Feminizim Ve Eğitim

Feminizm genel olarak tam anlaşılmayan, anlaşılmaya ihtiyacı olan konulardan bir tanesidir. Toplumu oluşturan bireyler arasındaki eşitsizliğin giderilmesi durumunda bunun toplumdaki diğer birimlere de pozitif etkide bulunması muhtemeldir. Feminizm konusunun ihtiyacı olan şey anlaşılmaktır.
Uluslararası sistem bir güç mücadelesi sahasıdır der realizm ve kadın bu sistem de ayakta kalabilecek kadar güçlü değildir, duyguları ile hareket eden bir varlıktır ve duygular kadının hata yapma olasılığını arttırır. Peki bu görüş uluslararası sistemden, duyguları ile hareket etmeyen güçlü erkek bireylerden evvel kadına nasıl kabul ettirildi ?
Feminizm basit olarak tanımlandığı zaman kişiler arasındaki siyasal, toplumsal ve ekonomik eşitsizliği ele alır. Kadın ve erkek kendisine yüklenen roller ile beraber gayet uyumlu bir şekilde hayatlarını devam ettirebilirler; taraflardan biri kendisine yüklenen misyondan rahatsızlık duyana, bu durumdan şikayet edene dek.
Herhangi bir bireyin bu durumdan rahatsızlık duyabilmesi için farkındalık durumunda değişiklik meydana gelmesi gerekir. Daha iyisine sahip olunabileceği düşüncesini sağlayabilecek faktörler çevremizde yoksa bu durumu sorgulayamıyorsak, ya da sahip olacağımız hakları belirleyen şeyin cinsiyetimiz olduğu toplumlarda biraz daha zor meydana gelir bu durum.
Feminizmin teori olarak ele alınmasını sağlayan şey de kadının sistemde yer alabileceğini söyleyecek teorilerin eksikliğinden kaynaklanmıştır. Çünkü kadının sistemde yer alamayacak kadar zayıf olduğunu varsayan teoriler de sistemdeki çatışma haliyle başa çıkabililecek kuvvete sahip olduğuna inandırıldığımız erkek bireyler tarafından yazılmıştır.
Peki ya bu durumun böyle olmasını kabul etmeyen feminist aktivistler nasıl şartlara sahipti?
Mary Wollstonecraft 1759-1797 yılları arasında İngiltere de doğmuştur. Özgürlük fikirlerinden etkilenebileceği bir ülkede dünyaya gözlerini açmış olmasının sahip olduğu ününde bir etkisi var mıdır?
Babasının alkol bağımlısı, şiddet eğilimli bir birey olmasının düşüncelerinin şekillenmesine etkisi neydi acaba?
3.Dünya ülkesi vatandaşı olsaydı yine de Edmund Burke’a karşı “İnsan Hakları Savunması”nı yazabilir miydi?
Çevresinde etkilenebileceği yazarlar olmasaydı yine de tarihe geçecek aşağıdaki satırları yazıp Feminizmin annnesi diye anılabilir miydi?
“Kadının ufkunu genişleterek güçlendirin aklını; körü körüne itaat sona erecektir; ancak iktidar her zaman körü körüne itaate ihtiyaç duyduğundandır ki zorbalar ve şehvet düşkünleri, haklı olarak karanlıkta tutmaya çalışırlar kadını; çünkü bunlardan birincisinin tek istediği bir köledir, ikincisinin istediği de elinde tutacağı bir oyuncak. ”
Mary Astell 1666-1731 yılları arasında Londra’da doğmuştur. Alkol bağımlısı bir din adamı olan amcası tarafından eğitilmiştir.
Günümüzde dahi şu an kadının eğitim almaya hakkı olmayan yerler mevcutken 17.yy’da Londra’da yaşadıkları mali zorluklara rağmen bir eğitim hayatı söz konusu olmuştur.
Jane Austen 1775-1817 yılları arasında Ingiltere’de dünyaya gelmiştir.
Oxford’da eğitim alabilme şansına sahip olmuştur. Yaşadığı döneme göre oldukça donanımlı ve eğitimli olan Jane Austen’nın ailesinin desteği olmasaydı yaptıklarının ne kadarını başarabilirdi?
Simone de Beauvoir 1908 yılında Paris’te dünyaya geldi. Babası George Bertand de Beouvoir hukukçu, annesi Françoise ise zengin bir bankerin kızıydı.
O da tıpkı diğer saydıklarımız gibi iyi bir eğitim almıştı.
Böyle bir genellemeye tabi tutarsak bu konuyu elbetteki çürütülmesi de zaman almayacaktır. Ama esas olan eğitimin bu konudaki aradığımız farkındalık için gerekli olduğudur. Feminizmin gelişmesi, kadın erkek arasındaki eşitsizliğin giderilmesi ile yaşanılan coğrafyanın gelişmişlik seviyesi paralellik gösterebilecek bir konudur. Belki de bahsi geçen yazarlar giriştikleri zorlu mücadele de talep ettikleri haklara zaten sahiplerdi ya da değillerdi. Bir bireyin toplumsal statüsünü başka bir bireyin karar vermesine karşı durmak sadece feminizmin meselesi değil insanlığın meselesidir.