Home Analizler Devlet Adamlığı Bilimi (Kitap Analizi)

Devlet Adamlığı Bilimi (Kitap Analizi)

0

Jeopolitiğin Tanımı ve Kapsamı

Jeopolitik, günümüzde giderek önemi artan bir bilim dalı olarak karşımıza çıkmaktadır. Kitap boyunca jeopolitiğin devlet ve toplumlar açısından kritik önemi bizlere anlatılarak jeopolitiğin manası ve kapsamından, jeopolitik teorilerden, teorilerin uluslararası siyasetteki uygulamalarından, belli başlı bazı ülkelerin ve Türkiye’nin jeopolitik değerinin ne anlama geldiğinden ve daha birçok konudan bahsedilerek bu bilim dalında genel manada bilgi edinilmesi sağlanmakta; aynı zamanda kitabın adından da anlaşılacağı üzere jeopolitiğin geleceğin devlet adamlarına yol gösterici bir bilim dalı olduğunun  altı ısrarla çizilmektedir.

Jeopolitik, kitapta kısaca şu şekilde tanımlanmaktadır: ”Jeopolitik, coğrafyanın politik olarak yorumudur.”1 Buna ilaveten jeopolitiğin hem fen hem de sosyal bilimleri kullanan nadir bilim dallarından biri olduğundan bahsedilmekte ve kapsamlı şekilde jeopolitik şu şekilde tanımlanmaktadır: ”Bir devletin, devletler topluluğunun (birlik ve ittifaklar) veya bir bölgenin, mevcut coğrafi platform üzerinde, sabit ve değişen coğrafi unsurların dikkate alınarak, güç değerlendirilmesi yapılmasını, küresel ve bölgesel güç merkezlerinin etkilerinin incelenmesini, değerlendirilmesini, buna bağlı olarak hedef ve stratejilerin belirlenmesini sağlayan bir bilimdir.”2

Jeopolitiğin kapsamı hem bilimsel alanı hem de devlet yönetimini içinde barındırmaktadır. Yani, jeopolitik unsurlara dayalı olarak yapılan analizler hem akademik literatüre katkı sağlarken; aynı zamanda da  pratik manada devlet adamlarının politik uygulamalarına tesir etmektedir. Ancak, kitapta da dikkat çekildiği üzere jeopolitik, kısa vadeli değil uzun vadeli stratejiler üreten ve ileriye dönük analizlerle devlet adamlarına yol gösteren bir bilimdir. Jeopolitik görüşle üretilen uzun vadeli bir stratejide; milli çıkarlar, milli hedefler, milli güvenlik ve milli refah dikkate alınmaktadır.3

Jeopolitiğin unsurları; sabit unsurlar, değişen unsurlar ve zaman olmak üzere üçe ayrılmaktadır. İlk olarak sabit unsurlar, kısaca coğrafya ve alan olarak tanımlanabilir. Devletlerin üzerinde yer aldığı coğrafya devletlerin siyasetlerini sınırlandırmakta ve şekillendirmektedir. Kitapta buna çarpıcı bir örnek olarak Rusya verilmektedir; ”Rusya’nın Boğazlar politikası Çar I. Petro’dan bu yana değişmemiştir. Çünkü Boğazlar hep Türklerin elinde kalmıştır.. Rusya’yı Napolyon karşısında ve İkinci Dünya Harbi’nde Alman saldırılarından geniş saha kurtarmıştır.”4

Bir devletin denizlere sahip olup olmaması da sabit unsurlardandır. Örneğin; bir devletin ada devleti ya da kara devleti olması sadece dış siyaseti değil, o ülkenin kültürel yapısını, halkının karakter özelliklerini, ekonomik yapısını da şekillendirmektedir. ”Esnek ve belirsiz olan Batı medeniyeti, başlangıçtan beri esas itibariyle denizin etkisinde kalmıştır denilebilir. Bu denizler bilindiği gibi Akdeniz ve Atlantik’dir. Mutlak düşünce ve politik totalitarizm, daha ziyade karasal memleketlerde doğar.”5 Bunun yanı sıra kitapta da bahsedildiği üzere, ilk çağlardan beri denizlere kıyısı olan veya yakın olan devletler dünya gücü olabilmişlerdir. Belki de bunun en güzel örneklerinden biri İngiltere’dir. 20.yüzyılda dünya çapında bir imparatorluğa sahip olan İngiltere bir ada devletidir ve söz konusu süper güç vasfını deniz gücüne verdiği önem sayesinde kazanabilmişti. Deniz gücü bir devlet için oldukça stratejik bir öneme haiz olduğu için birçok devlet denizlerde üstün bir konum elde etmek için çaba göstermiştir. ”Almanya ve Rusya gibi memleketlerin önce Avrupa çapında, sonra da dünya çapında büyük kuvvete eriştiklerinde deniz kuvvetlerine sahip olmak için sarfettikleri muazzam gayretleri görebiliriz. Wilhelm II, Büyük Petro gibi bu fikirdeydi.”6

  1. yüzyılda da denizler stratejik önemini korumaktadır. Üstelik teknolojik imkanların gelişmesi sonucu denizlerde enerji potansiyellerinin keşfedilmesiyle denizlerin önemi daha da artmıştır. Bugün Arktik, Doğu Akdeniz, Güney Çin Denizi gibi birçok bölge devletlerin güç mücadelesine sahne olmaktadır. Geldiğimiz noktada, uluslararası deniz hukuku bu bağlamda öne çıkmakta ve münhasır ekonomik bölge, kıta sahanlığı, navtex gibi kavramlar dünya siyasi gündeminde yer almaktadır. Buna ilaveten, ‘mavi ekonomi’ ve ‘mavi enerji’ politikalarının 21.yüzyılda devletlerin siyaset ve stratejilerinde önemli ölçüde yer alacağı gözükmektedir. Yani geldiğimiz noktada artık devletler denizlerin derin noktalarından kıymetli madenlerin çıkarılmasını, deniz ve okyanus dalgalarından enerji üretilmesini ve böylece milli ekonomilerine katkı sağlamayı gaye edinmektedirler.

Jeopolitiğin sabit unsuru olan coğrafyanın yanı sıra değişen unsurları da bulunmaktadır. Bunlar; sosyo-kültürel, ekonomik, politik, askeri, bilimsel ve teknolojik değerler olarak sıralanabilir. Jeopolitiğin bir diğer unsuru olan zaman ise kitapta güncel, orta ve uzun vade olarak üçe ayrılmaktadır.

 

Jeopolitik Kuramlar

Klasik jeopolitik kuramlar denilince kara hakimiyet kuramı, deniz hakimiyet kuramı, kenar kuşak kuramı ve hava hakimiyet kuramı akla gelmektedir.7

Kara Hakimiyet Kuramı

İskoç Sir Halford Mackinder tarafından ortaya atılmıştır. Mackinder Avrupa – Asya – Afrika’dan oluşan coğrafi alana Dünya Adası (World Island) adını vererek, 1904 yılında, meşhur kuramını şu şekilde açıkladı:8

– Doğu Avrupa’ya hakim olan, Kalpgah’a hakim olur.

– Kalpgah’a hakim olan, Dünya Adasına hakim olur.

– Dünya Adasına hakim olan, Dünyaya hakim olur.

 

Görsel 1: Kara Hakimiyet Teorisi

 

Mackinder’in Rusya’nın yayılmasını önleme amacı güttüğü söylenebilir. ”Mackinder’e göre, denizci güçler bakımından hiçbir görev, Rusya’yı sürekli bir askeri baskı altında tutarak Rusya’yı kısıtlamaktan daha önemli veya acil olamazdı.”9

Mackinder’in görüşlerine çeşitli eleştiriler yöneltilmiştir. Mesela, Mackinder’in bahsetmiş olduğu Kalpgah bölgesine Rusya hakim olmasına rağmen süper güç olamamış; ancak dünyanın öbür ucundaki bir ülke olan Amerika süper güç olmuştur. Bunun dışında, gerek Mackinder gerekse onun dönemindeki jeopolitik bilimi uzmanlarında görülen durum coğrafyaya aşırı şekilde vurgu yapmış olmalarıdır. Oysaki devletlerin geleceğinde belirleyici tek etken coğrafya değildir. Şunu da belirtmek gerekir ki; Britanya İmparatorluğu’nun en kudretli zamanında yaşayan biri olduğu için Mackinder’i İngiliz Emperyalizmi’nin bir ürünü olarak görmek gerekir.10 Bu sebeple her bilim adamı gibi yanıldığı noktalar olmuştur. Ancak, Mackinder’in görüşlerinin oldukça isabetli ve geleceğe ışık tutan bir yanı da bulunmaktadır. Örneğin, Kalpgah adını verdiği bölge bugün hala ehemmiyetini koruyan ve dünya siyasetine yön veren oldukça kritik bir konumda bulunmaktadır.

Deniz Hakimiyet Kuramı

Amerikalı Albay Mahan’ın ortaya atmış olduğu ve denizlerin önemine vurgu yapan teoridir. Mahan’ın jeopolitik görüşünün temeli; Dünya egemenliğinin anahtarı, deniz yollarını ellerinde bulunduran ve denetiminde tutanlarındır.11 Mahan’ın ilham aldığı en büyük örnek Büyük Britanya’dır. Çünkü Britanya İmparatorluğu sahip olduğu muazzam deniz gücü sayesinde 20. yüzyılda bir dünya gücü olmayı başarabilmiştir. Günümüze baktığımızda ABD için aynı durum söz konusudur. ABD süper güç olma vasfını dünya çapında devasa bir deniz gücüne sahip olmasına borçludur.

Türkiye ise üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olmasına rağmen denizcilik alanında hakettiği yere gelememiştir. Bunun sebepleri tartışılabilir, ancak son yıllarda Mavi Vatan doktrini kapsamında, tarihinden almış olduğu  milli şuurla beraber Türkiye’nin deniz jeopolitiğinde gerçekleştirdiği atılımlar ve savunma sanayiinde yerli imkanlarla yapılan çalışmalar gelecek için umut vericidir.

Görsel 2: Mahan’ın Deniz Hakimiyet Kuramı

 

Mahan’a göre;12

– Denizler karalara göre çok daha iyi hareket kabiliyeti ve ulaşım sağlar.

– Denizcilik gücü dünya rezervlerinin daha büyük bir bölümü ile irtibatlıdır.

– Denizcilik gücü, Süveyş Kanalı, Cebelitarık, Babülmendep Boğazı, Türk Boğazları, Kore Kanalı, Hürmüz Boğazı, Bering Boğazı, Florida Boğazı, Sicilya Kanalı gibi kritik noktaları kontrol altında tutarak dünya ticaretine hakim olabilir.

– Kara sınırları emniyette olmayan hiçbir devlet, nispeten güçlü bir ada  devleti ile deniz üstünlüğü için başarılı bir şekilde mücadele edemez.

Mahan’ın ulaştığı sonuçlar, denizciler, siyaset adamları ve askerler için hem barış zamanlarında hem de kriz dönemlerinde çok değerli ilhamlar ve yardımcı bilgiler sunmaktadır. Dünya denizleri var olduğu sürece de, sadece ada ve kıyı devletleri için değil, ihtiyaçlarını deniz yolu ile temin eden her devlet için bu prensipler varlığını ve geçerliliğini devam ettirecektir.13

Kenar Kuşak Kuramı

Kuram ABD’li Nicholas J. Spykman tarafından geliştirilmiştir. Spykman, Avrasya kıtasını çevreleyen geniş kıyı şeridi toprakları için yeni bir isim kullanarak (Kenar Kuşak) şu sonuca vardı: Mackinder’in Doğu Avrupa’yı kontrol eden, Kalpgah’a hükmeder; Kalpgah’a hükmeden Dünya Adasına hükmeder ve Dünya Adasına hükmeden Dünya’ya hükmeder yargısı yanlıştır. Eğer Eski Dünya’nın(yani Avrupa’nın) güç politikası için bir slogan gerekliyse bu şöyle olmalıdır.: Kenar kuşağı kontrol eden, Avrasya’ya hükmeder; Avrasya’ya hükmeden dünyayı kontrol eder.14

 

Görsel 3: Spykman’ın Kenar Kuşak Teorisi

 

Spykman’ın teorisi ABD’ye yeni ufuklar açmıştır. Spykman, Kenar Kuşağı oluşturan, Batı Avrupa, Orta Doğu, Güney Asya ve Sovyet sınırları ötesindeki Uzak Doğu üzerinde kontrol kurmanın ABD’nin olanağı dahilinde bulunduğunu düşünüyordu. Spykman, bu bölgelere hükmeden ulusun, objektif jeopolitik etkenlerin etkisiyle kaçınılmaz olarak Kalpgah’a ve sonunda da tüm dünyaya hükmedeceğini ileri sürerek politikacıları uyandırmaya çalıştı.15

Tarih bize nazik davrandı; coğrafya bizi büyük ölçüde kolladı; fırsatlar çok iyi değerlendirildi ve sonuçta ülkemiz bugün Yeni Dünya’nın en önemli siyasi varlığı oldu. Coğrafi ve strajetik faktörler, ham maddeler ve nüfus yoğunluğu, ekonomik yapı ve teknolojik gelişme, bütün bunlar Amerika’nın Batı Yarı Küresinde hegemon bir duruma gelmesine yardımcı olmuştur.”

Spykman’ın bu sözlerinden hareketle, ortaya koyduğu analizlerin tam olarak objektif olup olmadığı tartışılabilir. Daha önce de Mackinder örneğinde kısmen belirtildiği üzere, jeopolitik bilimi emperyal devletlerin elinde siyasi bir araç olarak kullanılabilir. Bu konuda ABD ve İngiltere’nin yanı sıra bir diğer dikkat çekici örnek olarak Almanya verilebilir. Almanya’da jeopolitiğin Naziler tarafından ülkenin siyasi genişlemesi için bir araç olarak kullanıldığı herkesçe bilinmektedir. Bu da bizlere bilimin, ondan istifade eden ülkelerin ya da kişilerin maksadına göre insanlığın faydasına ya da zararına neticeler meydana getirebileceğini göstermektedir.

Hava Hakimiyeti Kuramı

İtalyan general Giulio Douhet’e ait kuramdır. General Douhet’nin Hava Savaşı Doktrini’nin esasları kısaca şu şekildedir:

– Gelecekteki savaş tüm uluslar arasında bir çarpışma olacak ve tüm vatandaşların yaşam ve refahına dolaysız bir tehdit oluşturacaktır.

– Bu, havaya egemen olanın belirleyici üstünlüğü ele geçireceği bir mücadele olacaktır.

– Böyle bir savaş, hazırlıksız olanların, örgütlenmeleri için çatlakları tamir etmelerine hiç fırsat bırakmayarak, savaş patladığı anda var olan ve hazır araçlarla sonuca vardırılan bir savaş olacaktır.16

Douhet doktrininde saldırgan ve önleyici bir hava harbi temel alınmaktadır. Yazar bu doktrinin güncel örneği olarak Libya’da 2012 yılında yaşananlardan, yani Kaddafi yönetiminin NATO hava gücünün etkisiyle kara unsurlarını muhalefete karşı kullanamayıp savaşı kaybettiğinden bahsetmektedir.

Douhet doktrininin bundan bir asır önce hava hakimiyetine vurgu yapması günümüz açısından bakıldığında oldukça kıymetlidir. Çünkü, günümüzde geleneksel savaş uçaklarının yanı sıra, İHA ve SİHA gibi yeni nesil teknolojik uçaklar savaşların seyrini değiştirmektedir. Bunun en güzel örneği, bu alanda oldukça ileri seviyede bulunan Türkiye’dir. Türkiye yurtiçi ve yurtdışındaki terörle mücadele operasyonlarında bu araçlar sayesinde önemli bir başarı sağlamıştır. Ayrıca, Karabağ Savaşında da görüldüğü üzere, savaşın Azerbaycan tarafından galibiyetle sonuçlanmasında Türk SİHA’ları oldukça kritik bir rol oynamıştır. Askeri manada havacılık alanında atılımlar yapan devletlerin günümüzde ve gelecekte savaşlarda başarı elde etmede her zaman bir adım önde olacağı muhakkaktır.

Devlet Adamlığı Bilimi Olarak Jeopolitik

Kitabın önsözünde Prof. Dr. Ergün Aybars devlet adamlığı ve siyaset adamlığının birbirinden farklı olduğunu şu sözü alıntılayarak vurgulamaktadır: ”siyaset adamı çok olur, ama devlet adamı az yetişir.”. Sonrasında kitabın yazarı Dr. Nejat Tarakçı sunuş kısmında bir devlet adamının vasıflarını ve nasıl bir eğitim alması gerektiğini şu şekilde açıklamaktadır: Devlet Adamı kısaca; uluslararası ve ulusal hukuk alanı içinde kalarak, vatandaşı olduğu ülkenin varlığını koruyan, halkının refah ve zenginliği için politikalar üreten, ulusun tarihi ve sosyo-kültürel değerlerini koruyan ve bunları yeni nesillere aktaran kişidir. Bu kapsamdaki görevleri yerine getirecek bir Devlet Adamı yetiştirmek için nasıl bir eğitim gerekmektedir? Bu noktada hukuk, siyasi tarih, ekonomi gibi klasik alanlara ilave olarak, Jeopolitik bilimi Soğuk Savaşın sona ermesini takiben yeniden hayatiyet kazanmıştır.17

Jeopolitik bilimi devlet adamlarına ülke idaresinde gelecek perspektifi sunmaktadır. Özellikle ABD’de ve Batı dünyasında birçok think-tank kuruluşu doğru siyaset ve stratejilerin hayata geçirilmesi için kendi devletlerine geleceğe dair stratejik raporları jeopolitik biliminden istifade ederek hazırlamaktadır. Bu raporların hazırlanmasında stratejik istihbarat (yani uzun vadeli, gelecek odaklı istihbarat) ve jeopolitik bakış açısı birleştirilmektedir. Buna örnek olarak ABD merkezli George Friedman’ın kurmuş olduğu Geopolitical Futures isimli şirket verilebilir.18 Türkiye’de de jeopolitik ve stratejik istihbarat kullanılarak hazırlanan tezler bulunmaktadır.19

Son olarak, Jeopolitik dün olduğu gibi, bugün de önemini koruyan bir bilim dalıdır ve 21. yüzyılda mevcut dünya sisteminde başarılı siyaset ve stratejiler izlemek isteyen her devlet bu bilim dalına gereken önemi vermek zorundadır. Kitapta da vurgulandığı üzere; devlet adamı olmak isteyen her politikacının lisans eğitimine ilave olarak jeopolitik eğitimi de alması gerekmektedir.

 

Kemal KISA

Analiz Edilen Kitap: Devlet Adamlığı Bilimi – Dr. Nejat Tarakçı

 

Dipnotlar

  1. Devlet Adamlığı Bilimi, Dr. Nejat Tarakçı, İstanbul, Ekim 2013, TASAM Yayınları.
  2. a.g.e
  3. a.g.e
  4. a.g.e
  5. a.g.e
  6. a.g.e
  7. Kitapta bu kuramlara ek olarak Saykıl Kuramından da bahsedilmektedir.
  8. a.g.e
  9. a.g.e
  10. a.g.e
  11. a.g.e
  12. a.g.e
  13. a.g.e
  14. a.g.e
  15. a.g.e
  16. a.g.e
  17. a.g.e
  18. Müberra Hudoğlu, 2022, Türkiye Jeopolitiğinin Stratejik İstihbarat Analizi: Doğu Akdeniz Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Milli Savunma Üniversitesi.
  19. Stratejik istihbarat analizi kullanarak jeopolitik bir konuyu ele alan örnek bir tez çalışması: Müberra Hudoğlu, 2022, Türkiye Jeopolitiğinin Stratejik İstihbarat Analizi: Doğu Akdeniz Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Milli Savunma Üniversitesi.

 

Kaynakça

Devlet Adamlığı Bilimi, Dr. Nejat Tarakçı, İstanbul, Ekim 2013, TASAM Yayınları.

Müberra Hudoğlu, 2022, Türkiye Jeopolitiğinin Stratejik İstihbarat Analizi: Doğu Akdeniz Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Milli Savunma Üniversitesi.

Sait Yılmaz, Savunma ve İstihbarat, Academia.

https://www.academia.edu/11659297/Savunma_ve_%C4%B0stihbarat

Görsel 1 Kaynak: Stratejik Düşünce Enstitüsü

https://www.sde.org.tr/guray-alpar/genel/hakimiyet-teorilerinin-sonu-merkez-bolgenin-yeni-guvenlik-modeli-kose-yazisi-17159

Görsel 2 Kaynak:

https://www.slideshare.net/cindipatten/geopolitical-theory-31092555

Görsel 3 Kaynak: Stratejik Düşünce Enstitüsü

https://www.sde.org.tr/degerlendirme/sd-analiz-yeni-utopya-kucuk-unsurlarla-buyuk-teorileri-uygulamaya-calismak-analizi-10819

 

NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Exit mobile version