16.yy’ın üçüncü çeyreği. Kafkaslarda ve Kuzey Karadeniz’de Rus tehlikesi git gide büyümekte, coğrafi keşiflerlerle zenginleşen Avrupalılar Ümit Burnu’nun keşfiyle de neredeyse tamamen Osmanlı’nın hâkimiyetinde bulunan Akdeniz’de ticaret yapma zorunluluğundan kurtulmuş durumda. Henüz tabanındaki çatlamaları fark etmeyen Osmanlı kanadındaysa fütuhatçı devlet geleneğinden olsa gerek yukarıda saydığım tüm durumlara çare olarak yeni sefere çıkma fikri ortaya atılıyordu. Lakin bu fikirlerin arasından öyle iki tanesi aradan sıyırılıyordu ki, ortaya atıldığı dönemde uygulansaydı Osmanlı’nın çöküş aşamasında ki en büyük iki sorunu hiç yaşanmamış olabilirdi. Biri kapitülasyonlar diğeriyse Rus tehlikesi. Bu iki projeden bahsetmeden önce bu projelerin fikir sahibi olan Sokullu Mehmet Paşa’dan bahsetmekte fayda var çünkü Sokollu, Osmanlı tarihine adını altın harflerle yazdırmış ve Fatih’in İstanbul’u fethiyle açılan yükseliş defteri onun ölümüyle kapanmıştır.
Sokollu Mehmet Paşa
1505 Sokol doğumlu devlet adamı, Kanuni Sultan Süleyman’ın son sadrazamıdır. Zigetvar kuşatmasında Kanuni’nin ölümünü askerden saklayıp kuşatmayı bizzat yönetmiş daha sonra ll. Selim ve lll. Murat dönemlerinde de sadrazamlık yaparak uzun seneler devletine hizmet etmiştir. Günümüzde Osmanlı’nın devşirme sistemini eleştirenlere cevap olarak gösterilebilecek en büyük tarihi şahsiyetlerden birisidir kuşkusuz. Venedik elçisine verdiği tarihi cevabı ise hepimiz biliriz ve bir tarihçi veya tarih bilimine gönül vermiş biri olarak bakıldığında hayranlıkla bahsedilecek bir olaydır sakal mevzusu. Osmanlı İnebahtı’da Venediklilere karşı ağır bir mağlubiyet almış, ll. Selim bu olay üzerine Sokollu’ya yeni bir donanma kurulması emrini vermiştir. Yeni donanma için kısa sürede gerekli malzemelerin temin edilemeyeceğini söyleyen dönemin Kaptan-ı Derya’sı Uluç Ali Paşa’ya yine tarihe geçecek bir sözle cevap vermiştir Sokollu Mehmet, ’Bütün donanmanın demirlerini gümüşten, halatlarını ibrişimden, yelkenlerini atlastan yapabiliriz. Hangi geminin malzemesi yetişmezse gel benden iste’ ’Nitekim yeni donanma kurulmuş ve Kıbrıs fetholunmuştur. Bu olayların akabinde Venedik tarafından bu olaylar zincirinin Osmanlı’daki etkisini anlamak için elçi gönderilmiştir. Tarihi cevap Sokollu tarafından işte burada söylenmiştir. ’Siz donanmamızı yakarak bizim sakalımızı tıraş ettiniz, bizde Kıbrıs’ı alarak sizin kolunuzu kestik. Kesilen sakal daha gür bir şekilde çıkar ancak kesilen kolun yerine yenisi gelmez’ ’Ve bu dâhice cevaptan sonra Osmanlı lehine olan bir barış antlaşmasının da imzalanması gecikmemiştir. Ne yazık ki bir kez daha başarıyla hizmet etmek zulümle hatta ölümle ödüllendirilmiş, saray entrikaları ve dönemin Padişah’ı lll. Murat’ın artık Sokollu’ya itibar etmemesi sonucu ölümü hızla yaklaşmıştır. Bir ikindi divanı çıkışında Hamza Bali’nin idamının intikamını isteyen Hamzaviler tarafından kalbinden hançerlenerek ağır yaralandı ve daha fazla dayanamayıp vefat etti. Ve de ne hikmetse katili konuşturulamadı ve bir gün sonra o da öldürüldü.
DON – VOLGA KANALI PROJESİ
Batı’da artık eskisi gibi zayıf ve birbirleriyle ihtilaf içerisinde bulunan Avrupa devletleri yerini coğrafi keşifler sonucunda zengin ve güçlü ordulara sahip devletlere bırakmıştı. Osmanlı art arda başarısız sonuçlar alıyor üstelik Ümit Burnu’nda Portekizlilerle yapılan deniz aşırı seferlerde istenilen sonucu vermiyordu. Birde bunların üstüne artık kuzeyden ve Kafkaslardan bir Rus tehlikesi Osmanlı’yı tehdit ediyordu. Korkunç İvan önderliğinde Ruslar, Don-Volga havzasında yayılmış, Kazan ve Ejderhan’ı işgal etmişti.Ejderhan’ın işgal edilmesi demek Osmanlı’nın Türkistan’la bağlantısının kopması demekti. Nitekim Semerkant, Buhara ve Harezm hanlıkları Osmanlı’dan Ejderhan’ın geri alınmasını ve hacılarla tüccarların güvenliğinin sağlanmasını talep etti. İşte bu dönemde Sokollu’dan hem İran sorununu hem de Rus tehlikesini atlatmayı sağlayacak büyük ve meşakkatli bir proje ortaya atıldı. ’Don – Volga Kanalı’ ’Don – Volga kanalı, Karadeniz ile Hazar Denizi’ni birbirine bağlayacak ve Rus yayılmasının önüne geçecekti. Ayrıca bu kanal aracılığıyla İran’a ordunun iaşesi ve erzak ikmali kolaylaşacak, Türkistan’daki Sünni devletlere ulaşılarak İran kıskaca alınabilecekti. Daha önce Kanuni döneminde de ortaya atılan bu projenin uygulanması için hiçbir ciddi adım atılmamıştı. Ancak Sokollu’nun emriyle Çerkeş Kasım Bey, Kefe Sancakbeyliği ’ne gönderildi. İlk çalışmalarını gerçekleştiren Çerkes Kasım Bey, Karadeniz ile Hazar’ın arasında böyle bir kanal yapmanın mümkün olduğunu belirtti. Araştırmalarında Antik Yunan kaynaklarından da faydalanan Çerkes Kasım Bey, yine o kaynaklardan yola çıkarak kanal için en uygun noktayı belirlemişti. Evvela Kazan ve Ejderhan seferi için 3 bin Yeniçeri,20 bin Sipahi ve Kırım Han’ı Giray’ın da destek verdiği 70 bin kişilik Nogay birliği görevlendirildi. Bunlara ek olarak Payitaht ’tan kuşatma topları, kanal için gerekli aletler ve bölge halkından 6 bin işçi dâhil edildi. Osmanlı çok ciddi derecede hazırlanmıştı. Âmâ Giray Han hem kanal projesine hem de Ejderhan ve Kazan seferine oldukça muhalefetti. Sürekli şikâyet ediyor ve Padişah’ın aklını çelmeye çalışıyordu. Bunun sebebiyse, Ejderhan’ın geri alınmasıyla ve kanal projesinin hayata geçmesiyle Kırım standart bir vilayet pozisyonuna düşecek ve önemini yitirecekti. Nitekim kuşatmanın başarısız olması ve ağır kış şartlarınında etkisiyle Giray Han amacına ulaştı, ’Don – Volga’’ defteri Osmanlı için bir daha açılmamak üzere kapandı.1948 yılında Sovyetler Birliği projeyi tekrar uygulamaya koyarak, kendi amaçları doğrultusunda kullanmak için 1952 yılında kullanıma açtı. Belki de Osmanlı ve Rus’lar arasındaki tarihi akışın tamamını değiştirecek bu kanal projesi, entrikalara kurban olmuş emeller arasında kendine yer edindi.
SÜVEYŞ KANALI PROJESİ
Artık Akdeniz’de eski hükmünü kaybetmeye başlayan Osmanlı, birde Ümit Burnu’nun keşfiyle de Akdeniz’de ticaretin zayıflamasından dolayı ekonomik olarak kötü etkilenmeye başlıyordu. Ağır ordu harcamaları bir türlü beklenen zaferleri getirmiyor ve git gide Osmanlı’yı zayıflatmaya ve çatlakların büyümesine neden oluyordu. İşte Osmanlı’nın çıkmaza girdiği bu dönemde Don – Volga’nın fikir babasından bir de Süveyş Kanalı projesi ortaya atıldı. Kızıldeniz’i ve Akdeniz’i birbirine bağlayacak bu kanalla, Ümit Burnu’nun artık bir önemi kalmayacak, Avrupalı tüccarlar tekrardan Hindistan’a varmak için Akdeniz’i kullanmak zorunda kalacaklardı. Bu sayede Akdeniz’in ölmeye başlayan ticareti tekrar canlanacaktı. Ve bunlara ek olarak, kanal aracılığıyla Hint Denizi’ne donanma yollanabilecek ve Portekiz gemileriyle daha güçlü şekilde mücadele edilebilecekti. Sokollu Mehmet kanal fikrini ll. Selim’e anlattı ve onayını aldı. Dönemin Mısır Valisine kanal için gerekli araştırmaların yapılması emri iletildi. Ancak Don – Volga kanalında prestij kaybına uğrayan Sokollu’nun karşısına yine saray entrikaları ve dahi muhalefet olan diğer devlet adamları çıktı. Padişah kanal projesinden vazgeçirilip Kıbrıs seferine ikna edildi ve Osmanlı’yı ekonomik ve askeri yönden rahatlatacak çağını bir proje daha tarihe karıştı. Ta ki 1869’da Fransızlar ve İngilizler ortak olarak Süveyş Kanalı’nı açana dek. Tam 2.5 milyon işçinin çalıştığı ve bunların 125 bininin çalışma sırasında öldüğü söylenmektedir. Kısacası Osmanlı’ya niyet, Avrupalı’ya kısmet.
Belki de bu iki proje gerçekleştirilseydi Osmanlı ne kapitülasyon tuzağına düşecekti ne de yüzlerce yıl Ruslarla boğuşup günden güne zayıflayacaktı. Hatta Türkistan diyarına açılacak ve gücüne güç katabilecekti. Dolayısıyla kendisini defalarca sıkıntıya sokan İran sorununu da çözebilecekti. Ancak çağını aşan bu iki projenin önemi dönemin devlet adamları ve padişahı tarafından anlaşılamamış, iktidar savaşlarına ve menfaatlere kurban gitmişti. Ayrıca şundan da bahsetmekte fayda görüyorum, her fırsatta Osmanlı’nın devşirme sistemini amansızca eleştiren ve işe yaramaz birkaç devlet adamını örnek gösterenlere de Sokollu Mehmet Paşa ve onun gibi dâhiliğiyle devletine nice yıllar hizmet etmiş devlet adamları verilebilecek en iyi cevap, gösterilebilecek en iyi örnektir.600 yılı aşan ömründe Osmanlı Devleti’nde 228 Sadrazam görev yapmıştır. Ve tabi binlerce de vezirler, paşalar, beylerbeyleri görev yapmıştır. Pek tabii olarak, bunların içinde işe yaramaz, vizyonsuz hatta ihanetin içine bulaşmış olanlar olacaktır. Ancak şu da unutulmamalıdır ki Sokollu Mehmet, Köprülü Mehmet ve onlar gibi nice başarılı devlet adamları da devşirme sisteminden çıkmışlardır. Demek istediğim, bazen de önemli olan sistem değil, insanın kendi karakteri ve çevresindeki anlayış düzeyidir. Burada anlattığım gibi projelerle devletine hizmet etmek isteyenleri anlamamak o dönemin yetkililerinin ayıbı, elinde hizmet etme imkânı varken menfaat gözetenlerin de bu kendi ayıbı ve sanki devşirmelerin bize hiç yararı dokunmamış gibi içi boş milliyetçilik yapıp, acımasızca Sokollu Mehmet gibi şahsiyetleri yok sayanlarında yaptıkları yine kendi ayıbıdır.
MUSTAFA ERİMEZ