Home Tarih I. Dünya Savaşı Öncesinde ve Sonrasında Osmanlı Döneminde Yaşanan Esir Sorunları

I. Dünya Savaşı Öncesinde ve Sonrasında Osmanlı Döneminde Yaşanan Esir Sorunları

0

Öz

Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’nda savaştığı cephelerde binlerce esir verdiği gibi İtilaf Devletleri’nden de esirler almıştır. Osmanlı Devleti, esirlere yönelik Harbiye Nezareti’nce hazırlanan talimatname çerçevesinde son derece insani bir muamele yapmaktayken İtilaf Devletleri ise bu durumun tam tersini Osmanlı esirlerine karşı uygulumaktaydılar. Bu çalışmada esasen I. Dünya Savaşı’ndan önce İran, I. Dünya Savaşı sırasında ise İngiltere, Rusya, ve Polonya ile yaşanan esir sorunlarından bahsedilecektir.

Anahtar Kelimeler: I. Dünya Savaşı, İngiltere, Rusya, Knockaloe Kampı, Nargin Adası.

Abstract

The Ottoman Empire took prisoners from the Entente States as well as giving thousands of prisoners on the fronts it fought in the First World War. While the Ottoman Empire was doing a very humane treatment to the prisoners within the framework of the instructions prepared by the Ministry of War, the Entente Powers were applying the opposite of this situation to the Ottoman prisoners. In this study, the prisoner problems with Iran before World War I and with England, Russia and Poland during World War I will be discussed.

Key Words: World War I, England, Russia, Knockaloe Camp, Nargin Island.

 

“ Burası bir cezire değil, makberdir. Öyle bir makberdir ki bin kadar adem kenarında oturup, növbesini(sıranın kendisine gelmesini) bekliyor.” “Bu yılanlar yuvasında(Nargin Adası) yaşamağa değil, ölmeye mahkûm olan zavallılar (Türk esirleri) susuzluktan göğermiş, kurumuş dillerini ağızlarından çıkarıp dudaklarını kemiriyor, “su, su” diye ah vah ediyorlar.”

1. Esir Kavramı ve Osmanlı’da Esir Anlayışı

Esir, Arapça’da esr veya isâre masdarı, “isâr” (ip, bağ) ile bağlamak anlamına gelmekte olup esir kimse tutulup bağlandığı için bu şekilde adlandırılmıştır. İslam hukukuna göre esirler, dini ve etnik yapısına göre farklı tasarrufa tâbi tutulurlar. Gayrimüslimler esir alınıp köleleştirilebilir veya öldürülebilirler. Kişi, esir düştükten sonra Müslüman olmuşsa öldürme seçeneği düşer, ancak köleleştirilebilir. Fıkıh, Müslümanların savaşta esir alınıp köleleştirilmesini yasaklamıştır.
Osmanlı Devleti döneminde de esirlere karşı İslami yaklaşım benimsenmiş ve onların da haklarının olduğu kabul görmüştü. Osmanlı Devleti tarafından ele geçirilen esirlerin, esir alınmasından, mübadelesine kadar olan süreçteki işlemler Harbiye Nezaretince yapılmıştır.
Esirlere yapılan muameleler ile ilgili bir takım hukuki düzenlemeler 1906 Cenevre Sözleşmesi ve 1907 Lahey Sözleşmesi ile yapılmıştır. Cenevre Sözleşmesi’nde esirlerle ilgili alınan kararlarda özetle hasta ve yaralı esirlere milliyet ayrımı yapılmaksızın tedavi edilmeleri, yaralıların her türlü kötü muameleden korunması, yardım cemiyetlerine engel olunmaması gibi hususlara yer verilmektedir. Uluslararası arenada bu gelişmeler yaşanırken Osmanlı Devleti de olası bir savaş durumunda kendi topraklarında bulunan esirlere nasıl muamele edeceğine dair çalışmalar yapmıştır. Mamafih Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı’na dahil olduğu dönemin hemen başlarında alınacak esirlere yapılacak muameleye ilişkin olarak “Üsera Hakkında Talimatname”yi ilan etti. 12 Kasım 1914’ten 3 Ocak 1915 tarihine kadar 90 nüsha halinde ilgili makamlara ve şehirlere gönderilen talimatname, 4 bölüm ve bu bölümler içerisinde bulunan toplam 28 maddeden oluşmaktaydı.

2. XVIII. Yüzyılda İran ile Esir Sorunu

I. Dünya Savaşı öncesi henüz uluslararası hukuk alanında değişiklikler yapılmadan önce Osmanlı Devleti elinde bulunan esirlere İslam hukuku normları çerçevesinde muammele etmekteydi. Ancak bunun tersi durumların da yaşanmış olduğunu söylemek mümkündür. Osmanlı İmparatorluğu XVIII. yüzyıllda İslam hukukuna aykırı bir şekilde Müslüman İran tebaasını esir almış, köleleştirmiş ve satmıştır. Acemler, Müslüman’dır ve normal şartlarda hukuken köleleştirilmeleri mümkün değildir. Ancak, Acemlerin büyük bölümünün Şii oluşu, Osmanlı fakihleri tarafından bir kapı aralığı olarak değerlendirilmiştir. İranlıların Osmanlı topraklarında köleleştirilmesinin temel gerekçesi, Râfızî olarak nitelendirilmeleri ve başta ilk halifeler olmak üzere birçok sahabeye sebb/küfür etmeleridir. İran da Sünni esirleri köleleştiriyordu. Şii yahut Sünni Müslümanların köleleştirilmesi, 1736 Osmanlı – İran Anlaşması ile her iki devlet için son buldu.

3. I. Dünya Savaşı’nda İngiltere ile Esir Sorunu

I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti savaştığı cephelerde binlerce esir verdiği gibi İtilaf Devletleri’nden de esirler almıştır. Osmanlı Devleti’nin en çok esir verdiği ülke ise İngiltere olmuştur. İngiltere, kendi toprakları üzerinde yaşayan ya da ticaret yapan Osmanlı vatandaşlarını tutuklayarak Osmanlı Devleti üzerinde stratejik bir hamle yapmak istemişti. İngilizler, tutukladıkları esirleri Hindistan’da Belgaum, Burma’da Thatmyo, Mısır’da Kahire Kalesi ve Ras-El-Tin kamplarında tutmuştu. İngiltere’de yaşayan Osmanlı sivil vatandaşlarını ise İrlanda Denizi’ndeki Man Adası’nda kurduğu dünyanın ilk ve en büyük sivil esir kampı olan Knockaloe’da tutma gereği duymuştu. Mamafih Osmanlı Devleti de kendi topraklarında bulunan İngilizleri esir almaya başlamıştır. Kut’ül-Amâre’de Çanakkale Cephesi’nde ve Hicaz – Yemen Cepheleri’nde de toplam 23.500 İngiliz esir edilmiştir.
Osmanlı Devleti, esir aldığı kişilere son derece insani bir muamele yapmakta iken İngiltere’nin Osmanlı Devleti için yürüttüğü asılsız propagandalar, askerlerin ruh halini derinden etkilemiş ve Osmanlı Devleti’ne karşı daha hırçın olmalarına neden olmuştur. Ayrıca Babıâli’nin savaş başladığında buradaki vatandaşlarının içine düştüğü sıkıntılardan da haberi yoktu. Osmanlı Devleti, ancak Nisan 1917’de Amerikan Sefareti’nden gönderilen bir kıta defter aracılığıyla bu durumdan haberdar olacaktı. Babıâli, savaş sona erinceye kadar da İtilaf Devletleri’ndeki sivil Türk esirlerin tam bir listesini ve onlara gerekli olan yardımları yapamamıştır. Savaşın başlamasıyla İtilaf ve Müttefik Devletler birbirleriyle diplomatik ilişkilerini kesmiş ve başkentlerinde bulunan elçiliklerinin faaliyetlerini sonlandırmıştı. Fakat birbirleri nezdinde tarafsız devletler vasıtasıyla ilişkilerini sürdürmüştü. Örneğin İstanbul’da İngiltere’yi Felemenk Krallığı , Londra’da ise İsveç Krallığı Osmanlı’yı temsil etmekteydi.

4. I. Dünya Savaşı’nda Rusya ile Esir Sorunu

I. Dünya Savaşı’nda 29 – 30 Ekim 1914’de Türk donanmasının Karadeniz’deki Rus limanlarını bombalaması ile başlayan ve Kafkas Cephesi çatışmaları ile devam edip, 15 Aralık 1917 tarihinde fiilen son bulan Türk – Rus Savaşlarında binlerce Türk askeri Ruslara esir düşmüştü. Ruslar tarafından Erzurum, Kars, Tiflis ve Nargin Adası cephelerden alınan esirler için toplama kampı olarak kullanılmıştır.
Sarıkamış’ta, Osmanlı güçleri Ruslara karşı büyük zorluklar karşısında mücadele vermiş, soğuk, açlık, cephanenin yetersizliği gibi sebeplerden dolayı askerlerin birçoğu şehit düşerken, birçoğu da Rusların eline esir düşmüştür. Esirler için onlara nasıl davranılacağı konusunda savaş öncesi antlaşmalar yapıldıysa da Ruslar tarafından bu antlaşmalar göz ardı edilmiştir. Sibirya’ya götürülen esir Türklerin durumunu Osmanlı Devleti ilk başta tam olarak izleyemediği için vatandaşlarının esaret koşulları altındaki durumları ile ilgili bilgi alabilmek adına daha sonra Hilal-i Ahmer Cemiyeti aracılığıyla bölgeye Yusuf Akçura gönderilmiştir. Hilal-i Ahmer Cemiyeti adına Rusya’da bulunan esir kamplarını ziyaret eden Yusuf Akçura’nın raporunda Türk esirlerinin sayısı, 60.000 – 70.000 şeklinde geçmektedir.
Sayıları çok fazla olmamakla birlikte Rusya’nın elinde sivil esirler de vardı. Sivil esirlerin önemli bir kısmı savaş başlamadan önce Rusya topraklarında çalışan kişilerden oluşuyordu. Çatışmaların başlamasıyla birlikte Rusya, bu kişileri memleketlerine göndermemiş ve esir olarak alıkoymuştur.
Toplama kamplarında Osmanlıca bilen bir Rus subayı tarafından sorguya çekilerek adları, lakapları, sınıfları, meslek veya ihtisasları üsera defterine kaydedilip sağlık kontrolleri yapıldıktan sonra esirler, “tekluşki” adı verilen vagonlara bindirilerek Azerbaycan’a ve oradan Hazar Denizi’ndeki Nargin adasına sevk edilmiştir.
Kafkasya coğrafyasında Rusya’nın kullandığı en büyük toplama kampı, Nargin adasıydı. Kamp, öncelikle esirlerin Rusya ve Sibirya içlerine sevk edilmeden önce kaldıkları son toplanma alanıydı. Konumu itibariyle Rusya’nın rahatlıkla kontrol edebileceği bir konumda olması sebebiyle burada bırakılan esirler de olmuştu. Kalanlar, genellikle küçük rütbeli askerler ve erlerdi. Subayların Nargin’de kalmasına firar ederler endişesiyle sıcak bakılmamıştı. Savaştan önce Rusya’nın ağır suçluları tuttuğu bir hapishane olarak kullanılan adada bitki örtüsü ve su yoktu. Daha kötüsü adada çok fazla yılan vardı, bu sebeple “Yılan Adası” olarak da adlandırılıyordu. Türk esirleri adaya “Cehennem Adası” diyordu. Nargin’de bulunan Türk esirlerinin durumu çok kötü ve adadaki şartlar çok olumsuzdu. Ruslar yalnızca askeri esirleri değil, savaşın yayıldığı bütün Anadolu topraklarından topladığı iki – on beş yaş arası çocuklardan seksen – doksan yaşlarına varan yaşlı kişilere kadar binlerce Türk sivil esiri de burada tutuyordu.
Osmanlı Hükümeti ve daha sonra TBMM Rusya’daki Türk esirlerinin durumu ve bunların Anadolu’ya getirilmeleriyle ilgili çeşitli çalışmalar içinde olmuşlardır. Esirlerin mübadelesi ile ilgili ilk teşebbüs 15 Aralık 1917’de imzalanan Brest – Litvosk Ateşkes Antlaşması’nda yer almıştı.

5. Osmanlı’nın Polonyalı Esirlere Karşı Tutumu

Türkiye’deki İtilaf Devletleri savaş esileri arasında farklı kökenlere mensup ama Rus tebası içinde yer alan pek çok esir asker bulunuyordu. Hükümran olduğu coğafyanın sonucu olarak Rus odusunda Türk – Müslüman, Ukraynalı, Romen ve Leh asıllı askerler de vardı. Osmanlı yönetimi, Türk savaş esirlerinin durumuyla mukayese edilemeyecek derecede Türkiye’de bulunan Leh asıllılar da dahil bütün İtilaf Devletleri esirlerine, mevcut şartlar çerçevesinde iyi imkânlar hazırlamaya çalışmıştır. Hatta, İtilaf Devletleri esirleri için “Anadolu’da zorunlu misafir olarak kaldılar” ifadesini kullanmak belki daha doğru olur.
Esirlere yönelik uygulamalar, Harbiye Nezareti’nce hazırlanan talimatname çerçevesinde yürütülüyordu. Esir subaylara her ayın sonunda Osmanlı ordusunun eşit rütbedeki subayına verilen miktarda maaş ödeniyor, küçük rütbeli subay ve erlere ise Osmanlı ordusunda olduğu gibi sadece yiyecek ve erzak veriliyordu. Esir subaylar mümkün mertebe itibarları korunacak şartlarda tutulmaya çalışılıyordu. Amele ve işçi olarak istihdam edilen esir askerler olursa, bunlara devletçe takdir edilen miktarda yevmiye ödeniyordu.

Kaynakça

Akkor, Mahmut, ‘’I. Dünya Savaşı Döneminde Kafkasya’da Bulunan Türk Esirleri’’, Vakanüvis – Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt 2, 2017, s. 43-59.
Akkor, Mahmut, I. Dünya Savaşı’nda Anadolu’daki İngiliz Esirleri ve Esir Kampları, Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Sakarya, 2013.
Akkor, Mahmut, I. Dünya Savaşında Çeşitli Ülkelerdeki Türk Esir Kampları, Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Sakarya, 2006.
Aslan, Betül, ‘’I. Dünya Savaşı Esnasında Nargin Adası’nda Türk Esirler’’, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Cilt 17, S. 42, 2010, s. 283-305.
Kaşıyuğun, Ali, ‘’I. Dünya Savaşı’nda Esirler Meselesi Üzerine Bazı Değerlendirmeler’’, Tarih ve Gelecek Dergisi, Cilt 4, S. 1, 2018, s. 74-98.
Key, Hafize, I. Dünya Savaşı Yıllarında Osmanlı Devleti Topraklarındaki Esir Kampları, Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Kütahtya, 2010.
Köstüklü, Nuri, ‘’Osmanlı Devleti’nin Polonya Asıllı Esirlere Yaklaşımı ve Türkiye’de Ölen Polonyalı Savaş Esirleri (1915 – 1918)’’, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt 31, S. 92, 2015, s. 1-30.
Köstüklü, Nuri, ‘’I. Dünya Savaşı’nda Rusya’nın Ukayna ve Diğer Bölgelerindeki Türk Savaş Esirlerine Dair Bazı Tespitler’’, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt 28, S. 83, 2012 s. 1-16.
Küçük, Evren, ‘’Knockaloe Kampında Bir Osmanlı Diplomatı: Reşid Sadi Bey’in Esareti (1915 – 1918)’’, Akademik İncelemeler Dergisi, Cilt 12, S. 1, 2017, s. 83-108.
Özuyar, Ali, Modern Tarihin İlk Sivil Esir Kampı Knockaloe ve Meşhul Türkler, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2008.
Tuğluca, Murat ve Küçük, Ülkü, ‘’Osmanlı Devleti’nde Savaş Esirlerinin İadesi: 1736 Osmanlı – İran Anlaşması’na Göre Acem Esirlerin Teslimi Meselesi’’, Osmanlı’da Siyaset ve Diplomasi, ed. Mehmet Yaşar Ertaş, Haşim Şahin, Hâcer Kılıçaslan, 57-73, İstanbul: Mahya Yayınları, 2016.
Üner, Merve, ‘’Birinci Dünya Savaşı’nda Sibirya’daki Türk Esareti’’, Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi, Cilt 3, S. 10, 2016, s. 78-90.

NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Exit mobile version