Cuma, Nisan 26, 2024
spot_imgspot_img

Top 5 This Week

spot_img

Related Posts

Rus Siyaseti’nde Stalin ve Trotsky’nin İktidar Mücadelesi

“İnsan insanın kurdudur” der Thomas Hobbes, çetrefilli Rus siyaseti de bu sözü konu alan bir tarih sahnesi. Thomas Hobbes her ne kadar bu sözle devletin gerekliliğini savunsa da Karl Marks ve onun düşüncelerini savunan hatta daha da koyulaştıran Troçki hiç de öyle düşünmüyordu. 20. yüzyıl Rus siyasetinin ilk yarısını şekillendiren ve Stalin’e karşı oluşturulabilecek en etkili muhalefeti oluşturan Troçki, yaşadıkları ve ona yapılanlar aslında insanın gerçekten insanın kurdu olduğunu kanıtlıyor.

“Trotsky” ve Onun Marksizm Algısı

Asıl adı Leon Davidoviç Bronstein olan ve Sibirya’ya sürgüne gönderildikten iki yıl sonra, 1902‘de Trotsky takma adını kullanmaya başlayan Rus devrimci Trotsky, 1879 yılında Rusya’da Yahudi bir çiftçinin 5. çocuğu olarak dünyaya geldi. Leon Davidoviç Trotsky, 9 yaşında tanıştığı Batı kültürüyle entelektüel bir bakış açısı kazanarak eğitim aldı ve 16 yaşında eğitim için gittiği Nikolayev’de Marksist ideolojiyle tanıştı ve kalan ömrü boyunca Marksizm akımının etkisinde bir hayat sürdü. Onu Marksist düşünce sisteminde farklı kılan “sürekli devrim” fikrini savunması oldu. Bu hareketiyle, Trotsky bir nevi Marksizmin hitap ettiği dar kitleyi genişleterek uluslararası düzeyde sosyalizm fikrini yayma ve “dünya çapında devrim” fikrinin babası oldu.  Birçok dil bilen ve daha küçük yaşlardan nitelikli yazılar kaleme alan Trotsky’nin bu düşünceleri Trotskizm akımı olarak bir araya toplandı ve günümüzde hala işçi bayramlarında ve çeşitli ‘yoldaş’ toplantılarında popülaritesini korumayı sürdürüyor.

Leon Trotsky aktif siyasi yaşamı boyunca kendi Marksist çizgisinden şaşmayarak birçok faaliyete imza attı. 1898 yılında Güney Rusya İşçi Birliği’nin kurulmasına önayak oldu. Devrimci faaliyetleri yüzünden tutuklandı ve iki yıllık hapis hayatından sonra Sibirya’ya sürgün edildi, burada da fikirlerinin peşinden gitti ve Londra’ya firar ederek “Iskra” dergisinin editör grubuna katıldı ve ‘Pero’ takma adıyla yazılar yazdı. 1903’te Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin Londra’da yapılan 2. konferansına katıldı ve partinin ileri gelenlerinden Vladimir Lenin ve Julius Martov arasında çıkan fikir ayrılıklarından sonra, partinin Bolşevikler ve Menşevikler olarak iki gruba bölünmesiyle Menşevikleri seçerek Julius Martov’un safında yer aldı. Ancak kısa bir süre sonra Menşeviklerle de fikir ayrılığı yaşadı. 1905 yılında Rusya’ya döndü ve Rus devrimi için çalışmalar yaptı ancak başarısızlıkla sonuçlanan bu girişim sonucunda tekrar Sibirya’ya sürüldü ve tekrar firar etti. 1908 ‘de haftada bir Rusça olarak yayınlanan “Pravda” adlı gazeteyi çıkardı. 1910 yılında Lenin’in biraraya getirdiği Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin yayın kuruluşu hale gelen Pravda gazetesi sayesinde adından söz ettiren Trotsky, 1917 yılında Rusya’ya döndükten sonra Petrograd Sovyeti Başkanlığı’na getirildi, aynı yıl başarıya ulaşan Sovyet Devrimiyle ise Sovyetler Birliği’nin en önemli adamlarından biri oldu, önce Dışişleri Bakanlığı’na sonra Savaş Komitesi Başkanlığı’na getirildi. Günümüzde de dünyanın en güçlü askeri güçleri arasında yer alan Rusya’nın 1918-1946 yılları arasındaki askeri gücü olan “Kızıl Ordu”yu kurdu.

İktidar Mücadelesinin Başlangıcı

1918‘de 1.Dünya Savaşı sonucu yenilgiye uğrayan Rusya’nın imzalayacağı Brest-Litovsk Antlaşmasını imzalamak üzere gönderilen Trotsky, ki parti içinde yapılan oylamada imzalanmaması için yaptığı tüm uğraşlarına rağmen 7’ye karşı 4 oyla gitmek zorunda kaldığı halde görevini yerine getirmeden geri döndü. Bu durum Lenin ve Bolşevikler ile arasının açılmasına yol açsa da, Trotsky kendi Marksist anlayışına dayanarak, devrimin uluslararası olarak da gerçekleştirilebileceğine inanıyordu. Ancak bu antlaşma imzalandı ve Bolşevikler ve Trotsky arasında çıkan olaylar kısa sürede iç savaşa dönüştü, 1922’de çatışmalar yavaş yavaş son bulurken Trotsky’de “sol muhalefet” olarak çok güç kaybetmişti.

1924 yılında Lenin’in vefatıyla ortaya çıkan iktidar mücadelesinde Stalin ile karşı karşıya geldi ve ilerleyen zamanlarda bu mücadelesini kaybederek sürekli bir sürgün hayatı yaşadı. Trotsky’nin koyu kapitalizm ve emperyalizm karşıtlığı ve uluslararası devrimin gerekliliğine olan inancı onun Stalin ile olan mücadelesini kaybetmesinin en önemli sebeplerindendir. Bürokrasinin kapitalizmin sonucu olduğunu ve sosyalist devrimin katili olduğunu düşünen Trotsky’ye göre, Stalin kapitalist, emperyalist güçlerle bürokratik bir ilişki kurarak Trotsky’nin uğrunda çalıştığı dünya genelinde sosyalist devrim ve sürekli devrim düşüncesini baltalıyordu.

Stalin’in Trotsky Muhalefetini Yok Etme Çalışmaları

1927‘de parti üyeliğinden atıldı, 1928 yılına gelindiğinde Stalin, SSCB ve kendi iktidarı için her zaman tehdit olarak gördüğü Trotsky’i yıpratma siyasetine başladı, önce Savaş Komitesi görevine daha sonra Siyasi Büro ve Komünist Enternasyonal Yürütme Kurulu Merkez Komitesi’ndeki görevine son verildi. 1929’da Kazakistan’a, daha sonra ise SSCB’den sürüldü. 1932’de Stalin tarafından Sovyetler Birliği vatandaşlığından dahi çıkarıldı, 1933’te ilk eşi Anna Sokolovskaya’dan olan iki kızından Zinaida’nın şüpheli intiharı ve ikinci eşi Nathalia Trotsky’den olan iki oğlundan Lev’in öldürülmesiyle psikolojik olarak da çok yıpranan Leon Trotsky 7 yıllık sürgün ve göçebe hayatından sonra 1937’de Meksika’ya yerleşti. Burada da devrim çalışmalarını sürdürerek, zaten kapanmasını çok eleştirdiği Üçüncü Enternasyonal’in ardından kurulması gereken Dördüncü Enternasyonal’i kurdu. Stalin’in Trotskistler tarafından eleştirilen yönü Marksizm ve sosyalizmi teoride bırakarak, uygulamada toplumun ve çağın değişen ihtiyaçlarına göre hareket ederek, ideolojik davranmadığı olmuştur. Trotskistler sosyalizm ve Marksizm’in mutlak amacına hizmet etmesi için uluslararası ve sürekli devrim fikrini savunmuş ve Stalin’in uygulamalarının bu görüşün tersine hareket ettiğine inanmıştır. Trotsky de bu enternasyonal ile Stalin’i gerçekleşmesi mümkün olan bir ideali, kendi çıkarları uğruna hiçe saymakla ve Marksizme ihanet etmiş olmakla suçlamıştır.

Aynı Amaca Hizmet Edememek

Stalinistler ve Troçkistler olarak iki ayrı cepheye bölünmüş olan Rus siyaseti, II. Dünya Savaşı’ndan sonra hatlarını keskinleştirdi ve düşmanlığa kadar ulaştı. Öyle ki Trotsky’nin kurduğu Kızıl Ordu’nun, savaştan sonra, 1946 yılında, adı Stalin tarafından ‘SSCB Silahlı Kuvvetleri’ olarak değiştirilmiş, buna rağmen Kızıl Ordu olarak anılmaya devam etti.

Kendini ideolojik bir lider olarak görmekten çok Sovyet Rusya’nın kurucusu olarak gören Stalin ise Trotsky’e olan düşmanca tutumunu sürdürmüş hatta  1940’da Stalin’in görevlendirdiği iddia edilen İspanyol komünisti Ramon Mercader, Trotsky’i kafasına buz kıracağıyla vurarak öldürmüş, Ramon’un bir GPU (Sovyet Gizli Polis Örgütü) ajanı olduğu da ileri sürülmüşse de suikast Rus tarihindeki önemli yerini ve gizemini korumaya devam ederek günümüze kadar gelmiştir.

Eda EYİGÜN

İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler

Referanslar:

http://libgen.org/book/index.php?md5=1097560e7ac6703ca03ac02622360490

http://www.biyografi.info/kisi/lev-trocki

http://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=942

http://www.biography.com/people/leon-trotsky-9510793

http://www.bbc.co.uk/history/historic_figures/trotsky_leon.shtml

http://global.britannica.com/EBchecked/topic/474092/Pravda

http://www.bbc.co.uk/history/historic_figures/stalin_joseph.shtml

http://global.britannica.com/EBchecked/topic/562617/Joseph-Stalin

Troçki Suikasti

http://tr.internationalism.org/1940-trocki-suikasti

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popular Articles