Dünya Ekonomi Politiğine Bir Bakış: Küresel Savaş

Date:

İkinci Dünya Savaşı bitmeden oluşturulan bir sistem vardı. Sizlerin de bildiği meşhur adı ile Bretton Woods sistemi. Bu sistem o kadar önemliydi ki düşünün ortada daha bir barış anlaşması olmadan hadi onu da bırakın bir uzlaşma belgesi imzalanmadan dünyanın ekonomi sistemi kurulmuştu. Merkezi peki? Tabi ki Amerika! 7 Aralık 1941’de Japonya’nın, ABD’ye ait Pearl Harbour üssüne saldırması sonucu ABD savaşa dahil olmuştu. Savaşın bir anda Almanya lehine giden durumunu değiştiren ABD, hali ile savaşın sonunu da kendi belirmek isteyecekti. Nitekim ilki 6 Ağustos 1945 ikincisi ise 9 Ağustos 1945 olmak üzere sırası ile Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atom bombalarını bıraktı. Japonya’nın da 14 Ağustos’ta koşulsuz şartsız teslim olması ile ikinci dünya savaşı son ermiş oldu Gelişen süreçte dünyanın 1945-1991 arası iki kutuplu (ABD – SSCB) yönetiminden sonra tabiri caizse kimsenin beklemediği anda 1991’de SSCB dağıldı. Artık tek kutuplu bir düzen hakim olacaktı. En azından bir çok analist ve uzman böyle görüyordu. Sonradan görüldü ki düzen öyle olmadı. Seksenlerin başından beri yüksek büyüme hızı ile gelişen Çin, Soğuk Savaşın bitimi ile demir perdelerini kaldıran Avrupa Birliği, kendine yeni bir oluşum katan Hindistan, Putin’in 1999’da başına geçmesi ile ivme kazanan Rusya gibi büyük güçler ve Türkiye, İran gibi bölgesel güçlerin de söz sahibi olmaları bu günün çok taraflı çok merkezli dünyasını ortaya koydu. Dünyanın şu an ki ekonomi politiğinden bahsetmeden önce bu kısa tarih notlarının bir kenarda aklımızda kalmasının iyi olduğunu düşünüyorum.
Dünya ekonomisi özellikle 2000’li yıllarda yüksek teknoloji ile birlikte bir anda birkaç kat büyüme elde etti. İhracatın ve ithalatın bu denli hızlı yapılabilmesi, ülkelerin birbirine karşı olan ikili ve çoklu ilişkilerinin gelişmesi bunun en büyük parçasını oluşturuyor. Bu ticari ilişkilerin yapıldığı para birimleri burada önemli bir yer tutuyor. Dünya ticaretinde para birimleri olarak kullanılan Euro ve Dolar bu sistemin temel enstrümanları olarak dikkat çekiyor. Son iki aydır bariz şekilde görülen ABD tarafından başlatılan bir ticaret savaşı içerisindeyiz. Vergi yükseltilmesi başta bir yaptırım enstrümanı olarak kullanıldığı halde ABD tarafından alelade şekilde nedensiz kullanılan bir silaha dönüşmesi tüm dünyayı endişe içinde bırakmaktadır. Son iki haftadır Rahip Bronson’ın Türkiye’de tutuklu olması sebebiyle ticaret savaşının namlusu Türkiye yönüne dönmüş vaziyette. Son iki hafta da Dolar TL paritesi 4.53 seviyelerinden 7.20 seviyelerine kadar ulaşıp kendini 6.10’lar da dengeledi. Bir anda TL’de ki %25 değer kaybı piyasaları oldukça gerdi. Dünya’da tüm gelişmekte olan ülke para birimleri dolar karşısında ciddi değer kaybetmeye başladı. Türkiye’nin bir NATO ülkesi olduğu halde bu yaptırımlara maruz kalması birçok devlet bazında kınandı. İşin ekonomik özüne geldiğimizde ise ABD Başkanı Trump’ın yaptığı bu dünya geneli hamleler ile çok taraflı bir dünya ekonomi politiğinde birçok dengeyi yerle bir ettiği görülmektedir. Görünen şu ki büyük bir gücün (özelliklede ekonomik büyüme için karşılıklı bağımlılığın ilke edinildiği liberal çağda) hamlelerin tüm dünyayı olumsuz etkilediği görülmektedir. En etkili çözümün yine liberal teorinin bir gereği olan yardımlaşma ilkesi çerçevesinde büyük ve orta ölçekli güçlerin birleşerek karşılıklı yaptırım ve tehdit yoluyla ABD üzerinde baskı kurması yönünde olacağı kanaatindeyim.
Yazımı bir örnek vererek sonlandırmak istiyorum. İzlanda devleti ticaretinin büyük çoğunluğunu balık ihraç ederek yapan bir kuzey devletidir. Doksanlı yılların sonlarına doğru garip bir olay yaşandı ve aslında dünya bundan kendine bir ders çıkaracaktı. Bazı balıkların avlanma yasağı olması sebebiyle ABD İzlanda’yı uyardı. Balık tutmaması söyledi ve ekledi: ”Eğer devam ederseniz size yaptırım uygulayacağım!’’ demişti.. Bunun üzerine cesur bir adım ile İzlanda ülkesinde ki ABD üssünü kapatma kararı aldı. İşte bu dönüm noktasıydı. ABD hiçbir şey için bir üssünden vazgeçmezdi! Ve öyle de oldu. Hemen kararı geri çeken ABD, İzlanda’nın avlanmasına karşı çıkmayacağını söyledi. Anlatmak istediğim durum aslında tüm önlemlerin alınmasından ve diplomasinin yürütülmesinden sonra alınacak son bir üs kararının birçok yaptırımı bertaraf edebileceğidir. İzleyip göreceğiz…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Share post:

Subscribe

spot_imgspot_img

Popular

More like this
Related

Devlet Adamlığı Bilimi (Kitap Analizi)

Jeopolitiğin Tanımı ve Kapsamı Jeopolitik, günümüzde giderek önemi artan bir...

Kızıldeniz Nerede

1869 yılında Süveyş kanalının açılmasıyla Kızıldeniz oldukça öneme sahip...

Riyazet Nedir ?

Riyazet Ne demek ?  Riyazet bir tasavvuf terimidir. Riyazet...

ORTADOĞU’NUN KANAYAN YARASI: FİLİSTİN

Binlerce yıldır paylaşılamayan , saatli bir bomba gibi her...