Perşembe, Mart 28, 2024
spot_imgspot_img

Top 5 This Week

spot_img

Related Posts

ORTADOĞU’NUN KANAYAN YARASI: FİLİSTİN

Binlerce yıldır paylaşılamayan , saatli bir bomba gibi her an patlamaya hazır bir bölge ; Ortadoğu. II.Dünya Savaşı’nın ardından birçok güç mücadelesinin odak noktasını oluşturan Ortadoğu’nun zengin petrol yatakları ; bu bölgenin dünya politikasındaki yerini belirlemesine yardımcı olmuştur. Zengin petrol kaynaklarına sahip olmasının bir diğer sonucu da bu kaynakların paylaşılamaması konusundadır fakat bu bölgenin saatli bir bombaya benzetilmesinin sebebi daha mühimdir. Üç büyük semai dinin -Musevilik,Müslümanlık,Hıristiyanlık – doğduğu bu topraklar birçok din savaşına şahittir. Özellikle Kudüs binlerce yıllık geçmişi ile bu din savaşlarının ana merkezi konumundadır. II.Dünya Savaşı sonrası Yahudilerin bu topraklara göç etmesi bölgedeki Müslüman halkı  rahatsız etmiş ve günümüze dek uzanan çatışma ve savaşlara neden olmuştur.

FİLİSTİN SORUNU ORTAYA NASIL ÇIKTI ?

Filistin Sorununun ortaya çıkışı ilk olarak I.Dünya Savaşı sonrası,  İngiltere ve Fransa arasında imzalanan Sykes-Picot Antlaşmasına dayandırılabilir. Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu’daki topraklarını paylaşan bu antlaşma da ; Suriye şeridi ,Hatay ,Adana ve Mersin Fransa’ya , Dicle ve Fırat bölgesi İngiltere’ye verildi. Filistin toprakları hakkında bir hüküm verilmemiş olup herhangi bir düzenleme yapılmadı. Fakat İngiltere bu topraklara başından beri göz koymuştu. İngiltere Siyonist Dernekleri Federasyonu Başkanı Lord Rothschild İngiltere’de oldukça etkiliydi ve İngiltere’nin politikaları bu derneğin faaliyetleri ile paralel ilerlemekteydi.(1) Lord Rothschild’in yazdığı deklarasyon İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Balfour’un adı ile yayınlandı ve bu deklarasyon Filistin sorunu sürecinin ilk fitilini yaktı. Balfour Deklarasyonu Filistin’de Yahudi halkı için bir yurt kurmayı amaçlamıştı.
Dört yıl sonra yapılan San Remo Konferası ile Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu’daki toprakları yeni bir düzenleme ile paylaşıldı. Sykes Picot Antlaşmasında hüküm verilemeyen Filistin toprakları, Ürdün ve Irak İngiltere’ye verildi. Bu sayede Filistin’e Yahudi göçleri başladı. İngiltere Hükümeti her ne kadar bu göçlerin bölgedeki hiçbir dinsel hakkı ihlal etmediğini söylese de durum böyle değildi. Göçlerin başlaması ile Müslümanlar için kutsal sayılan Kudüs’te çatışmalar başladı. 1920’de 16,500Yahudi grubu göç etti.  1933’te Adolf Hitler’in Almanya’da yönetimin başına geçmesiyle Yahudi Karşıtı politikaları göçleri arttırdı. Filistin’deki Yahudi sayısı 900,000’i geçti. (2)

SİYONİST HAREKET

19.yy’ın ikinci yarısında Avrupa’daki antisemitist harekete karşı ortaya çıkan Siyonizm , Filistin’de bir Yahudi devleti kurmayı amaçlamıştır. Macaristan doğumlu bir gazeteci olan Theodor Herzl’in önderliğinde kurulan ilk Siyonizm Kongresi İsviçre’nin Basel kentinde kuruldu.  (3) Herzl bir Yahudi devleti oluşturmak için gerekli olan 3 ilkeden bahsetmişti. Bunlar ; bir banka , Filistin’de toprak satın almak için oluşturulmuş bir Yahudi Ulusal Fonu ve Dünya Siyonist Örgütü. (4) I.Dünya Savaşı sonrası  hareket önderliğini devralan  Weizmann İngiliz politikaları üzerinde etkinliğini göstermiş ve Balfour Bildirisi ile Yahudi yurdu sözünü almıştır. Lord Rothschild gibi zengin Yahudilerden toplanan paralar ile Arap toprak ağalarından aldıkları topraklara , Yahudileri yerleştirmiştir.
 

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER’DE FİLİSTİN SORUNU

II.Dünya Savaşı’nın bitmesinin ardından Filistin’deki İngiliz manda yönetimi sona erdi. 1947’de İngiltere ve ABD konuyu Birleşmiş Milletler’e taşıdı ve Birleşmiş Milletler Filistin Özel Komisyonu (UNSCOP) kuruldu.  Komisyonda kabul gören iki plan vardı. Çoğunluk Planı ; bağımsız bir Filistin Devleti olacak ,  Arap ve Yahudi devleti olarak ikiye bölünecek , Kudüs ‘te uluslararası bir denetime tabi olacaktı. Azınlık Planı ise manda yönetimi sona erdirilip , Filistin tam bağımsız bir devlet olacaktı. 1948’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararıyla Filistin toprakları üzerinde iki ayrı devletin  kurulmasına karar verildi. Kudüs kentinin de Birleşmiş Milletler denetimine bırakılması önerildi. Araplar bu önerilere şiddetle karşı çıktılar. ABD ve SSCB taksim fikrini desteklediklerini belirttikten sonra İngiltere Filistin’deki askerlerini çekti.  Türkiye bu karar karşısında bağımsız bir Filistin Arap devletini destekliyordu. Fakat herşeye rağmen taksim kararı uygulandı. Bu karar  1948’den günümüze kadar meydana gelecek çatışmaların başlangıcını oluşturuyordu. Arap ve Yahudi milliyetçiliği bu küçük toprak parçasında çekişme içindeydi ve hala bu durum devam etmektedir.
İsrail devletinin kurulması kararı verildikten sonra yahudi aşırı grupları Deir Yassin adlı bir Arap köyünü yağmaladı ve halkını öldürdü. Filistinliler yerlerinden edildi ve yurtlarını yahudilere terk etmek zorunda kaldı. Bu olay Arapların davaları için haklı bir gerekçe durumuna geldi. (5)

İSRAİL’İN KURULMASI

Arap Birliği birçok kez taksime karşı çıkan kararlar dizisi yayınlamış olsa da taksim kararı uygulandı ve İsrail Devleti kuruldu.  Ben Gurion (İsrail’in ilk başbakanı) 14 Mayıs saat 16.00’da İsrail devletinin kurulduğunu açıkladı. 11 dakika sonra ABD tarafından  İsrail tanındı. 17 Mayısta da SSCB , bu devleti tanıdığını açıkladı. Filistinliler ise  15 Mayıs’ı “El Nakba” diye anmaya başladılar. El Nakba’nın anlamı ‘’felaket’’ anlamına gelmektedir.
Kuruluşun ertesi günü Arap devletleri kuzey , güney ve doğudan İsrail’i bombalamaya başladı ve orduları saldırıya geçti. Arap devletleri  birliklerinin koordinasyonlarının olmaması İsrail karşısında başarı sağlayamamalarına neden olmuştur. İsrail 1947’de BM’in kendisine ayrılan topraklardan daha da fazlasına sahip olarak topraklarını genişletmiştir.  Çok sayıda Filistinli , komşu ülkelere sığınmıştır. Mülteci sorunu ortaya çıkmıştır. 1949’da BM aracılığıyla taraflar arasında ateşkes antlaşması imzalanmıştır.

1956 MISIR-İSRAİL SAVAŞI (SÜVEYŞ BUNALIMI)                   

Mısır’da yönetimi 1952’de ele geçiren Cemal Abdülnasır Süveyş Kanalı’nı millileştirmesi üzerine İngiltere ve Fransa ortak saldırı kararı almıştır. Bu saldırı planına İsrail’de dahil olmuştur. Arap-İsrail savaşı çıkmış ve Fransa-İngiltere koalisyonu Mısır’ı havadan bombalamıştı. Fakat BM kararı doğrultusunda İngiltere ve Fransa Mısır topraklarından çekildi. İsrail’de savaş öncesi (1949)  topraklarına geri döndü.

FİLİSTİN KURTULUŞ ÖRGÜTÜ KURULUŞU (FKÖ)

Süveyş bunalımı sırasında (II.Arap-İsrail Savaşı) Filistin Kurtuluş grubu olarak ortaya çıkan El Fetih, önceleri ülkelerini Arap Birliği’nden kurtarmayı amaçlamıştı. Bunun nedeni olarak da Arap Birliği’nin Filistin’i kurtarma amacının zayıflamasıdır. Emperyalizme karşı halk direnişi göstermeyi amaç edinen El Fetih ; İsrail işgallerine karşı tüm Filistinlileri örgütleyerek silahlı direnişe başvurmaya başladı. El Fetih her yıl eylemlerini yoğunlaştırıyordu fakat 1967’deki savaşta İsrail zaferi ile El Fetih’in elinde bulunan Gazze Şeridi ve Batı Şeria İsrail’e geçti. Filistin’in büyük bir bölümü İsrail kontrolündeydi. Küçük bir grup olarak kalan El Fetih diğer küçük  direniş örgütlerinin birleşmesiyle ‘’Filistin’in Kurtuluşu İçin Halk Cephesi’’(PFLP)  adını aldı. (6) Suriye ilerleyen yıllarda El Fetih ve PFLP’den desteğini kesti ve kendi Filistin için direniş örgütünü kurdu : SAİKA . El Fetih’te Ürdün’de etkin bir örgüt olarak yerini aldı.
1968’de İsrail , Doğu Ürdün’e saldırdı. Burada kalan 40,000’e yakın Filistinli mülteci kaçmak yerine orada kalıp direniş gösterdi. Bunun üzerine Filistinliler arasındaki örgütlenme artmış ve İsrail’e karşı potansiyel güçlerinin farkına varmışlardı. (7)
Filistinlilerin temsilcisi durumunda bulunan FKÖ’nün temelleri Ocak 1964’te Kahire’de atıldı. Filistinli direnişler tarafından değil , Arap devletleri tarafından kurulan FKÖ’de amaç , Arap devletlerinin kurdukları bu örgütü kontrol edebilmek ve radikalleşen Arap halklarını denetlenebilir kılmaktı. (8) Filistin Ulusal Kongresi’nde El Fetih FKÖ’nün denetimini ele geçirdi ve Yaser Arafat’ı komite başkanlığına getirdi. Arafat yönetimi 1973 yılından itibaren diplomasiye ağırlık vererek FKÖ’ye sürgün hükümeti niteliği kazandırdı. 1974 yılında örgüt, Arap Birliği ,İslam Konferansı Örgütü  (İKÖ) ve BM tarafından Filistinlilerin tek meşru temsilcisi olarak tanındı. (9)

 

1967 ALTI GÜN SAVAŞI

1956 Savaşı’ndan sonra Suriye ve İsrail sınırına BM Barış Gücü yerleştirilen Mısır’ın , Suriye ile  arası gerginleşmeye başlamıştı. Sovyet yanlısı Baas Partisi’nin Suriye’de iktidara gelmesiyle  İsrail’e karşı daha sert tutumlar içine girmek istiyordu. Suriye ile ilişkilerinin daha fazla kötüleşmesini istemeyen Mısır , Tiran Boğazı’nı İsrail gemilerine kapattı. İsrail bunun üzerine sınırlarına askeri birlikler yığdı ve bu birlikler Arap birliklerinin tam üç katıydı. İsrail savaş hazırlığı yaptıktan sonra , ani bir saldırı ile havadan Mısır’ın hava üslerine saldırdı. Mısır’ın hava kuvvetleri etkinliği  kalmamıştı ve İsrail Golan tepeleri ve Kuneitra dahil olmak üzere bu toprakların egemenliğini kazanmıştı. Altı gün savaşı sonunda İsrail ; Golan tepeleri , Doğu Kudüs , Sina Yarımadası ve Gazze’yi ele geçirerek topraklarını dört kat genişletmiş oldu.  ABD ve SSCB bu savaşa her ne kadar karşı çıkmış olsa da SSCB her zaman Arap devletlerine silah yardımında bulundu fakat Arapların birlik içinde hareket edememeleri İsrail’in zaferi ile sonuçlandı. ABD’de BM Görüşmelerinde sürekli İsrail yanlısı bir tutumla hareket etti ve Arap devletlerinin üzerindeki etkinliğini Sovyetlere kaptırdı.

1970 KARA EYLÜL

Eylül 1970 Arap tarihi açısından ‘’Kara Eylül’’ olarak bilinir. Filistinlilerin ve FKÖ’nün Ürdün’e sürülmesi Ürdün Kralı Hüseyin’in egemenlik yetkilerinin kısıtlanmış ve Ürdün’de FKÖ’nün etkinliğini arttırmış olması Kralı  oldukça rahatsız eder. Bunun üzerine FKÖ ve Kral arasında bir güç mücadelesi başlar. Filistin’in Kurtuluşu İçin Halk Cephesi  (PFLP) kralı devirmek için uğraşır. Ancak 1970’de Kral Hüseyin merkezi otoriteyi yeniden kurdu ve FKÖ büyük bir yenilgiye uğradı. Savaş boyunca 3000 gerilla ölmüş, her iki tarafta da 7000 ila 8000 sivil hayatını kaybetmiştir. FKÖ ve Filistinliler Lübnan’a sürüldü , yeni üsleri burası oldu. (10)

1973 EKİM (YOM KİPPUR) SAVAŞI

Yom Kippur, yani ‘’Kefaret Günü’’ anlamına gelir  ve Yahudilerin kutsal günüdür. (11) Tam da bugünde Mısır ve Suriye Altı Gün Savaşı’nda  İsrail’in ele geçirdiği toprakları diplomasi ile alamayacağını anlayınca sürpriz bir saldırı ile israil’e saldırdı. Golan tepeleri ve Sina yarımadasındaki İsrail birlikleri çekilmek zorunda kaldı. ABD İsrail’e , SSCB’de Araplara silah yardımında bulunurken savaşın ikinci haftasında İsrail karşı saldırılarıyla Sina’daki Mısır birliklerini dağıttı. BM daha tehlikeli  boyutlara ulaşmaması için BM Barış Gücü’nü çatışma alanına göderdi.  Savaş sonunda Süveyş Kanalı’nın tamamı Mısır hakimiyetine bırakıldı. Sina’daki toprağının bir bölümünü geri aldı. Barış görüşmeleri sonucunda Camp David sürecine gidildi.

CAMP DAVİD ANLAŞMALARI

1973 Ekim Savaşı’ndan sonra ABD bölgede etkinliğini arttırarak mekik diplomasi yoluyla barış görüşmelerini başlattı. ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissenger , Tel Aviv ve diğer Arap başkentleri ile görüştü , bu görüşmeler sonunda 17 Eylül 1978’de ’’Camp David Anlaşmaları’’ olarak bilinen , ‘’Orta Doğu Barışı İçin Çerçeve Anlaşması ve ‘’Mısır ve İsrail Barışı İçin Çerçeve Anlaşması’’ imzalandı.(12) Bu anlaşmaya göre ;

  1. Gazze ve Batı Şeria’da yaşayan Filistinlilere şekli ve mahiyeti , İsrail , Mısır ve Ürdün’ün ortak kararına göre belirlenecek beş yıllık bir süre için özerk bir Filistin yönetimi kurulması.
  2. İsrail askeri miktarını en aza indirecek.

Camp David Anlaşmalarına tepki gösteren Arap devletleri ve FKÖ Mısır’a bu anlaşmayı feshetmesini ve Filistin konusunda birlikte hareket edilmesini kararlaştırdılar. Fakat Mısır bu anlaşma kapsamında bir ilke imza attı ve İsrail’i resmen tanıdı. 1977’de Kudüs’ü ziyarete giden Mısır Devlet başkanı Enver Sedat’a iade-i ziyareti iki yıl sonra İsrail Başbakanı Menaham Begin gerçekleştirdi. Mısır , İsrail ile uzlaştıktan sonra ABD’den ekonomik yardım alıyordu ama Arap dünyasında yalnız kalmıştı. Filistin sorununda ihanetle suçlanmıştı. (13)
1978 yılından itibaren Batı Şeria’ya Yahudi yerleşim bölgeleri kuran İsrail , 1980’de Doğu Kudüs’ü, 1981’de Golan tepelerini ilhak etti. İsrail’in başkentini de Tel Aviv’den Kudüs’e taşıdı. BM Güvenlik Konseyi Doğu Kudüs ilhakını hükümsüz bir eylem olarak niteledi. Türkiye’de Kudüs Başkonsolosluğu’nu  kapattı ve Tel Aviv’deki maslahatgüzarlığı ikinci katip düzeyine indirdi. Ardından İsrail 1981’de bu sefer Irak’ta inşa edilmekte olan nükleer santrali havadan vurdu. BM’de bu olay yalnızca kınandı.(14) 1982’de Lübnan’ın İsrail tarafından işgali de bu barış sürecinin bozulmasında bardağı taşıran son damlaydı.

I.İNTİFADA

1987’de bir İsrail kamyonunun 4 Filistinli’ye çarpması ve bu kişilerin hayatını kaybetmesi sonucunda Filistinliler tepki göstermeye ve eylemler yapmaya başladı. İsrail’in bunu kazayla değil bilerek ve isteyerek yaptığını savunuyorlardı. İsrail’in Lübnan’ı işgali ile Tunus’a geçen FKÖ , hareketleri de buradan yönlendiriyordu. İşgal altında olan Batı Şeria ve Gazze’de İntifada olarak adlandırılan taşlı ve sopalı eylemler başladı. Yaklaşık iki yıl boyunca devam edecek olan bu eylemler dünya gündemine Filistin Sorununu tekrar taşımış oldu. Yaser Arafat’ta tam bu sırada , konu uluslararası gündemi meşgul ederken , Cezayir’den 15 Kasım 1988’de Filistin Devletinin kurulduğunu ilan etti. (15)  Türkiye aynı gün devleti tanıdığını açıkladı.
İntifada boyunca İsrailli askerler sivillere şiddet uyguladı ve dünya kamuoyu bunları kınayan bir dizi mesajlar yayınladı. İsrail’in uluslararası alanda prestiji zedelendi ve yalnızlaştı. Bu yalnızlaşma İsrail’in barış istemesine kadar vardı.
Körfez Krizi’nin ardından 30 Ekim 1991’de yine ABD çabalarıyla Filistinliler , Araplar ve İsrailler Madrid Konferansına katıldılar. Konferans’da Barış Süreci’nin çok taraflı ve ikili görüşmeler aracılığıyla yürütülmesini kararlaştırıldı. Çok taraflı görüşmelere mülteciler , ekonomi ve su konularını kapsarken, ikili görüşmelerde İsrail ile Ürdün , Suriye ,Filistin ve Lübnan görüşecekti. Ürdün ile olan görüşmeler İsrail ile diplomatik ilişkiler kurmakla sonuçlandı.

1993 OSLO ANTLAŞMASI

FKÖ lideri Arafat ve İsrail lideri Rabin , Oslo ‘da barış görüşmelerine başladılar. Bu görüşmeler ilk zamanlar gizli yürütülüyordu ancak daha sonra Washington’da bir araya gelip Oslo Antlaşmasını imzaladılar. Buna göre İsrail 13 Nisan 1994 tarihine kadar Gazze şeridinden  çekilecek ve bölgede Filistin Özerk Yönetimi (FÖY) kurulacak. İsrail’in Batı Şeria’daki tüm yetkileri  FÖY’e devredilecek, İsrail askerleri Batı Şeria’dan tamamen arındırılacak. En geç beş sene içerisinde de FÖY’ün nihai statüsü için bir antlaşma yapılacaktı. İlk antlaşma Gazze-Eriha Antlaşması idi. Batı Şeria için yetki devri gerçekleştirilecek iken İsrail Başbakanı Rabin 3 Mayıs 1994’te bir yahudi tarafından öldürüldü. (16)
24 Eylül 1995’te 2. Oslo diye anılan anlaşma Mısır’ın Taba şehrinde ve Washington’da ayrı törenlerle  bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma Batı Şeria’yı üçe bölüyordu.
1996’da Rabin’den sonra yapılan seçimlerde iktidara gelen sertlik yanlısı Netanyahu ile barış sürecine gölge düştü. Netanyahu’nun sert tutumu , barış sürecinin tıkaması bir sonraki seçimleri kaybetmesine yol açtı. Seçimi kazanan İşçi Partisi barış yanlısı bir politika izliyordu. Lideri Ehud Barak 1999’da Arafat ile hazırladığı bir memorandumda Batı Şeria’daki askerli çekeceğini , Filistinli tutukluları serbest bırakacağını ve 2000’de nihai statü antlaşmasını imzalayacağını kabul etti. Nitekim bu böyle olmadı. Lübnan Kasabı olarak nitelendirilen Likuad Partisi lideri Ariel Şaron 28 Eylül 2000’de Mescid-i Aksa’ya (Kudüs) gitti. Burada kışkırtıcı mesajlar verdi. (17) Barış süreci yine tıkandı. Birçok Filistinlinin küçük protestolar ile başlayıp büyük eylemlere dönüştürdüğü ayaklanma ile  II.İntifada başlamış oldu.

II.İNTİFADA (EL-AKSA İNTİFADASI)

Muhafazakar olarak bilinen Şaron’un iktidara gelmesiyle Orta Doğu barış süreci tamamen değişti. İsrail’in baskı ve şiddet politikası tıpkı I.İntifada olduğu gibi II.İntifada da sürdü. 2001 sonbahara kadar yaklaşık 800 Filistinli , İsrail askeri tarafından öldürüldü. İsrail Filistin kentlerini işgal etti , Arafat’ın Ramallah’taki karargahını kuşattı. Filistinliler de yüzlerce intihar saldırısı düzenledi. Her iki taraftan da binlerce insan yaşamını yitirdi.’’ Hamas’’ ve diğer cihatçı gruplar Arafat’ın izlediği yolu (diplomasi) hiçe sayarak İsrail’in bir an önce yok edilmesi gerektiğini savunuyorlardı.
İlk barış önerisi 2002’de Arap Birliği’nden gelmiştir. İsrail’in 1967 sınırlarına çekilmesi ve mülteci sorununa bir çözüm bulması ilişkileri normalleştirecekti. İsrail olumlu ya da olumsuz herhangi bir cevap vermedi. Ardından Orta Doğu Dörtlüsü olarak adlandırılan ABD , BM ,Rusya ve AB 2003’te bir plan sundular. Buna göre Filistin’deki şiddet en kısa zamanda sona erecek ,Filistin’de eylemlerine son verip , İsrail II.İntifada’da işgal ettiği topraklardan çekilecek ,ikinci aşamada ise Filistin devleti kurulacaktı. Plan Filistin ve İsrail tarafından kabul edilmiş olup Filistinli militanlar ve İsrail’in sert politikaları buna engel olmuştur. (18)
2003-2005 arası Şaron Batı Şeria ve Gazze’deki askerleri tek taraflı kademeli olarak çekti. 2004’te Yaser Arafat’ın vefatından sonra FKÖ başına eski başbakan Mahmut Abbas geçti. 2005 seçimlerinde de Filistin Ulusal Yönetimi’nin başkanı oldu. fakat parlamento seçimlerini Hamas kazandı.  Hamas’ın kazandığı bu başarı barış sürecini yine etkilemişti. Hamas’ın radikal düşünceleri İsrail’in ve diğer arabulucu ülkeleri tedirgin etmekteydi. Orta Doğu Dörtlüsü İsrail’i tanıdığını açıkladıktan sonra Filistin-İsrail arasındaki çatışmalar tekrar başladı. Ayrıca bu defa da Hamas ve El Fetih arasında da anlaşmazlıklar baş gösterdi.
2008’de İsrail Gazze’ye saldırdı. Yeni bir barış süreci tamamen hayal olmuştu. İsrail’in Gazze Şeridi’nde düzenlediği saldırılarda 22 günde 1.417 kişi hayatını kaybetti. (19) . İsrail bu saldırılara ‘Dökme Kurşun Operasyonu’ adını vermişti. İsrail bu harekatın amacının Gazze’deki Filistinli militanları ortadan kaldırmak için düzenlediğini açıklamıştı.
Eylül 2010’da ABD baskısıyla tekrar başlayan müzakereler İsrail’in sorun çıkarması ile sekteye uğramış bunun sonunda da BM’e devlet olarak tanınmak için başvuruda bulunan  Filistin Ulusal Yönetimi ABD vetosuyla karşılaşmıştır.
2014’te İsrail Gazze’ye yönelik 51 gün süren yeni bir saldırı başlattı. Saldırılarda 530’u çocuk 302’si kadın 2 bin 100’den fazla Filistinli hayatını kaybetti. İsrail tarafında ise 64’ü asker 70 İsrailli öldü.(20)

2018 ABD BÜYÜKELÇİLİĞİNİN KUDÜS’E TAŞINMASI

Yahudi lobisinin ABD’deki seçimlerde çok önemli bir yer tuttuğu gerçeği elbette ki ABD’nin  İsrail’den yana tutumunu açıklar niteliktedir. Bill Clinton’dan ber tüm ABD başkanları , ABD Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyacağını her seçimden önce seçim vaadi olarak Yahudilere karşı kullanıyordu. Bu vaadi gerçekleştiren, seçimleri kazanan Donald Trump oldu.  14 Mayıs 2018 tarihinde ABD , Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşıdı. ABD ardından Guatemala ve Paraguay’da büyükelçiliklerini Kudüs’e taşıdı. Bu olay Gazze’de büyük protestolara uğradı. İsrail askeri güçleri Filistinli protestoculara ateş açtı. Onlarca Filistinli hayatını kaybetti , yüzlercesi de yaralandı.
Donald Trump Orta Doğu Barış sürecini gerçekleştirmeye sadık kaldığını video-konferans yoluyla katıldığı açılışta beyan etti. Filistin yönetimi ise Ortadoğu Barış sürecinin ihanete uğradığını , ABD’yi artık arabulucu olarak kabul etmediklerini açıkladı. İsrail’i de Gazze’de katliam yapmakla suçladı. İsrail ve ABD ‘yi en sert eleştiren ülkelerden biri de Türkiye’ydi. Türkiye ,İsrail’i katliam yapmakla suçladı. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Binali Yıldırım ; ‘’ Büyükelçiliğini inatla bütün uluslararası kanunlara , kurallara aykırı olarak Kudüs’e taşıma inadından vazgeçmedi. Bebekler ve savunmasız Filistinli kardeşlerimiz İsrail askerleri kurşunları ile şehit oldular. Amerika ve İsrail bu alçakça saldırıyı yalnızca seyretti.’’(21)
Sonuç olarak İsrail ve Filistin arasındaki sorunların tam anlamıyla çözülmeden yeni bir barış antlaşmasının uygulanması olasılığının düşük olduğunu söyleyebiliriz.

KAYNAKÇA                                                                                                                                   

  • Erhan,Çağrı ve Ömer Kürkçüoğlu.2013. ‘’Türk Dış Politikası : Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular , Belgeler,Yorumlar’’ FİLİSTİN SORUNU/ Baskın Oran(ed.) syf:635-648. cilt:1. İstanbul:İletişim Yayınları
  • Sander,Oral. 2013. ‘’Siyasi Tarih :1918-1994’’ FİLİSTİN / Syf:81-83.cilt:2 İmge Kitabevi
  • Sander,Oral.2013.’’Siyasi Tarih:1918-1994’’ BM’DE FİLİSTİN SORUNU /Syf:297-298.cilt:2 İmge Kitabevi
  • –(5) Keskin,Funda.2013. ‘’Türk Dış Politikası : Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular , Belgeler,Yorumlar’’SİYONİZM / Baskın Oran (ed.) syf:201.cilt:1 İstanbul: İletişim Yayınları

(6)Sander,Oral.2013’’Siyasi Tarih : 1918-1994’’FİLİSTİN KURTULUŞ ÖRGÜTÜ VE TARİHSEL GELİŞİMİ/ syf:547.cilt:2 İmge Kitabevi
(7)-(8)’’ 2 Haziran 1964’TE FİLİSTİN  KURTULUŞ ÖRGÜTÜ KURULDU’’http://marksist.org/icerik/yazar/2022/mobileRedirect  Erişim tarihi: 20.05.2018
(9) ‘’FİLİSTİN KURTULUŞ ÖRGÜTÜ’’http://www.wikiwand.com/tr/Filistin_Kurtulu%C5%9F_%C3%96rg%C3%BCt%C3%BC
Erişim tarihi:20.05.2018
(10) ‘’KARA EYLÜL’’ http://www.wikiwand.com/tr/Kara_Eyl%C3%BCl_olaylar%C4%B1 Erişim tarihi : 21.05.2018
(11) ‘’Nakba nedir: 1799’dan günümüze Filistin tarihi ve Orta Doğu sorunu’’ https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-44128837 Erişim tarihi: 20.05.2018
(12) Erhan,Çağrı.2015. ‘’Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler , Yorumlar ‘’ ORTA DOĞU BARIŞ SÜRECİ/ Baskın Oran (ed.)syf:570-571.cilt:2.İstanbul : İletişim Yayınları
(13) Sander,Oral.2013.’’Siyasi Tarih:1918-1994’’ MISIR-İSRAİL UZLAŞMASI/ syf:545-546.cilt:2 İmge Kitabevi
(14)Erhan,Çağrı ve Ömer Kürkçüoğlu.2015. ‘’Türk Dış Politikası : Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular , Belgeler,Yorumlar’’ İSRAİL’İN BÖLGESEL EYLEMLERİ VE TÜRKİYE/ Baskın Oran(ed.) syf:149.cilt:2 İstanbul:İletişim Yayınları
(15) Erhan,Çağrı.2015.‘’Türk Dış Politikası : Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler,Yorumlar’’ İNTİFADA / Baskın Oran(ed.)syf:151.cilt:2 İstanbul:İletişim Yayınları
(16) Özkoç,Özge.’’Savaş ve Barış : Doksanlı Yıllarda Filistin-İsrail Sorunu’’. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi. Syf:168-195
(17) Erhan,Çağrı ve Ömer Kürkçüoğlu.2015. ‘’Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler , Yorumlar ‘’ STRATEJİK İŞBİRLİĞİNDE DURGUNLUK DÖNEMİ /Baskın Oran (ed.) syf:577.cilt:2 İstanbul :İletişim Yayınları
(18)Yeşilyurt,Nuri.2013. ‘’Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler , Yorumlar ‘’ İKİNCİ İNTİFADA SONRASI FİLİSTİN SORUNU VE BARIŞ SÜRECİ (2001-2011) Baskın Oran (ed.)syf:439-440.cilt:3 İstanbul:İletişim Yayınları
(19)-(20) ‘’İsrail Filistin Sorununun Tarihçesi’’ https://m.bianet.org/bianet/siyaset/53881-israil-filistin-sorununun-tarihcesi  Erişim Tarihi:20.05.2018
(21) ‘Başbakan Binali Yıldırım: Filistin halkının hakkını korumaya devam edeceğiz’’ http://www.trthaber.com/haber/gundem/basbakan-binali-yildirim-filistin-halkinin-hakkini-korumaya-devam-edecegiz-366042.html  Erişim Tarihi: 22.05.2018

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popular Articles