“Hafız Esad rejimine karşı olanlar onlara Nusayri, destekçileri ise Alevi diyordu.” Daniel Pipes[1] Nusayrilere, herkes tarafından kabul gördüğü üzere Alevi ismi Fransızlar tarafından verilmiştir, çünkü bu halk Sünni ve Şiiler tarafından kafir olarak kabul görmekteydi. Alevilerin burada bir devlet kurup tutunabilmesi amacıyla onlara bu isim verildi böylece “Ali’yi seven” denilerek ve ibn Nusayr kaldırılıp yerine Ali’yi koymak amaçlanmıştır ki bu sayede daha az tepki görsünler.[2]
Nusayrilerin adlandırıldıkları bu isimin kökeninin ne olduğu yönünde ise L. Massignon tarafından ortaya atılan ihtimaller şu şekildedir:
“Nasrani (Hristiyan) sözcüğünün bozulmuş şeklidir.
Nazerini (latince Hristiyan) sözünden türemiştir.
Nasuraya (Küfe yakınlarındaki köy)’den türemiştir.
İbn Nusayr (Muhammed İbn Nusayr Namiri Addi’den) türemiştir.”[3]
Bu ileri sürülen ihtimaller arasında en yüksek ihtimalli olan ise bu isimlendirmenin İbn Nusayr’dan geldiği fikridir.
L.Massignon’a göre; İbn Nusayr Şiilerdeki 12 imamdan 11’incisi olan Hasan-el Askeri’nin bab’ı olduğunu iddaa eden ve Askeri‘nin ölümünün ardından Askeri’nin oğlu olan Muhammed Bin Hasan’ın mehdiliğini kabul eden zattır.[4]
Ancak unutulmamalıdır ki bu dönemde geçen olaylar ve ibn Nusayr’ın görüşleri hakkında çeşitli idaalar vardır; örneğin başka bir idaada Nusayr kendini ilah ilan eder, bir başkasında ise mehdi ilan eder….
Esasen Nusayr bu tür düşüncelerini Hasan Askeri zamanında da dile getirmişti, bu dönemde bir arkadaşına mektup yazan Askeri bunu şu şekilde ifade etmiştir: “ İbni Nusayr’ın dediklerinden teberri ederim, Allaha sığınırım. Allah ona ve iddaasına lanet etsin…”[5]
Nusayr bu tür idaalarından sonra, Samarra’ya yerleşti ve kendince görevini burada sürdürdü, ardından ise yerine Muhammed bin Cüdnüp, onun yerineyse Muhammed el-Cennan el Cünbülani sırasıyla geçti ve Cünbülani tarikatı bu sıralarda kuruldu. İlerleyen zaman zarfında ise Cünbali Mısır’a giderek Seyid Hüseyin bin Hamdan el-Hasibiyi tarikatına kattı. Hamdan’ın Nusayrilere katılmasıyla ise önemli gelişmeler ve değişimler yaşandı ancak bunlara ileride değinileceğinden şu an bahsedilmeyecektir. Hasibi’den sonra ise Seyyid Muhammed bin Ali el-cilli tarafından Halep’te, bir diğeri ise Seyyid Ali Cisri tarafından Basra’da yürütülen iki merkez oluşturuldu. Seyyid el-Cilli’den sonra Halepte’ki merkez Lazkiye’ye taşındı ve başkanlığına Halife Ebu Said el-Meymün Sürür bin Kasım et-Tabarani atandı.
Şeyh M. Reyhani: Muhammed bin Nusayri gerçek bir mezhep kurucusu değildi. O önceden dediğimiz gibi İmam Hasan Askeri’nin talebesidir. Ondan sonra kendisi, ehlibeytin adap ve kültürüne göre talebeler yatiştirmiştir. Talebelerinin talebelerinden olan Hüseyin bin Hamdan Hasibi ise o bilgi ve törenleri geniş bir ortama yayarak, mezhebe benzer bir toplumun tablosunu çizdi.[6]
Nusayriliğin kurucusu ve kurucusunun ölümünden sonraki halefleri Nusayrilerin kutsak kitabı olan Kitab ül-Mecmu’nun Nisbe suresinde şu şekilde ifade edilir;
Kurucu: Muhammed İbn Nusayr el-Abdi el-Bekri en-Nemiri
- Halef: Muhammed İbn Cundeb Seyyid Ebu Şuayb
- Halef : İbn Muhammed El-Cennan el- Cunbulani
- Halef: Hüseyin Bin Hamdan el-Hasibi [7]
Nusayriliğin asıl kurucusu ve tanınmasını yayılmasını sağlayan Hamdan El-Hasibi’dir. Kitab-ül Mecmu’yu beş sure olarak yazanda kendisidir. Bu gün dahi Halep kentinde bulunan türbesi Nusayriler tarafından önemli bir hac yeridir.[8]
Kişilere değinmişken Nusayriliğin ortaya çıktığı döneme de kısaca değinirsek, Nusayriliğin ortaya çıktığı yer olan Basra Körfezi’nin o günki heteredoks akımların yoğun olduğu bir bölge olması ve Hamdan el-Hasibi ile Cennan el-Cunbulani’nin Karmatilerin merkezi durumundaki Cunbula’dan oluşları bunların yanında; Aristo, Platon, Sokrates, Pisagor gibi felsefecilerin kutsal sayılması; hulul inancı gibi anlayışları barındırmaları dikkat çekici diğer noktalardır.[9]
Mustafa KESKİN
Dipnotlar
1- Daniel Pipes, The Alawi Capture of in Syria, www.jstor.org , s.430
2- Ali Gülşehri-Resul Tosun, Nusayrilik ve Suriyede Nusayri Zulmü, Nizam Yayınevi, İstanbul, 1982, s.16
3- Ömer Uluçay, Nusayrilik-İnanç Esasları & Tenasüh, Karahan Yayınları, Adana, 2003, s.3
4- İnan Keser, Nusayrilik-Arap Aleviliği, Chiviyazilari Yayınevi, İstanbul 2002, s.16
5- Ali Gülşehri-Resul Tosun, a.g.e., s.15
6- Ömer Uluçay, a.g.e., s. 7-8
7- İnan Kaser, a.g.e. s.16
8- İnan Keser, a.g.e. s.17
9- İnan Keser, a.g.e. s.18