Cuma, Mart 29, 2024
spot_imgspot_img

Top 5 This Week

spot_img

Related Posts

Geçmişten Günümüze Nükleer Kapasite

Geçtiğimiz haftalarda  Nobel Barış Ödülü   sahibine ulaştı. Kısaca  ICAN (International  Campaign to Abolish Nuclear Weapons )  olarak bilinen ‘’ Nükleer Silahların Tamamen Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Kampanya’’ ödüle layık görüldü. Nobel Heyeti ,  ICAN’in ‘’nükleer silahsızlanmaya karşı sivil toplum girişimine öncülük yaptığını ’’ belirtirken , Komite başkanı  ICAN’in bu ödülü almasında nükleer silahların yol açabileceği insani felaketlere dikkat çekmek için yürüttüğü çalışmalar dolayısıyla aldığını söyledi. Nobel Komitesi’nin  barış ödülünü  ICAN’a vermesi tüm dünyada nükleere karşı  bir farkındalık yarattı. Peki devletler bu farkındalığın ne kadar farkında?
1950’lerden günümüze kadar yapılan yüzlerce nükleer silahsızlanma antlaşmasına rağmen durumun pek iç açıcı olduğu söylenemez. Silahlanma , uluslararası ilişkilerin temel kavramları olan toprak bütünlüğü , ulusal/uluslararası güvenlik ve gücün odak noktasını oluşturmaktadır.  Her devletin silanlanma gerekçesi vardır. Ulusal güvenliğini sağlamak , devlet bekasını korumak vb. gibi. Silahlanma yarışı , taraflar arasında düşmanlık olmasa bile bazı durumlarda güvensizlik ortamı oluşturabilir. Bu güvensizlik ortamı savaşların çıkma riskini arttırmaktadır. Özellikle Ortadoğu ve Asya’da sınır çatışmalarının diğer bölgelere oranla daha fazla olması ve bu çatışmaların silahlanmayı arttırmış olması  bilinen bir gerçek olmakla beraber  , bölgedeki devletlerin nükleer silahlara sahip olması diğer devletleri de silahlanmaya teşvik etmektedir. Bunun en güzel örneğini Soğuk Savaş Dönemi’ndeki iki süper güç vermektedir. 1945 sonrası nükleer silahlanma yarışı kendilerine gereken silahlardan daha fazlasına sahip olduklarını göstermektedir.
Silahlanma dışında ülkelerin enerji üretimi için kullandıkları nükleer reaktörler büyük tehlike arz etmektedir. Dünyada 2015 yılı verilerine göre 31 ülkede aktif 444 nükleer reaktör bulunmaktadır ve 14 ülkede de 68 reaktör yapım aşamasındadır. Buna tepki çekmek için birkaç hafta önce Greenpeace Fransa’da bir nükleer  santrale girerek  havai fişek patlattı. Bu eylemin amacının santrale girmenin kolay olduğunu  ve terörist grupların da santrale çok kolay erişebileceğine dair bir farkındalık yaratmış oldu.

Her şey Manhattan Projesi ile başladı. Amerika Birleşik Devletleri 1942’de çalışmalara girişti ve Temmuz 1945’te adı ‘’Trinity’’ olan ilk nükleer denemesini gerçekleştirdi.  Nükleer fizikçi Robert Oppenheimer patlamayı gördükten sonra Bhagavad Gita’dan alıntı yapmıştır : ‘’Ben artık dünyaları yıkan ölümün kendisiyim.’’
Bu ilk denemeden sonra tüm dünyanın seyrini değiştiren o iki atom bombası Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atıldı. Japonya’nın karşı koyacak gücü yoktu ve teslim olmaya mecburdu. Atom bombalarının yarattığı tahribat uluslararası arenanın bambaşka bir şekil almasına neden olmuştu. SSCB’nin de aynı oranda silahlanmasıyla, iki kutuplu dünya düzenine geçildi. ABD 1945-1992 yılları arasında yerüstünde toplam 1054 nükleer test gerçekleştirdi. Daha sonra denemeleri yeraltında gerçekleştirmeye başladı. Bunların bilgileri elimize ulaşmamakla beraber ABD, güvenliği için yeraltı denemeleri gerçekleştirdiğini belirtmiştir.
SSCB ile birçok kez karşı karşıya gelen ABD’nin en büyük krizi, tatbikî Küba Krizi’dir. 1962 yılında ABD U-2 casus uçağı Küba Krizinde inşa edilen bir nükleer füze keşfetti. Bu keşifin ardından Başkan Kennedy, ABD ordusuna savaş konumuna geçmesini ve ordunun hazır beklemesini istemişti. SSCB gemilerinin Küba’ya girişini engellemek adına Küba’yı abluka altına almış. Sovyetler Birliği ise Varşova Paktı’na savaşa hazır olmalarını bildirdi. Dünya olası bir nükleer savaşta neler olacağını korku ve endişe ile takip ediyordu. ABD ‘de halka ; ‘’Sığınaklara gidin!’’ çağrısı yapılmıştı.
Her ne kadar barışçıl imajlar sergilese de ABD’nin Rusya’yı çevrelediğini Avrupa’da ve Türkiye’de bulundurduğu nükleer başlıklardan anlıyoruz. Dünyadaki en büyük nükleer güce sahip olan ABD, Avrupa’da konuşlanmış 480 adet nükleer başlığa sahiptir. Bunların 90 tanesi İncirlik Üssü’nde bulunmaktadır. Geri kalanı; Belçika, Almanya, İtalya, Hollanda ve Birleşik Krallıktadır.
SSCB ise ilk çalışmalarını 1939-1941 arasında yayınlamıştır. Japonya’ya atılan atom bombalarından ardından bu çalışmalar hız kazanmıştır. 1949’da Kazakistan’da ilk deneme olan JOE-1 patlatılmıştır. SSCB 1949-1990 arası resmi kayıtlara göre 715 adet nükleer deneme yapmıştır. 1957 ‘de ilk kıtalararası balistik füze (ICBM) denemesini yapmış, 1957 ‘de Sputnik’i uzaya göndermiştir. Sputnik’i uzaya göndermesinin ardından birçok olay da vuku bulmuştur. Şöyle ki Sovyetler Birliği’nin uzaya gönderdiği uydu, ABD ve dünya açısından; uzun menzilli balistik füzelerin başarı ile sonuçlandığını ve kıtalararası herhangi bir çatışmada bu füzelerin doğrudan hedef noktasını vuracağı korkuyla biliniyordu.
Nükleer silahsızlanmaya dair birçok antlaşma imzalamasına rağmen bu silahlar üzerinde çalışmalar sürdüğünü söylemek mümkündür. SSCB parçalandıktan sonra nükleer silahlar Kazakistan, Ukrayna ve Beyaz Rusya’da kaldı. Yapılan antlaşmalar sonucunda bu üç devletteki silahlar Rusya’ya taşınmıştır. Şuanda Rusya’da 35 adet reaktör bulunmaktadır. Sekiz tanesi de inşaat halindedir.
3 Ekim 1952’de Monte Bello Takım Adaları’nda ilk nükleer denemesini gerçekleştiren Birleşik Krallık, bu sürecin içine II. Dünya Savaşı ertesinde girmiştir. Savaştan sonra birçok araştırma ve çalışmalar yapmıştır. Hatta Winston Churchill 1954’te hidrojen bombası için de karar vermiştir. İlk yıllarında ABD ile birlikte çalışmalar yürütmüştür. 2000 yılında nükleer silah kapasitesi 185 olarak bilinmektedir.  Rusya, İran, Çin tarafından tehdit olarak görülmektedir.
İngiltere’de 15 tane nükleer reaktör bulunmaktadır. Üretilen nükleer enerjinin %17,2’si elektrik üretiminde kullanılıyor.

Tehdit olarak görmese de rakip olarak gördüğü Fransa’da 1960’da Cezayir’de ilk nükleer silah denemesini yapmıştır. Fransa’nın özelliği Charles De Gaulle başkanlığında Fransız Atom Enerji Komisyonu’nu kurmuştur. İlk sivil atom enerjisi kuran ülkedir. Birçok denizaltı ve uçak üretmiş olmakla beraber 2000 yılındaki verilere göre bunların toplamının 450 olduğu bilinmektedir. Ayrıca Fransa’da birçok nükleer reaktör bulunmaktadır.  Nükleer reaktörler ülkenin %76,9’nun enerjisini karşılamaktadır ve Japonya’nın nükleer reaktörlerini kapatmasının ardından dünyada en fazla nükleer enerjiyi kullanan ülke Fransa’dır.
Dünyanın beşinci büyük nükleer gücü olan Çin Halk Cumhuriyeti çalışmalarına Sovyetler Birliği yardımları ile başlamıştı. 1964’te ilk nükleer bombasını, 1967’de de hidrojen bombasını denemiştir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla onun bir nevi yerini alan Çin, Asya bölgesinde Hindistan, Güney Kore ve Japonya açısından bir tehdit niteliği taşımaktadır.
Şangay İşbirliği Örgütü, dünyada nükleer silaha sahip devletlerin yarısını kendi bünyesinde barındırmaktadır. Rusya, Çin, Hindistan, Pakistan ve İran’dır. Bu da ABD için büyük tehdit niteliğindedir.
KAYNAKÇA
ARI,Tayyar.2009.’’Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika’’Bursa, Marmara Kitap Merkezi
Cnnturk.com
DENİZ,Taşkın.’’Mekansal Güç Asya’nın Siyasi Gücü : Şangay İşbirliği Örgütü’’,Doğu Coğrafya Dergisi, sayı 30,221
ERDOĞAN,Göksel.2010.’’Nükleer Yayılma’’,Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’’ 
HARARI,Noah Yuval.2017.’’Hayvanlardan İnsanlara Sapiens’’ İstanbul,Kolektif Kitap
Nukleerakademi.org

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popular Articles