Çarşamba, Nisan 24, 2024
spot_imgspot_img

Top 5 This Week

spot_img

Related Posts

İRAN’ DA İÇ AYAKLANMA

İRAN’DA İÇ AYAKLANMA?

Ortadoğu’nun en önemli güçlerinden biri olan İran’da 28 Aralık 2017 yılından beri devam eden halk protestoları var. Ülkede Kirmanşah, Huzistan, Loristan, Elburz gibi eyaletlerde başlayan protestolar her geçen gün artarak ülkenin geneline yayılmış vaziyettedir. Bu protestoların kaynağı olarak özellikle basında ekonomik problemler ( açlık, yüksek enflasyon, işsizlik, yoksulluk vb…) gibi gözükse de bu protestoların kaynağı daha sonra çeşitlenerek siyasal ve toplumsal bir hal ve boyut kazanarak halen devam etmektedir. Öyle ki ekonomik görünümlü bu protestolarda halk, ülke yönetiminden ekonomik olarak bazı reformlar talep etse de ( yüksek enflasyonu düşürme, işsizliği azaltma, ekonomiyi düzeltme vb…) daha sonra bu reformlara toplumsal bazı haklar da talep edilince ve bunun sonucunda İran yönetimi bu istekleri yerine getirmeyince ülkede durum içinden çıkılmaz bir hale gelmiştir. Öyle ki istediği hak ve reformlar yapılmayınca ülkede halk, Cumhurbaşkanı Ruhani’ ye karşı eleştiriler getirip hatta ülkede ki rejimi bile sorgular , eleştirir bir hale gelmiştir. Bilindiği üzere İran’ da 1979 yılından beri Şeriata dayalı katı bir yönetim şekli vardır. Ülkeyi yöneten cumhurbaşkanı gibi gözükse de asıl son söz dini lidere aittir. Halkın protestolarda attığı pankartlara ve sloganlara bakacak olursak rejimi ve Cumhurbaşkanı Ruhani’ yi nasıl eleştirdiklerini kolayca anlayabiliriz:
-Biz Devrimi Yaptık. Ne Büyük Hata Ettik!
-Kahrolsun Ruhani
-Kahrolsun Hamanei
-Kahrolsun Hizbullah
-Hamanei Haya Et, İktidarı Terk Et
-Rıza Şah Ruhun Şad!
-İstiklal, Özgürlük, İran Cumhuriyeti
-Ne Gazze Ne Lübnan, Canım Feda Sana İran!
-Suriye’yi Bırak, Halimize Bak (1)
Gibi söylemlerle halk adeta Rıza Şah dönemini andırır nitelikte sloganlar atmıştır.
Yine bilindiği üzere Arap İsyanları yada Arap Baharı’ da bu gibi ekonomik sorunlarla başlayıp daha sonra siyasal ve toplumsal bir hal alıp ülkeleri bölmeye ve iç savaş çıkartmaya neden olmuştur. Peki bölgede Suudi Arabistan gibi yine katı şeriat kanunlarıyla yönetilen bir ülkede halka ve özellikle kadınlara karşı bazı haklar veriliyorsa İran’ da neden verilmesin? Protestolarda halk bu ve benzeri şeyleri de göz önünde bulundurmaktadır.
PEKİ İRAN YÖNETİMİNİN BU PROTESTOLARA KARŞI TEPKİSİ NE OLMUŞTUR?
İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamanei ve Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani bu protestoların kaynağı olarak dış güçleri hedef olarak göstermiştir. Tabi bu güçler her zaman olduğu gibi Abd, İsrail ve karşıt rakibi olan S. Arabistan. İran yönetimi ise bu devletlerin ülkede halkı ayaklandırdığını ve ülkeyi bölmek istediğini yapılan açıklamalardan çıkarabiliriz.
PEKİ ABD’NİN BU OLAYLARDA BİR ETKİSİ VAR MI GERÇEKTEN?
Abd’nin bu olaylarda etkisinin olup olmadığına bakacak olursak bu konuda şöyle bir değerlendirme yapabiliriz: 8 Kasım 2017 de ABD Başkanı olan Trump daha seçim kampanyalarında İran’ı hedef göstermiştir. Keza İran ile olan ve P5+1 ülkelerinin imzaladığı nükleer anlaşmadan( çok kapsamlı eylem planı) çekileceğini ve bu anlaşmayı yırtıp atacağını söylemiştir ve hatta Obama yönetiminin imzaladığı bu anlaşmayı “ kara bir leke” olarak bile tabir etmiştir. Obama döneminde İran’ın bölgede çok güçlendiğini ve nüfuzunu arttırdığını ve artık bu gücü zayıflatmanın vaktinin geldiğini yapılan açıklamalardan çıkarabiliriz Trump’ın.
P5+1 anlaşmasından sonra İran’ a koyulan ambargo yavaş yavaş kaldırılmış ve yeni yatırımlar yapılıp ülkede yeni iş sahaları açılmıştır. Fakat Trump’ın bu anlaşmayı yırtmasından sonra İran’da yatırımlar durmuş, bazı bankalar iflasa bile sürüklenmiş ve hatta yatırımların durmasıyla beraber ülkede susuzluk, açlık, yoksulluk ve bir türlü önlenemeyen yüksek enflasyon baş göstermiştir. Abd tarafından İran’ a koyulan bu yaptırımları Türkiye, Rusya ve Katar kabul etmemiştir ve bu ülkeler yaptıkları açıklamalarla İran ile ilişkilerinin devam edeceğini söylemişlerdir. Bu söylemlerden sonra Trump körfez ülkeleriyle görüştükten sonra körfezde yeni bir kriz başlatmıştır. Bu görüşmeler sonucunda başını S.Arabistan’ın çektiği körfez ülkeleri Katar’a karşı yaptırımlar getirmiştir ve Katar’ı terör örgütlerine finans sağlamakla suçlamışlardır. Burada amaç ise Katar üzerinden İran’ı bölgede yalnız bırakmak idi fakat bu tam olarak başarıya ulaşamamıştır. Çünkü Türkiye ve İran, Katar’ın yanında olduklarını açıklamıştır. Bölgede nüfuzunu artıran İran ise hem Suriye hem de Yemen’de ağırlığını koymuştur. Bölgede ağırlığını arttırırken bir yandan da buna paralel olarak savunma sanayisine aşırı harcamalar yapan bir yandan da bölgede desteklediği örgütlere finans sağlayan İran’ da bütçe açığı fazlalaşarak halkın daha fazla tepkisine neden olmuştur. Yemen’de Husilere, Suriye’de de rejime her türlü destek veren İran aynı zamanda da Lübnan’da ki seçimlerde desteklediği Hizbullah Örgütü yanlıları seçimi kazanmıştır. Abd’de CIA Başkanı Mike Pompeo’nun Dışişleri Bakanlığına getirilmesiyle beraber ABD’nin de İran’a yönelik politikaları sertlik kazanmıştır. Hatta Pompeo’nun açıklamalarına bakacak olursak bunu rahatlıkla anlayabiliriz: “İran’ın , Suriye, Yemen ve Lübnan’ da ki tutumundan ve nükleer çalışmalarından vazgeçmemesi halinde daha büyük ekonomik sıkıntılar ve halk protestoları ile karşılaşacaktır.” demiştir. Bunun ardından ABD bazı İran şirketlerine ambargolar koyup mal varlıklarını dondurmuştur. Hatta toplanan OPEC üyesi ülkelerinin petrol artırımına ilişkin açıklamasından sonra ABD, S.Arabistan’dan petrolünün üretimini arttırmasını ve İran’dan petrol ithal edilmemesini söylemiştir. Bunun üzerine İran yönetimi de petrol ihracatlarının engellenmesi durumunda Hürmüz Boğazını kapatmakla tehdit etmiştir.Abd ise buna karşılık olarak İran’ı Ortadoğu’ya silahlar satmak, seyahat yasaklarını uygulamamak ve terör örgütlerine destek verip bölgeyi istikrarsızlaştırması dolayısı ile BM Güvenlik Konseyi kararlarını ihlal ettiği suçlamasını yöneltmiştir.Yine buna karşılık olarak Abd’nin son zamanlarda Çin ve AB mallarına uyguladığı %25 oranında vergi alınması kararının ardından AB yetkileri İran’la yapılan nükleer anlaşmanın İngiltere, Rusya, Almanya, Çin ve Fransa ile devam edeceğini ve aynı zamanda da Tahran’ı destekleme ve işbirliği kararı almıştır. Son zamanlarda ise Abd ise buna karşılık Paris’te toplanan Halkın Mücahitleri Örgütü’nün toplantısına destek verici açıklamalar yapmıştır.Ve bundan sonra ki toplantıya ev sahipliği yapmak istediğini belirtmiştir.Halkın Mücahitleri Örgütü, İran rejiminin muhalefetidir ve halk üzerinde ise belli bir nüfuzu vardır. Tüm olan bu olaylardan sonra İran yönetimine dönecek olursak Cumhurbaşkanı Ruhani, ”ABD ile ekonomik bir savaş halinde olduklarını belirterek, düşmanın hedefi İran ekonomisidir ve ABD, İran ekonomisine darbe vurmayı hedefliyor.” demiştir. Nitekim ABD Dışişleri Bakanlığı Politika Planlama Direktörü Brian Hook’un açıklaması bunu destekler niteliktedir. Hook ”İran’a yapılan baskının amacının ülkenin petrol gelirlerini sıfıra indirerek Tahran yönetiminin bölgedeki politikasını değiştirmesini sağlamak olduğunu söylemiştir.” İran ekonomisinde 25 Haziran 2018 de başkent dahil bir çok şehirlerde halk tekrar sokaklara dökülerek İran’ın para birimi Riyalin değer kaybını ve artan fiyatları protesto etmiştir. Daha sonra ise Tahran’ın geçici Cuma İmamı Sıddıki, ülkede ki krize ilişkin hükümet yetkililerini suçlayıp halka direnme çağrısı yaparak hükümeti istifaya kadar çağırmıştır. İran yönetimi ise bunun sonucunda protestoların siyasal bir niteliğe dönüşmesiyle beraber ve rejim karşıtı gösterilerin artması üzerine sosyal medya araçlarını kapatmıştır.( facebook, twitter, instagram ve telegram) Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Ruhani ise ekonomik kriz nedeniyle hükümete yöneltilen istifa çağrılarını reddetmiş ve” eğer bazıları hükümetin korktuğunu ve kenara çekileceğini düşünüyorsa yanlış düşünüyorlar. Hükümet istifa etmeyecektir.” demiştir.
Sonuç olarak şunu söylemek gerekirse; İran yönetimi halkın taleplerine kulak verip toplumsal ve siyasal alanda bazı reformlar yapıp bir nebzede olsun protestoların ateşini söndürmelidir. Ortadoğu’da Arap Baharı veya İsyanları neticesinde bir çok devlet bölünmenin eşiğine gelmiştir ve devletler bu isyanlardan zarar görüp iç savaşla boğuşmaktadır. İran hükümeti ise bu isyanlardan ders alıp kendi ülkesinin de böyle bir zarar görmesini engellemelidir aksi taktirde İran’da da buna benzer protestolar artarak devam eder ve ülke bir ateş çemberinin içine atılabilir. İran yönetiminin de dediği gibi dış güçlerinin de bu isyanlarda parmağı vardır. Nitekim ABD Başkanı Trump’ın , İran’da ki protestolara yönelik söyleminde “Büyük İran Halkı, Devrimci İran Halkı” gibi söylemlerde bulunup halkı daha da eski rejime( Şah Rıza Dönemi) karşı hareketlendirdiğini söylemek mümkündür. Dünyayı Twitter’ den yöneten adam olarak nitelendirilen Trump’ın başkanlığında Abd’ nin amacı İran’ı önce ekonomik olarak içerden zayıflatmak daha sonra ise bu protestoları destekleyip İran Rejimini devirmeye yönelik çağrılar yapıp halkı daha da hareketlendirip rejimi çökertip bölgede İran’ın nüfuzunu kırmaktır. Bunun için İran’ın etrafını çevrelemeye çalışmaktadır. Artık hep beraber bakacağız bakalım İran’da bundan sonra ki süreçte neler olacak? İran yönetimi bu protestolara karşı neler yapacak? Ülkede istenilen reformlar yapılacak mı yoksa protestolar daha da artarak devam mı edecek? Ama sonuç şudur ki Trump ABD Başkanlığına gelmesiyle dünya da var olan sorunlar artmış hatta yeni başka sorunlar ortaya çıkmıştır. Obama yönetiminde ABD’nin küresel hegemonyasını kaybettiğini düşünen Trump dünyayı sallamaya devam edecek gibi gözüküyor!!!
KAYNAKÇA
1=) www.iramcenter.org

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popular Articles