HRİSTİYANLIĞIN KADINA BAKIŞI

Date:

Kadınlar dönemin birçok yerinde birçok sıkıntıyla karşılaşmıştır.  Özellikle artık değerin ve özel mülkiyetin ortaya çıkması ile kadın sadece bir araca dönüşmüştür. Gelişen dünyada birçok yeni kurum ortaya çıkmış, birçok yenilik yaşanmıştır. Yaşanan gelişmelerden beklenen sonuç daha eşitlikçi bir yapı olsa da, ortaya çıkan düzen kadının ikinci plana itildiği bir düzen olmuştur. Kadını koruma altına aldığını söyleyen bir dizi kurumun amacı kadını özgürleştirmekten çok denetleme mekanizması olmuştur.  İşte bu faktörlerden biri ve belki en önemlisi din unsurudur. Din dünyanın her yerinde kurumsallaşmış ve büyük etkiler yaratmış bir unsurdur. Birçok konu da yaptığı gibi yer yer kadını ele almış ve kadın bedenini denetleyen ataerkil zihniyetin bir aracı olmuştur. Ben de dünya üzerinde büyük bir etkiye sahip, 2,2 milyarlık inanan ve düşüncelerini yaşatan ile Hristiyanlığı ele alacağım.
Hristiyan düşüncesi, diğer tek tanrılı dinlerde de görüldüğü gibi kadını ikincilleştirmiş ve erkeğin tamamlayıcısı olarak görmüştür. İncil hepimizin bildiği gibi Âdem’in kaburgasından yaratılan Havva’nın ilk günahı işlemesi ile başlar. Kadın erkeği günaha sürükleyen ve dünyaya kötülüğü getiren şeytanın işbirlikçisi olarak betimlenmiştir. Bu durum aslında bu yazıda çokça göreceğimiz Hristiyanlığın kadına bakışının temelidir.
Hristiyanlık, dönemin reformcu öğretisidir ve insanları etrafına kısa sürede toplamıştır. Hatta öyle ki bu din öncelikle kadınlar ve köleler arasında yayılmıştır. Çünkü söylemlerinde en önemsiz olan bile değerlidir. Fakat burada kadına verilmiş özel bir değerden bahsetmek mümkün görünmemektedir. Çünkü bu öğreti serçenin de değerli olduğu görüşündedir.(Berktay, 1996:101) Aslında bakıldığında Hristiyan düşüncesi inanan herkesi tanrının çocukları, yani kardeş, olarak görmektedir. Fakat kadın-erkek nezdinde bu durum pratiğe ne yazık ki geçmemiştir.  Söylem olarak eşitliği savunan bir dinin gerçek hayatta neden uygulanamadığı incelenmelidir.
Yeni öğreti kadına birçok kapıyı aralamıştır. Eski Ahit’te gördüğümüz birçok kısıtlama Yeni Ahit’le birlikte yenilenmiştir. Zina kavramı için İncil’de geçen “Zina etmeyeceksin, fakat ben size derim: Bir kadına şehvetle bakan her adam zaten yüreğinde onunla zina etmiştir.” Söylemi dönemin günahkâr kadın imajını yıkmaya çalışmış, kadının sırtından büyük bir yükü kaldırmış, suçu asıl sahibine, erkeğe, yüklemiştir. Evlilik içerisinde erkeğe tanınan çifte standardı kaldırmakla birlikte, cinselliği tümüyle üremeye bağlamış ve kadın için tek kurtuluşu (dinsel anlamda) çocuk doğurmasında bulmuştur.(Berktay,1996:102) Burada çocukların hem babaya hem anneye itaat etmesinden bahsedilse de cezalandırıcı olarak erkek ön plana çıkarılmıştır.  Kadınlar açısından önemli bir nokta olan çokeşliliğe de değinilmiştir. Hristiyanlık çok eşliliği yasaklamış, kadına olduğu kadar erkeğe de sadakat şartı koşmuştur. Fakat burada kadını önemsediği için mi yoksa diğer bölgelerde de gördüğümüz mal varlığının korunması için mi böyle bir kısıtlamaya gidildiği tartışılmalıdır. Aşağıdaki pasaj bu konudaki düşüncelere ışık tutacaktır.

      “Köle kadınla oğlunu kov.

Çünkü köle kadının oğlu

Özgür kadının oğluyla birlikte

Asla mirasa ortak olmayacaktır.”

Bütün bunların yanında Hristiyanlığın kadınlara ikinci bir şans sunduğu açıktır: Bekâretini saklamak ve İsa’nın nişanlısı olmak. Dönem içerisinde bakıldığında kadınlar için bir kaçış noktası olarak görülse de aslında büyük efendiye kendilerini adayarak yeryüzündeki efendilerinden kurtuluyorlardı. Kadınların bu tercihi yapması, kadının ev içerisinden çıkarak kilisede bazı görevler almasını da beraberinde getirmiştir. Burada kadınlar toplumsal yaşama katılmışlar, ufak hesaplamalarda uzmanlaşmışlardır. Fakat tabi ki kadının yapacağı işlerin bir sınırı vardır ve kadın kilise hiyerarşisine asla katılamamıştır. Kilisenin kurumlaşması başta kadın için olumlu önermelerde bulunsa da kilise-iktidar arasındaki bağ ve her ikisinin de erk olması kiliseyi, kadını kısıtlayan bir araç haline getirmiştir. Yeni Ahit’teki birçok söylem yerini kilisenin söylemlerine bırakmış, toplumu denetleyen bir hal almıştır. Hatta kadınla tanrı arasına erkeği koymuş ve kadının erkeğe itaatinin altını çizmiştir:
“Ey kadınlar, kendi kocalarınıza Rabbe tabi olur gibi tabi olun. Çünkü bedenin kurtarıcısı Mesih kilisenin başı olduğu gibi, erkek de kadının başıdır. Fakat kilise Mesih’e tabi olduğu gibi, kadınlar da öylece her şeyde kocalarına tabi olsunlar.”
Diğer dinlerle karşılaştırıldığında Hristiyanlıkta öne çıkan kadın figürleri görülmektedir. Kadın peygamberlerin varlığı ve Meryem’in kutsal olması birçok kişinin aklına eşitlikçi bir dini getirse de aslında durum çok farklıdır. İncil’de, atasözlerinde ve ilahilerde öne çıkarılan kadınlar anne ve eş statüsü kazanmış, itaatkâr kadınlardır.
İncil’de kadının giyimi için “edepli ve ölçülü” ifadeleri kullanılmış, kadının başını örtmesi gerektiğinden bahsedilmiştir. Erkeğin ise sadece başının örtmemesi gerektiğine değinilmiştir. Bunun dışında da kadının yapmaması gereken birçok sınır net şekliyle çizilmiştir. Evlilikte “mohar” denilen başlık parası geleneği devam ettirilmiş(Bendason, ? : 20) ve kadın yine bir eşya veya işgücü olarak alınıp satılmıştır.
Sonuç olarak Hristiyanlık her ne kadar  “Kocalar kendi bedenleri gibi, Mesih’in kiliseyi sevdiği gibi eşlerini sevmelidir.”(Efeslilere Mektup, 5:25) dese de, kültürel sınırlamalardan kurtulamamış ve toplumsal cinsiyet rollerindeki erk zihniyeti pekiştirmiştir. Dönemin reformcu inanışı olarak görülse de eşitlik vadetmemiş, cinsiyetçi konularda çelişkili ifadeleri içinde barındırmaya devam etmiştir. Kadını ev içerisinde tutmak istemiş, cinsel hazdan öte üreme aracı olarak görmüştür. Kadının sadece çocuğunu eğitebilecek kadar eğitim almasını istemiş, sonraları kilise sadece hizmet ve itaat eğitimleri vermiş, kadın bedeni bir üst otorite (erkek) tarafından terbiye edilmeye çalışılmıştır. Günahkâr Havva imgesi, kadına yöneltilen bir silah olarak varlığını sürdürmüş ve kadına acılı doğumlar yaptırılmıştır. Bunların hepsi göz önüne alındığında kadının Hristiyanlıkta eşit değil kötünün iyisi konumunda olduğunu söyleyebiliriz.

Deniz Türkü Yavaş

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Share post:

Subscribe

spot_imgspot_img

Popular

More like this
Related

Devlet Adamlığı Bilimi (Kitap Analizi)

Jeopolitiğin Tanımı ve Kapsamı Jeopolitik, günümüzde giderek önemi artan bir...

Kızıldeniz Nerede

1869 yılında Süveyş kanalının açılmasıyla Kızıldeniz oldukça öneme sahip...

Riyazet Nedir ?

Riyazet Ne demek ?  Riyazet bir tasavvuf terimidir. Riyazet...

ORTADOĞU’NUN KANAYAN YARASI: FİLİSTİN

Binlerce yıldır paylaşılamayan , saatli bir bomba gibi her...