmesine karşı çıkmaktadır. Onları Yahudi düşmanı olarak nitelendirilmektedir.
Amerikan başkanı Bush ve İsrail Başbakanı Sharon arasındaki çekişmede, kongredeki İsrail nüfuzunun etkisiyle, Sharon başarılı olmuştur. Bush, İsrail’in işgali altındaki topraklardaki hareketlerini eleştirmiştir. Ayraca İsrail ve lobi baskısı, 2003’te Irak’a saldırma kararının tek faktörüdür. Bir petrol savaşı olarak gözükse de asıl amaç İsrail’in güvenliğini korumak olmuştur. Özellikle lobi içindeki yeni-muhafazakarların etkisi rol oynamıştır. Çünkü onlar Saddam’ı devirmeye azimliydiler. Saddam’ın bir tehdit unsuru olarak gözükmesini sağladılar. İstihbaratı bu yönde kullandılar. Savaşa gitme kararında lobinin ve İsrail’in etkisinin olmadığına inanan çok az kişi vardır.
Bağdat’ı düşürdükten sonra sıra Suriye’ye gelmişti. İsrail, Washington’u Suriye’de bir rejim değişikliği yapması için baskı yapıyordu. Lübnan’dan geri çekilmemesi ve terör faaliyetlerine son verilmemesi halinde yaptırımlar uygulanacağı belirtilmişti. Ve bu Bush yönetimi tarafından yasallaştırılmıştır. Ancak Bush yönetimi bunu uygulamakta yavaş hareket etmiştir. Çünkü Suriye, Körfez’de terör saldırısına karşı Washington’u uyarmıştır. Doğrudan Esad rejimini hedef almak, bu kuvvetli istihbarat bağlantılarını yok edecekti.
Lobi, İran’ı daha büyük bir tehdit olarak görmektedir. Çünkü nükleer silah elde etme ihtimali en fazla İran’ındır. İran bu konuda azimlidir. Lobi istediği hedefe tam olarak ulaşamamıştır. Ancak, İran’a yönelik tehditkar mesajlar ve ikazlar devam etmektedir. İran’ın nükleer silah elde etmesi, ABD için çok ciddi bir tehlike olmayabilir. Ancak lobi olmasaydı, ABD-İran ilişkileri daha iyi olabilirdi. Lobi her daim tansiyonu üst seviyede tutmaktadır.
İsrail’e yönelik bütün tehditler ile ABD uğraşmaktadır. Çünkü lobi ve İsrail destekçilerinin politikaları başarılı olursa, İsrail’in bütün düşmanları zayıflayacak ve İsrail Filistin’de kendi devletini kurabilecektir. Ya da ABD, Arap ve İslam dünyasıyla savaş halinde olsa bile, İsrail her zaman ABD tarafından korunuyor olacaktır. Lobi ABD’nin, hiçbir zaman bu meseleden uzaklaşmasını veya İsrail’in Filistinlilerle barışmaya zorlamasını istememektedir.
İsrail lobisi faaliyetlerini daha samimi, dürüst ve tarafsız bir şekilde yürütmelidir ve ABD’nin çıkarları üzerinde daha etkili bir politika yapmalıdır. Zaten İsrail’in iyi durumda olması, ABD’nin çıkarları arasındadır. Ancak İsrail’in işgalci politikaları ve günümüzdeki Batı Şeria sorunları ABD’nin çıkarları arasında değildir. Önemli olan lobi, ABD’nin İsrail’e verdiği desteğinin, stratejik ve ahlaki gerekçelerini ortaya çıkarmalıdır.
KAYNAKLAR:
John Newhouse, ‘’Diplomacy, Inc: The Influence of Lobbies on U.S. Foreign Policy’’, Foreign Affairs, 88(3), May-June 2009: 73-92
John J. Mearsheimer, ‘’The Israel Lobby and U.S. Foreign Policy’’, Middle East Policy, XIII(3), Fall 2006 http://mearsheimer.uchicago.edu/pdfs/IsraelLobby.pdf