Bu makale, Kemalizm’in ne olduğunu, Mustafa Kemal’in belli bir ideolojiye bağlı olmak konusundaki düşüncelerini, Kemalizm ideolojisinin belli başlı dönemlerdeki durumu ve etkisini ele almaktadır.
Kemalizm, Mustafa Kemal’in düşünce tarzını yansıtan bir ideoloji olarak batılı basın tarafından ortaya atılmıştır. Ancak Mustafa Kemal’in belli bir ideolojiye bağlı kalmanın donup kalmakla aynı anlama geldiğini söylemesiyle sahiplenmediği ancak onun düşünce tarzını yansıttığına inanılan bir ideoloji olarak Mustafa Kemal’e yapışmıştır.
Kemalizm, Mustafa Kemal’in yaptıklarından çıkan sonuçlar ile yıllarca ileri sürdüğü düşüncelerin bir bütün olarak değerlendirilmesiyle ortaya çıkmaktadır.
Mustafa Kemal Kimdir?
Mustafa Kemal, doğduğu yer, ailesi, aldığı eğitim, askeri görevleri ve sahip olduğu vasıfları ile ilkokul kitaplarından beri okuyup öğrendiğimiz yolunda ilerlemeye çalıştığımız Türkiye’nin kurucu lideridir. Onunla ilgili bu basit bilgileri vermek çok detay olacağından bu kısmı kısa tutuyorum.
Mustafa Kemal Kendisini Nasıl Tanımlıyordu?
“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben ulusumun ve büyük atalarımın en değerli miraslarından olan bağımsızlık aşkı ile yaratılmış bir adamım. Hayatımın her safhasını bilenlerce bu aşkım bellidir.”[1]
“Ben diktatör değilim. Ben zorla ve insafsızca davranmak istemem. Bence diktatör, başkalarına zorla boyun eğdirendir. Ben kalpleri kırarak değil, kalpleri kazanarak egemen olmak isterim.”[2]
“Benim önemsiz bedenim bir gün elbet toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti sonsuza değin yaşayacaktır. ve Türk ulusu, güvenlik ve mutluluğunu üstlenen ilkelerle uygarlık yolunda durmaksızın yürümeyi sürdürecektir.”[3]
“Ben tutkularımın gerçekleşmesini, yurduma büyük yararları dokunacak bana da yaraşırlılıkla yerine getirilmiş bir görevin canlı iç rahatlığım verecek büyük bir düşüncenin başarısında arıyorum. Bütün yaşamımın temel ilkesi bu olmuştur.”[4]
“Beni görmek demek, nasıl olursa olsun yüzümü görmek değildir. Benim düşüncelerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve duyuyorsanız, bu yeter.”[5]
“Ben gerektiği zaman, en büyük armağanım olmak üzere, Türk ulusuna canımı vereceğim.”[6]
Kemalizm Nedir?
“Kemalist kavramı ilk kez, Avrupa basını tarafından kullanılmıştır. Anadolu’da Mustafa Kemal’in önderliğinde gerçekleşen ulusal kurtuluş savaşını batılı basın organları anlatırken sürekli olarak “Kemalist hareket” adını takmışlardı. Batı basınından kaynaklanan bu kavram daha sonra hem ulusal kurtuluş eyleminin adı olmuş hem de Mustafa Kemal’in izlediği yolun ve de kendine özgü bir yöntemle geliştirdiği düşüncelerinin genel adı haline gelmiştir. Kendisi Yakup Kadri’nin bir ideoloji istemesine karşı çıkarak, bir ideolojiye dayanmanın donup kalmakla aynı anlama geleceğini söyleyerek ortaya kesin çizgilerle belirlenmiş bir ideoloji koymaktan kaçınmıştır.”[7] Karşılaştığı olay ve durumlarda o dönemin şartlarına ve ulus çıkarlarına göre farklı yöntemler, yaklaşımlar ve düşünceler ortaya koymuştur.
“İdeolojiler, toplumsal gereksinmeleri karşılayan, o gereksinmeleri duyan kesimlerce benimsenmiş, kendi içlerinde tutarlı inanç sistemleridir. Özleri aynı kalmakla birlikte, değişen koşullar karşısında yenilenebilen, yenilenmeye açık olan ideolojiler ölmezler. Katılaşan, kalıplaşan ideolojiler ise günün birinde tarih sayfalarına gömülürler.”[8]
Belirli bir ideolojinin arkasına saklanmadan karşılaştığı durumlarda bütüncül ve çözüm odaklı fikirler ortaya çıkarmıştır. Öyle ki, “kendisine hangi ideolojiyi izlediği ya da hangisine yakın olduğu sorulduğu zaman, hiçbir ideolojinin izleyicisi olmadığını, taklitçilikten bilinçli bir biçimde kaçındıklarını, eğer bir benzetme yapmak gerekirse, buna “Biz bize benzeriz” biçiminde bir yanıt verebileceğini açıkça dile getirmiştir.”[9]
Mustafa Kemal, askeri eğitimin temeli olan jeopolitik biliminin verilerini çok iyi biliyor ve bu bilinçle Türkiye’nin dünya haritasındaki yeri itibariyle olayları değerlendiriyor. Hıristiyan dünyası ile İslam dünyası arasında sıkışıp kalan Türkiye’nin gelecekte bağımsız bir devlet olarak var olabilmesi için hiçbir politika ya da ideolojinin peşinden gitmemesi gerektiğini biliyor ve Türkiye’nin karşılaştığı her durumda sentezci yaklaşım uyguluyordu. İşte onun her olayı her yönüyle farklı değerlendirmesindeki özgünlüğü Kemalizm kavramı ile tanımlanmaktadır.
“Atatürk’ten önceki dönemde Kemalizm, onun yolundan gitmek, onun tutumunu izlemek ve onun ilkelerini savunmak biçiminde gelişmiştir. Kısaca, Kemalizm, Mustafa Kemal’in düşünce ve eyleminin bir bütün olarak savunulmasıdır. Ayrıca Atatürk’ün izinden gitmek anlamında Atatürkçülüğün de bilimsel adıdır.”[10] Kemalizm’in tanımı her ne kadar genel olarak bu şekilde yapılsa da Kemalizm, diğer ideolojiler gibi (Marksizm, Leninizm, Maoculuk, Stalinizim, Monarşizim, Anarşizim, Feminizm, liberalizm, faşizm, sosyalizm, komünizm, Taoizm, …) belirli bir düşünce ekseninde dönen sürekli kendini tekrar eden tarihte yerini almış bir ideolojidir. Atatürkçülük ise, Atatürkçü düşünce sisteminin nesilden nesile çok yönlülükle sürdürülmesidir. Karşılaşılan herhangi bir olayda “ulu önder Mustafa Kemal Atatürk olsaydı ne yapardı?” diye düşünmek yerine onun gibi açık fikirli olup dönemin şartlarına ve çıkarlara göre hareket etmektir. Atatürkçülük düşüncesinin ne kadar gerçekleştirildiği muamma olmakla birlikte Kemalizm ideolojisinin de peşi bırakılmıştır. Atatürkçülük, Türk halkının doğal karakterinden ve Türk vatanının sahip olduğu öz kaynaklardan, Türk tarihinden ve Türk insanının isteklerine çare bulma ihtiyacından doğmuştur. Bu sistem Türk Milleti’ni bütün unsurları ile çağdaş ülkelerden daha ileri bir seviyeye çıkarma anlayış ve gayretlerinin bir sonucudur. Kemalizm ideolojisi her ne kadar bu düşünceyi yansıtsa da donuk ve sabit bir ideolojidir. Atatürkçülük ise sürekli faaliyette olmayı, daima ilerlemeyi savunan bir düşünce sistemidir.
Acaba hangi terim daha eski? Kemalizm mi, Atatürkçülük mü?
Hiç kuşku yok ki Kemalizm. Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadı ise 75 yıl önce dün, yani 24 Kasım 1934’te verildi. Bu nedenle Kemalizm daha eski bir kavramdır.
Kemalizm, kesin ve katı kurallara sahip bir düşünce sistemi olarak ortaya çıkmamıştır. Çözüm odaklı, esnek ve değişken bir düşünce oluşumudur. Mustafa Kemal, bilimin yol göstericiliğine ve doğruluğuna inanmıştır. Bu nedenle Kemalizm’in temelinde bilim ve bilimsel düşünce yer alır. “Kemalizm’in siyasal konulara yaklaşımı da var olan gerçekliğin bilimsel olarak saptanması, geçmişteki olayların tarih biliminin verileri ile değerlendirilmesi ve siyasal bilimin yöntemleri ile sonuca varılmaya çalışılması biçiminde özetlenebilir. Kemalizm, Türk dünyasına bilimsel yöntemi ve pozitivist felsefeyi getiren ilk akım olmuştur.”[11]
Kemalizm, Fransız devriminin İslam dünyasına yansımasıdır. Kemalizm devriminin ortaya çıktığı dönemde Osmanlı imparatorluğu Fransız kültürünün etkisi altındaydı. Bu nedenle Fransa’ya gönderilen öğrenciler ülkenin gidişatı ve geleceği için Fransa örneğini esas alıyorlardı. Mustafa Kemal’in tarih sahnesine çıkışı ile Fransız devriminin taşıdığı bağımsızlık, özgürlük, ulusallık, eşitlik, insan hakları gibi değerler yayılmaya başladı. Fransız devriminin ana değerleri doğrultusunda bir devrim, kurtuluş ve yeniden yapılanma gündeme geliyordu. “Bu doğrultuda, Türkiye Cumhuriyeti, Fransız devriminin ilkelerine dayanarak ve Fransız Cumhuriyeti’nin devlet sistemini esas olarak kurmuştur. Ulusal devlet ve üniter toplum yapısı modeli bu kaynaktan gelmektedir.”[12]
Kemalizm, Mustafa Kemal’in o dönem şartlarına göre değerlendirme yapması ve gerçekçi yolu yani bilimi izlemesiyle ortaya çıkıyor. Sonraki dönemlerde birçok sınavdan geçiyor ve her şeye rağmen yıkılmayıp ayakta kalıyordu.
“Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette politik, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel ve böylece her hususta tam bağımsızlık, tam özgürlük demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, millet ve memleketin, gerçek anlamıyla, bütün bağımsızlığından yoksunluğu demektir. Biz, bunu sağlamadıkça ve gerçekleştirmedikçe, barış ve sükûna kavuşacağımız kanaatinde değiliz.”[13]
“Ben eminim ki, dünyada var olan hükümet biçimlerinden bir adım daha ileriye çıkmak insanlığa nasip olursa, inanınız ki bulacakları (devlet ve hükümet) biçimi, (bugün ki) Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin hükümet biçimi olacaktır.”[14]
Tarihe bıraktığı bu sözlerle düşüncelerinde, yaptıklarında, aldığı kararlarda kendinden ne kadar emin olduğunu gösteriyor. Kemalizm veya Atatürkçülük ne olarak adlandırılırsa adlandırılsın Atatürk’ün düşünce yapısı, şimdiye kadar yaptıklarının hatasız olmasıyla ne kadar mükemmel ve kusursuz olduğunu gösteriyor.
Kemalizm’in ilkeleri
Cumhuriyetçilik: Kemalist devrimler siyasi bir devrim niteliğindedir ve çok uluslu bir İmparatorluktan Türkiye ulus devletine geçiş gerçekleştirilmiş ve böylece modern Türkiye’nin ulusal kimliği kazandırılmıştır. Kemalizm Türkiye için yalnızca Cumhuriyet rejimini tanımaktadır. Kemalizm insanların arzularını yerine getirebilecek yegane rejimin cumhuriyet rejimi olduğuna inanmaktadır.
Halkçılık: Gerek içeriği gerekse hedefleri açısından bakıldığında, Kemalist Devrim ayrıca bir sosyal devrim niteliği de taşımaktaydı. Bu devrim seçkin bir grup tarafından genel olarak halka yönelik bir biçimde gerçekleştirilmişti. Kemalist devrimler, özellikle İsviçre Medeni Kanunu olmak üzere Batı kanunlarının Türkiye’de uygulamaya konmasıyla birlikte kadınların statüsüne kökten değişiklikler getirmiştir. Üstelik 1934 yılında kabul edilen bir kanun ile kadınlar seçme hakkını almışlardır.
Atatürk çeşitli ortamlarda Türkiye’nin gerçek Yöneticilerinin köylüler olduğunu söylemiştir. Aslında bu durum Türkiye için bir gerçek olmaktan çok bir hedef niteliğindeydi. Gerçekte, halkçılık ilkesi için yapılan resmi açıklamada Kemalizm’in sınıf ayrıcalıklarına ve sınıf farklılıklarına karşı olduğu ifade edilmekte ve hiçbir bireyin, ailenin, sınıfın veya organizasyonun diğerlerinin daha üzerinde olmasını kabul etmiyordu.
Laiklik: Laiklik, devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine değil, akla ve bilime dayandırılmasıdır. Kemalist laiklik yalnızca devlet ve dinin birbirinden ayrılması anlamına gelmiyor, ayrıca dinin eğitim, kültürel ve yasal konulardan da ayrılması anlamını taşıyordu. Laiklik, düşünce özgürlüğü ve kuruluşların dini düşünce ve dini kuruluşların etkisinden bağımsız olmaları anlamına geliyordu. Böylece, Kemalist devrim ayrıca laik bir devrim idi. Kemalist laiklik ilkesi Tanrı karşıtı bir ilke değildi. Bu, akılcı ve dini siyasetin dışında tutan bir ilkedir.
Devrimcilik: Atatürk’ün ortaya koyduğu en önemli ilkelerden birisi de reformculuk veya devrimcilikti. Bu ilkenin anlamı Türkiye’nin devrimler yaptığı ve geleneksel kuruluşlarını modern kuruluşlar ile değiştirmiş olduğu idi. Geleneksel kavramların iptal edildiği ve modern kavramların benimsendiği anlamına geliyordu. Devrimcilik ilkesi, yapılmış olan devrimlerin tanınmalarının çok ötesine geçti.
Milliyetçilik: Kemalist devrim ayrıca milliyetçi bir devrim idi. Kemalist milliyetçilik ırkçı bir yapıda değildi. Bu devrimin amacı, Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlığının korunması ve ayrıca Cumhuriyetin siyasal yönden gelişmesiydi. Bu milliyetçilik, tüm diğer milletlerin bağımsızlık haklarına saygılı idi. Yine bu milliyetçilik, sosyal içerikli bir milliyetçilikti. Yalnızca anti-emperyalist değil, aynı zamanda gerek hanedan yönetimine gerekse herhangi bir sınıfın Türk toplumunu yönetmesine karşı olan bir milliyetçilikti. Kemalist milliyetçilik, Türk devletinin vatanı ve halkı ile bölünmez bir bütün olduğu ilkesine inanmaktadır.
Devletçilik: Kemal Atatürk yapmış olduğu açıklamalarda ve politikalarında Türkiye’nin bir bütün olarak modernizasyonunun ekonomik ve teknolojik gelişmeye önemli ölçüde bağlı olduğunu ifade etmiştir. Bu bağlamda, devletçilik ilkesinin de devletin ülkenin genel ekonomik faaliyetlerini düzenlenmesi ve özel sektörün girmek istemediği alanlara veya özel sektörün yetersiz kaldığı alanlara veya ulusal çıkarların gerekli kıldığı alanlara yine devletin girmesi gerektiği anlamında yorumlanmaktadır. Ancak, devletçilik ilkesinin uygulanmasında, devlet yalnızca ekonomik faaliyetlerin temel kaynağını teşkil etmemiş, aynı zamanda ülkenin büyük sanayi kuruluşlarının da sahibi olmuştur.
Sonuç
Kemalizm, bir ideolojidir. Atatürkçü düşünce sistemini uluslararası terminolojide temsil ediyor. Her ne kadar Atatürk bir ideolojiye bağlı kalmayı yerinde saymak olarak kabul etse de uluslararası camia tarafından ona ithafen ortaya atılmış bir ideolojidir. Atatürkçülük, zaman içerisinde yıpratılmış olsa da, Atatürkçü düşünce sistemini en iyi yansıtan kavramdır. Her iki kavram da kökeni ne olursa olsun kim ortaya atmış olursa olsun Atatürk’ü ve düşüncelerini temsil eder. Kavram kargaşasına kapılıp gerçekleri unutmamak gerekir. Gerçek olan ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün gençliğe emanet ettiği gelecektir. Bu gün ve yarın bu emanete sahip çıkılmalı ve Türk milletinin menfaati yönünde hareket edilmelidir. Bu günlerde ihtiyaç duyulan budur. Kavramların neyi temsil ettiği her zaman önemli olmayabilir. Önemli olan durağan donuk ve sığ düşüncede olmamaktır. Açık ve ileri görüşlü olmak –tıpkı Atatürk gibi- karşılaşılabilecek her sorunu çözüme ulaştırır. Ve değerli bir hocam Atatürk ile aynı düşünüyor olacak ki şöyle diyor; Kendinizi ideolojilerin dar ve her daim dar kalacak kalıplarına hapsetmezseniz insan olduğunuzu hatırlarsınız…
Dilek YILDIZ
—
Dipnotlar
[1] 24 Nisan 1924
[2] Söylev ve Demeçler, cilt III, S.98
[3] Söylev ve Demeçler, cilt III, S.79
[4] Atatürk’ün özel mektupları, 1970, S.47
[5] Söylev ve Demeçler, cilt II, S.257
[6] Söylev ve Demeçler, cilt IV, S.590
[7] Anıl Çeçen, Kemalizm, Fark yayınları, Ankara/Eylül-2007, s.19
[8] Sıtkı Uluç, Prof. Dr. Ahmet Taner KIŞLALI ve Kemalizm, kitap yurdu, 2010
[9] Anıl Çeçen, Kemalizm, Fark yayınları, Ankara/Eylül-2007, s.19
[10] Anıl Çeçen, Kemalizm, Fark yayınları, Ankara/Eylül-2007, s.20
[11] Anıl Çeçen, Kemalizm, Fark yayınları, Ankara/Eylül-2007, s.24
[12] Anıl Çeçen, Kemalizm, Fark yayınları, Ankara/Eylül-2007, s.26
[13] Nutuk, cilt 2, s.6241
[14] Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, cilt1, s.209
Kaynakça:
- Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt I
- Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II
- Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt III
- Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt IV
- Atatürk’ün Özel Mektupları, 1970.
- Anıl Çeçen, Kemalizm, Fark yayınları, Ankara/Eylül-2007.
- Sıtkı Uluç, Ahmet Taner Kışlalı ve Kemalizm, kitap yurdu, 2010.
- Nutuk, Cilt II