Genel bir coğrafi tanımlama yapacak olur isek; Romanya Orta Avrupa’nın güneydoğusunda, Balkan Yarımadası’nın kuzeyinde bulunan bir ülkedir. Ülkeyi kuzeyde ve kuzeydoğuda Ukrayna, kuzeydoğudan Moldova, kuzeybatıda Macaristan, Güney batıda Sırbistan güneyde Bulgaristan ile komşudur. Şimdi kısaca Romanya’nın tarihi geçmişine bir göz atalım.
Avrupa’nın en eski yerleşim bölgelerinden olan Romanya toprakları pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Roma İmparatoru Trajan tarafından işgal edildikten sonra Roma İmparatorluğu’nun bir vilayeti haline gelen Romanya topraklarında Gotlar, Hunlar, Peçenekler, Macarlar, Avarlar, Slavlar ve Osmanlı istilaları/hâkimiyeti yaşanmıştır. Romanya Krallığı’nın 1881 yılında ilan edilmesinin ardından 2.Dünya Savaş esnasında Almanya safına geçen ülke Faşizme yönelmiştir. 1944’te kızıl ordu istilasına uğrayan ülke 1947’de Romanya Halk Cumhuriyeti’ni ilan etmiştir. 1967’de Çavuşesku’nun iktidarı ele geçirmesinin ardından 1989’da yaşanan Romanya devrimi ile yeni bir rejime geçen ülke demokrasiyi benimsemiştir. 2004 senesinde NATO’ya katılan Romanya 2007 yılında da Avrupa Birliği üyesi haline gelmiştir.
Demokratik Dönemde Romanya
Aralık 1989’da komünist düzenin lideri Çavuşesku’nun kanlı bir şekilde iktidardan indirilmesi sonrasında Romanya demokratikleşme yolunda zorlu bir dönemece girmiş oldu. İlk aşaması 1989 devrimi ile 1990 genel seçimleri arasında yer tutan geçici hükümet dönemidir. Bu dönemde Romanya Komünist Partisinin üst kademelerinde görev almış Çavuşesku muhalifi ve reform yanlısı kadrolar kontrolü ele geçirerek geçici bir hükümet kurmuşlardır. İliescu önderliğinde Kurtuluş Cephesi adını verdikleri bir platform meydana getiren bu kadroların oluşturduğu hükümetin ilk icraatı Romanya’yı komünizm sonrası ilk demokratik seçimleri olan 1990 genel seçimlere taşıyacak olan yasal düzenlemeleri yapmak olmuştur.
Başlangıçta bir geçiş dönemi örgütü olarak görev yapan Ulusal Kurtuluş Cephesi, daha sonra bir siyasi partiye dönüşerek Mayıs 1990 yılında yapılan seçimlere girmiş ve hem başkanlık hem de parlamento düzeyinde aldığı yüksek oylar sayesinde iktidara yerleşmiştir. Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin en önemli icraatı 1991 demokratik anayasasını hazırlayıp, faaliyete geçirmek olmuştur. 1991 Anayasası altında yapılan Eylül 1992 genel seçimlerinde de başarı ile çıkmış ve kendilerini 4 yıl daha iktidarda tutmayı başarmışlardır.
Bu durumu tersine çeviren 1996 genel seçimleri Iliescu önderliğinde iki eski komünist siyasi seçkinleri 89 devriminden itibaren devam edegelen iktidarına son verdiğinin göstergesidir. Bu yönden Kasım 1996 genel seçimleri Romanya’da gerçek manada komünizm sonrası hükümetlerin kurulmasında bir dönem eşik noktası olmuştur. Merkez-Sağ hükümetlerin görev aldığı 1996-2000 arası dönemi Kasım 2000 yerel seçimleri sonucunda kurulan Iliescu Hükümeti dönemleri takip etmiştir. Kasım 2004 genel seçimleri ise iktidarın Merkez-Sağ koalisyon hükümetlerinin eline geçmiştir.
1989 yılında Aralık ayında orada başlayan ve kısa bir süre içinde diğer şehirlere kadar yayılan sokak gösterileri Çavuşesku rejimine son kez dur diyecek gelişmelerin başlangıcı olmuştur. Ayaklanmaların daha ilk günlerinde yükselen özgürlük söylemleri Bu hareketlere karşı bir devrimci ayaklanma olduğunu göstermekteydi. Çavuşesku rejimi altında baskı altına alınmış olan tüm sosyal kesimler (işçiler Aydınlar öğrenciler köylüler Romanlar Macarlar Almanlar Hristiyanlar ve olmayanlar) destek veriyor ve bu hareket komünist parti içindeki Çavuşesku karşıtı reform yenilik yanlısı tarafın iktidarı ele geçirmek için adeta bir fırsat olmuştur. Reform yanlıları bu krizi fırsata çevirerek 1989 yılında kurdukları siyasal platform olan ulusal Kurtuluş Cephesi devrimin hemen akabinde Iliescu Gönderdiğinde Romanya’yı 1990 Genel seçimlerde götürecek olan geçici hükümeti kurmalarını sağlamıştır.
Ekonomi alanındaki reform çabalarına birçok komünizm sonrası ülkede görüldüğü gibi Romanya’da da toplumsal bir sorun haline gelmesi, toplumsal tepkilere neden olmuştur. Bu tepkilerin ilki 1997 yılında ilk yarısında sağlık maden Mühendislik sektöründe çalışanlar arasında gelişen grev dalgası olmuştur. Bunu takip eden protesto gösterileri ise aynı yılın Ağustos ayında hükümetin zarar eden 17 yatırımı kapatmak kararı üzerine patlak vermiştir. Takip eden yıl devam eden huzursuzluklar birçok endüstriyel sektörde iş bırakma eylemleri ile sonuçlanmıştır. Bu eylemler içinde en dikkat çekeni ise borsanın kapatılması ve ücretlerdeki düşüklüğe tepki duyan JİU Vadisi madencilerinin Bükreş’e doğru yürümeleri olmuş fakat bu tehlike madencilerin yapıştırılması ile geçiştirilmiştir. Constantinescu hükümetlerinin özelleştirmeyi de içerisine alan pazar yönelimli ekonomik reformları geliştirmeye çalışırken, kömür madencileri gibi sosyal grupların muhalefetini karşılamakta başarısız olması kendilerini siyasal olarak çok yıpratmıştır.
Ekonomik alandaki bu olumsuzluklara rağmen dış politika noktasında Romanya bir dereceye kadar daha iyi bir durum göstermiştir. Romanya gerek 1997’de ki Arnavutluk krizinde gerekse 98-99 Kosova krizinde NATO politikalarını destekleyici tavır almış ancak bu destek Bulgaristan örneğinde de görüldüğü gibi geniş halk kitlelerinde rahatsızlık yaratmıştır. Dış politika noktasındaki esas başarı ise Avrupa Birliği ile ilgili olanıdır. Temmuz 1997’de olan Avrupa Birliği’ne kabul görüşmelerini başlatacağı ülkeler arasına dâhil etmeyi başaramayan Avrupa Birliği, 1999’da ki Helsinki Konferansı’n da Avrupa Birliği Romanya’yı 2000 yılı içinde kabul görüşmelerine başlayacak olan 6 ülkeden biri haline getirmiştir. Romanya’nın bu dönemde ekonomik konularda Avrupa Birliği standartlarını yakalamaktan uzak olduğu göz önüne alınır ise, Avrupa Birliği’nin 1999’daki fikir değişikliği, Romanya’nın ne IMF ne de Avrupa Birliği tarafından terk edilmeyecek şeklinde ki yorumlara sebep olmuştur.
1996 2000 yılları arasındaki Merkez-Sağ hükümetlerin zayıflığı Romanyalı seçmenin yüzde altmışında komünist rejim altında, hayatın daha iyi olduğu duygusunu güçlendirmesine sebep olmuştur. Özellikle 1996 seçimlerinde Romanya vatandaşları arasında ekonomi ve uluslararası entegrasyon konusundaki yüksek beklentileri 2000 yılına doğru geldiğimizde artık düşmüş olması bu duygunun güçlenmesinde etkin bir rol oynamıştır. Tabii bu durum Başkan Constantinescu’yu ve dayandığı muhalefet bloğunu iktidardan indiren 2000 genel seçimlerinde alınan sonuç sürpriz olmamıştır herhalde. Merkez-Sağ’ın başarısızlıkları ile düş kırıklığına uğrayan Romanyalı seçmen Iliescu’nun Romanya Sosyal Demokrasi Partisi’ne dönüş sağlayarak Iliescu’yu devlet başkanlığına, Partisini de birinci Parti konumuna getirmiştir. Bu yapılan seçimlerde dikkat çeken bir başka özellik ise aşırı milliyetçi büyük Romanya Partisi’nin almış olduğu yüksek oylardır. Büyük Romanya Partisi 1992 genel seçimlerinde yüzde 3.9, 1996 genel seçimlerinde ise yüzde 4.5 oranında ki oylarını 2000 genel seçimlerinde yüzde 19,3 seviyelerine çıkarmış olması Romanyalı seçmenler arasında yükselen milliyetçi eğilimleri göstermesi bakımından son derece önemlidir.
2000 genel seçimlerinde 1. Parti olarak çıkan Iliescu’nun Romanya Sosyal Demokrasi Partisi (Partinin 16 Haziran 2001 tarihli Kongresi’nde ismi sosyal Demokratik Parti olarak değiştirilecektir. ),
Romanya Macar demokratik birliği ile birlikte bir ortak koalisyon hükümeti kurmuştur. Kasım 2004 genel seçimlerine kadar nispeten istikrarlı bir yapı halini gösteren bu hükümet mevcut ekonomik yıkıntı temel sorun olarak varlığını sürdürmekle birlikte, Romanya’yı geniş boyutta makroekonomik bir istikrara doğru götürmeyi başarmıştır.2001 yılının Kasım ayında IMF ile yapılan 18 aylık yardım Anlaşması 1989 deminden beri Romanya’nın başarı ile sonuçlandırdığı ilk anlaşma olmuştur. Bu dönemde enflasyondaki sürekli azalış ve ekonomik büyümeye ve IMF’nin koyduğu bütçelerine ulaşmada hükümeti gerekli güveni sağlamada katkı sunan doğru Makroekonomik Politikalar ve yapısal reformlar IMF tarafından da onay görmüştür. Belirli şirketlerin özelleştirilmesi noktasındaki ertelemelerine rağmen ekonominin tüm dengeleri değişmeye doğru başlamıştır.2004 yılına gelindiğinde toplam iş gücünün yüzde 72’si Özel sektörde istihdam edilmekteydi.1990’lar da yüzde 54’lerde seyreden enflasyon oranı 2003’te yüzde 10, 2004’deyse yüzde 9,3 ‘e gerilemiştir.
Romanya’nın NATO politikalarında yer alma isteği bu dönem içerisinde de devam etmiş, 2003’teki Irak operasyonuna önemli Lojistik Destek sağlamıştır. Bu dönemdeki en dikkat çeken gelişme 2002 yılında NATO üyeliğine davet edilen Romanya’nın 29 Mart 2004’te resmen üyeliğe kabul edilmesi olmuştur. Avrupa Birliği’ne giriş süreci ile ilgili olarak en önemli gelişme ise Romanya Anayasası’nın Avrupa Birliği seviyesine uydurmak üzere yapılan anayasa değişiklikleri Ekim 2003 tarihinde referanduma sunulması olarak gözümüze çarpmaktadır.
2004 yerel ve genel seçimlerinde yaklaşık bir yıl önce Eylül 2003 tarihinde Merkez sağ ulusal liberal Parti ile Petra Roman’ın Merkez Demokratik Partisi arasında yerel ve ulusal düzeyde oluşturulan ittifak Romanya’yı 2 geniş siyasal blokun hâkim olduğu bir siyasal sisteme doğru yaklaştırmıştır. Kasım 2004 genel seçimlerinde Merkez-Sağ Demokratik Parti, Ulusal Liberal Parti ittifakını temsil eden Bükreş eski belediye başkanı Traian Basescu, Sosyal Demokratik Parti adayı Nastase önünde zaferi elde edip devlet Başkanlığı koltuğuna oturur iken, parlamentonun her iki kanadındaki (Senato- Millet Meclisi) sandalyeler %30 40 arası bir oranda Merkez -Sağ Demokratik Parti Ulusal Liberal Parti ittifakı ile Iliescu’nun Sosyal Demokratik Partisi arasında paylaşılmıştır. 2000 genel seçimlerinde ciddi bir yükseliş yakalayan aşırı milliyetçi Büyük Romanya Partisi’nin oy oranı düşmekle birlikte önemli bir siyasal oyuncu olarak varlığını sürdürmeye devam etmiştir.
Yeni dönemde hükümetler Avrupa Birliği’ne giriş için gerekli reformların yapılması politikalarında varlığını sürdürmeye devam etmişlerdir. Nisan 2005 yılında Avrupa Birliği Romanya’nın, 2007 yılının Ocak ayında tam üyeliğini hedefleyen bir katılım Anlaşması imzalamak ile birlikte bu tarihin garanti olmadığı konusunda da Romanya’yı uyarmıştır. Romanya’nın Avrupa Birliği’ne katılımını ekonomi ve yargı alanlarında köklü ve kalıcı reformların yapılması koşuluna bağlayan Avrupa Birliği, Romanya’nın kesin üyeliğinin 2008 yılına ertelenebilme olasılığını da açık tutmuştur.
1989 devrimi sonrası Romanya’da oluşturulan hükümetler Romanya ekonomisini ve toplumunu radikal olarak değiştirme konusunda başarılı olamamışlardır. Nitekim devrimden 10 yıl sonra Avrupa Komisyonu’nun Romanya’nın Avrupa Birliği üyeliği konusunda hazırladığı Kasım 2000 tarihli raporunda yer tutan olumsuz görüşler bu sürecin yavaşlaması konusunda bize yeteri kadar bilgi vermektedir. Bu arada Romanya’da ki kırılgan makroekonomik çerçeve, kurumsal çerçeve ve düzensiz reform girişimleri sosyal ve ekonomik gelişmeler önündeki başlıca engeller olarak vurgulanmıştır.
Ekonomik zorlukların yanı sıra etnik milliyetçilik Sırbistan’da ki kadar olmasa da Romanya’nın demokratik bir topluma geçiş sürecini yavaşlatan önemli bir engel olmuştur. Bazı küçük azınlıkların yanı sıra 1,6 milyon Macar azınlığın yaşadığı Romanya’da 1989 devrimi sonrasının yöneticileri Çavuşesku’nun asimilasyon politikalarını terk etmiş olsalardı etnik kökenler arası ilişkileri geliştirmek de yeterince başarılı olamamışlardır. Mart 1990’da Tirgu- Mureş’te teknik forum memurlar arasında çatışma her kesimdeki aşırılıkları körüklemeye sebep olmuştur. Etnik grupların karışık olarak yaşadığı bölgelerde günlük yaşamda çok fazla göz önünde olmamakla birlikte asıl anlaşmazlık ve tartışmalar siyasal düzlemde görülmüştür. 990 yılının ilk günlerinde Almanya Macar Demokratik Birliği’nin Macarlar için otonomi istekleri, buna karşılık Iliescu hükümetlerinin katı bir milliyetçi bir söylemden uzak durmakla birlikte Çavuşesku döneminden miras alınmış milliyetçi çizgisi iyi bilinen radikal partilerle iş birliği yapması siyasal düzlemde ki çekişmeyi gözler önüne sermektedir.
Ancak 1989 devrimi sonrasında kurulan hükümetler de azınlıkları parlamenter temsilini garantileme düşüncesinin gelişmesi ve Avrupa Birliği’ne katılım istekleri Romanya’da azınlıklar meselesini büyük ölçüde dengede tutmaya neden olmuştur. 1989 Devrimi’nin hemen ardından Romanya’da teknik hazırlık siyasal ve kültürel örgütleri doğmaya başlamıştır. Bunlardan ilki 1990 genel seçimlerinden sonra başlıca karşı Parti olarak ortaya çıkan Almanya Macar Demokratik Birliği idi. Devrim sonrasının geçici hükümetinin hazırladığı Mart 1990 tarihli seçim yasasında parlamento seçimlerinde sandalye almayı başaramayan etnik partilerin parlamentoda bir sandalye ile temsil eder hükmüne varılmıştır. Böyle bir koşulu ilk savunan grup geçici parlamentodaki Ermeni grubu temsilcisi olmuştur. Devlet başkanı Iliescu’nun bu şartı hayata geçirmesindeki asıl amaç, Almanya’nın en geniş etnik azınlığı oluşturan Macarları temsilen kurulan Romanya Demokratik Birliği’ne karşı bir denge unsuru oluşturmak idi. Pozitif ayrımcılık temelindeki azınlığın partilerine tanınan bir sandalye temsil hakkı, seçim barajının olmadığı 1990 genel seçimleri ile kıyaslandığında, yüzde üç seçim barajı getirildi.1992 ve 1996 genel seçimlerinde özellikle bu barajı geçme şansı olmayan etnik partiler açısından çok hayati bir öneme sahip olmuştur. Aynı durum seçim barajını geçme şansı olan Romanya Macar Demokratik Birliği için söz konusu değildi.2000 genel seçimlerinde ise seçim barajı yüzde beşe çıkarılmıştır.
1996 sonunda batılı devletlerin arasındaki Macarların konumunu çözümü bağlayan bir anlaşmanın imzalanması bu devletlerin Avrupa Birliği’ne giriş iznine de yardımcı olmuştur. Kasım 1996 genel seçimleri sonrasında kurulan Merkez-Sağ hükümetinden Romanya Macar demokratik Birliği’ne geri verilmiş olması Romanya’nın bu konuda kararlı bir dönüş yapmasına ve Avrupa ile bütünleşme yoluna doğru girdiğini göstermektedir. Nitekim hükümetler döneminde azınlıkların kendi dillerinde eğitim yapma hakkı üzerinde bulunan yasakların kaldırılmasına ilişkin iki tane yasa kabul edilmiştir. Ancak 1997 Temmuz ayına geldiğimizde ise NATO’nun Romanya’nın üyeliğini erteleme kararı alması onu ortaklar arasında azınlıklarla ilgili alınan önlemleri sulandırma eğilimi ortaya çıkarmıştır. 1996 sonrasındaki olumlu gelişmeler ve tabi Romanya medyasının ve bazı siyasetçilerin milliyetçi tavırları etnik Macarların arasındaki sorunları sürekli kılmıştır. 1999 yılının sonunda yapılan bir kamuoyu araştırmasına göre Roman vatandaşların %58 Romanya Macar demokratik birliğini ulusal birlik ve istikrara karşı bir tehlike olarak görmekteydi.
Romanya vatandaşı 89 devrimi sonrası bütünleşme sürecine karşı yaklaşımı özellikle 1999’da Avrupa Birliği’ne giriş görüşmeleri için bir davet aldığında net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Çavuşesku döneminde başta Batı olmak üzere yabancı düşmanlığı şeklinde biçimlenmiş propaganda faaliyetleri de 89 devrimi sonrasında ilk yıllarında Romanyalılar arasında Avrupa Birliği ve NATO üyeliği konusundaki istek yüksek olmuştur. 1995’te ki kamuoyu araştırmaları da bunu doğrulayan sonuçlara varmıştır. Fakat ekonomik zorluklar ve IMF, Dünya Bankası ve Avrupa Birliği gibi Uluslararası örgütlerin getirdiği koşullar Romanyalılar arasında çok ilgi görmedi, Romanyalı vatandaşlar arasında yanlış bir yola sapıldığı konusunda bazı endişelere neden olmuştur.1999 yılında Romanya Avrupa Birliği’nden üyelik için bir davet aldığında başlayan tartışmalar döneminde Romanya’da ki kamuoyu, buna taraftar olanlar ile olmayanlar arasında radikal bir biçimde ikiye bölünmüştür. 1997 yılında NATO’ya üyeliğin ertelenmesi, Avrupa Birliği’ne giriş tarihindeki belirsizliğin yarattığı rahatsızlık, 2000 genel seçimlerinde reforme olmuş komünistlerin yeniden iktidara gelmesi ve Büyük Romanya Partisi gibi aşırı milliyetçi bir Parti’nin oylarını yükseltmesi şeklinde ortaya çıkmıştır. Bunlarla birlikte 1989 devrimi sonrası hükümetleri Avrupa ile bütünleşme, Romanya için temel stratejik bir gaye olarak görmüşlerdir. Hükümetin liderleri de bütünleşmeyi daha fazla bir kurumsal değerleme süreci olarak uygulamaları buna karşın temel iç sosyal ve ekonomik reformların yapma gereğini fark edememeleri bu sürecin yavaş ilerlemesine ve Romanyalı vatandaşlar arasında hayal kırıklıklarının oluşmasına neden olmuştur. Bu durumda Romanya’nın bütünleşme için gerekli reformları tamamlayabilmesi de hükümetlerden ve uluslararası kurumlardan daha fazla destek alma ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.