Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump ve Fransa Başkanı Macron geçtiğimiz haftalarda 24 Nisan 1915’de meydana gelen Ermeni olayları için yayınladıkları mesajlarda felaket ve soykırım ifadelerini kullandı. ABD Başkanı Trump’ın yayınladığı mesajda ‘’Büyük Felaket’’ anlamına gelen ‘’Meds Yeghern’’ ifadesi kullanılırken (1) , Fransa Başkanı’nın yayınladığı mesaj ise şu şekildeydi ; ’’Sizinle birlikte 24 Nisan 1915’te Konstantinopolis’te yaşanan olayları 20.yy’ın ilk soykırım başlangıcına işaret eden 600 Ermeni aydın kesiminin 600 temsilcisinin öldürülmesini anıyoruz.’’(2) Bu ifadeler ile gündeme tekrar gelen Ermeni Meselesi , 1993 yılından beri ABD tarafından yayınlanan mesajlarda düzenli olarak ‘’tehcir , katliam ,soykırım , felaket’’ şeklinde nitelendiriliyor.
24 NİSAN 1915’TE NE OLDU ?
Bu sorunun cevabını verebilmek için önce olayın perde arkasını incelememiz gerekecektir. Selçuklular ve Osmanlılar , toplumu oluşturan kesimlerin belirlenmesinde millet sistemini uygulamıştır. Millet sisteminde dini inanç ön plandadır, ırk prensibi ön planda olmamıştır. Osmanlıların , Selçuklulardan miras aldığı millet sisteminde ; Gayrı-müslimlerin statüsünü İslam hukuku belirlemiştir. İslam hukukuna göre Gayrı-müslimler devletin koruması altındadır. Can , mal , namus koruması devlet tarafından sağlanmıştır. Korunan Gayrı-müslimler yani zımmiler bunun karşılığında cizye ödemiştir. Cizye yalnızca Gayrı-müslim erkeklerinden alınır ve mali durumuna göre ayarlanır , kolaylık sağlanırdı. Bu yüzden de 15. ve 16. yüzyıllarda Osmanlı’ya sığınma talebi oldukça fazladır. (1572’de yaşanan St. Barthelemy katliamın ardından birçok Hristiyan Türkleri hoş bir şekilde karşılamıştır.)(3)
Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yaşayan etnik bir grup olan Ermeniler, Millet-i Sadıka veya Tebaa-ı Sadıka olarak anılmışlardır. ‘’Sadık Millet’’ anlamına gelen Millet-i Sadıka ; Ermenilerin , Osmanlı yönetiminde Türkler ile işbirliği yaptığını ve hacca giden Türklerin işlerini Ermenilere bırakması ve taşraya giden Ermenilerin de servetlerini Türk komşularına güven ile emanet edecek kadar iyi ilişkiler içinde bulunuyorlardı. Fakat 19.yy’ın sonlarına doğru iyi ilişkiler bozulmaya başladı. İlişkilerin bozulmasının nedenlerini maddeler olarak sıralarsak ;
- Osmanlı’daki toprak sisteminin bozulması
- 1877-78 Rus Savaşı
- Hem İstanbul’un hem de Kürt beylerinin vergi alması
- Fransız Devrimi sonucu yayılan milliyetçilik akımı
- Balkanlardaki milliyetçilik hareketlerinin başarıya ulaşması
- Batı’nın azınlıklara müdahale politikası
- Milyonerlerin etkisi
- Rusya’nın antlaşmalardan sonra Ermenileri kullanmaya başlaması (4)
19.yy’ın dördüncü Osmanlı-Rus Savaşı sonunda İmzalanan Ayastefanos Antlaşması’na göre Rusya Doğu Anadolu’da Kars , Ardahan, Batum ,Beyazıt bölgelerini topraklarına katacaktı.Ayrıca bu topraklarda yaşayan Ermeniler için 16.madde konuldu : ‘’Osmanlı Devleti ,Ermenilerin yerleşmiş olduğu eyaletlerde ıslahatları vakit kaybetmeden yerine getireceğine ve Ermenilerin güvenliklerini Kürtler ve Çerkezlere karşı koruyacağını taahhüt ediyordu.’’ Bu madde ile Rusya , Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışma imkanı buluyordu. Bu barış antlaşmasına en büyük tepki İngiltere’den geldi.Çünkü bu şekilde Ruslar İskenderun Körfezine ve Basra Körfezine yaklaşmışlardı. 1878 yılı İngiltere açısından Osmanlı Devletine karşı izlediği politikalar karşısında bir dönüm noktası niteliği taşımaktadır. Çünkü İngiltere, Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü koruma politikasını terk ederek bu devleti yıkmak ve kendine bağlı küçük devletçikler kurmak isteyecek fakat Rusya’nın Balkanlar’da ve Doğu Anadolu’da üstünlük kurma çabası İngiltere’yi tehdit ediyordu. Bu yüzden Ayastefanos Antlaşmasının değiştirilmesi için Rusya’ya baskı kuruldu. Geçersiz sayılan bu antlaşma ardından Osmanlı Devleti ve Rusya arasında Berlin Barış Antlaşması imzalanmıştır. (5) İngiltere ,Osmanlı’nın Asya topraklarına herhangi bir Rus saldırısı halinde yardım karşılığında Kıbrıs adasını istedi. Bu stratejik konum ileride İngiltere’nin Mısır’ı işgali için gerekli olacaktı. Ayrıca Kars ,Ardahan ve Batum’un işgali süresince Osmanlı Devleti Ermenilerin yaşadıkları bölgede reformlar yapmayı taahhüt etmiştir.
1878 Berlin Antlaşması ile İngiltere, Kıbrıs yönetimini ele geçirmiş ardından da Osmanlı’yı parçalanması hedefinde Ermeniler’in bağımsızlık için kışkırtmıştır. Ermeniler maalesef o dönemde büyük devletlerin emperyalist emelleri adına bir ‘’piyon’’ haline gelmiştir. Berlin Antlaşması Görüşmeleri sırasında bir Ermeni Patriği tıpkı Lübnan’da olduğu gibi bir özerklik istediklerini antlaşma taraflarına bildirdiler. Berlin Antlaşması’nın 61.maddesi ile bu istek gerçekleştirildi. Osmanlı , Ermenilerin bulunduğu vilayetlerde Çerkez ve Kürt çetelere karşı Ermeniler’in güvenliğini sağlayacak ve ‘’büyük devletlere’’ bilgi verecekti. (6) Ermeni meselesi bu dönemden sonra bir uluslararası sorun haline gelmiştir.
1887’de Solcu Hınçak Komitesi ve 1890’da da Taşnaksutyun Komitesi kurulmuştur. Solcu Hınçak Komitesi Türkiye’ye hiç gelmemiş Kafkasya Ermeniler tarafından Cenevre’de kurulmuş olup Burjuva Taşnaksutyun Komitesi ise Hınçak Komitesi’ndeki liderlikten memnun olmayanlar tarafından Kafkasya’da kurulmuştur. Bu komiteler Doğu Anadolu’ya çeteler sokmak , Osmanlı topraklarındaki Ermenileri silahlandırmak ve ayaklanmalar çıkarmayı amaç edinmiştir. Bu durum Birinci Dünya Savaşı’na kadar sürmüştür. 1890-1914 arası birçok Ermeni terör eylemleri gerçekleşmiştir, bunlardan bazıları ;
- Erzurum Olayı (Haziran 1890)
- Kumkapı Gösterisi (15 Temmuz 1890)
- Kayseri Olayı (1892)
- Yozgat Olayı (1893)
- Sasun Hareketi (1894)
- Babıali Gösterisi (30 Eylül 1895)
- Zeytun İsyanı ( Temmuz 1895)
- Van İsyanı (Haziran 1896)
- Osmanlı Bankası Baskını ( 26 Ağustos 1896) (7)
Ermeni terör örgütleri 1896’dan sonra da silahlanmaya ve ayaklanma çıkarmaya devam ettiler. Taşnaksutyun Komitesi 1905 yılında II.Abdülhamit’e karşı suikast düzenlemiştir fakat bu suikast başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Balkan Savaşları sonucunda Trakya toprakları bağımsızlık kazanan ve paylaşılan Osmanlı Devleti , Çarlık Rusya’sının Doğu Anadolu topraklarına da el koymaması için ıslahat çalışmalarına girişmiştir.
I.Dünya Savaşı başlayınca (1914) Ermeni Komiteleri bağımsız bir Ermeni devleti kurmak için harekete geçti. İtilaf Devletleri de bu hareket için destek verdi. Aslında bu harekete her zaman destek vermişlerdi, onları Osmanlı’ya karşı silahlandırmış ve onlara saldırmaları konusunda kışkırtmışlardı. Ermeni komitecilerin bu hazırlıklarından haberdar olan İçişleri Bakanı olan Talat Paşa , Ermeni ileri gelenlerini ,Enver Paşa da Ermeni Patriğini uyarmıştı. Düşmanla işbirliği söz konusu olduğu taktirde sert tedbirler almaya mecbur kalacaklarını bildirmişlerdi. Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi sonucu köyler savunmasız kalmış ve Ermeni çeteleri bundan yararlanıp köyleri basmışlardır. Nisan 1915’te Van’da isyan başlamıştır. Baskı altında olan Van’daki Müslüman topluluklar zorla batıya göç ettirilmiştir. Daha sonrasında Bitlis’te de ayaklanma başlamıştır. 20 Nisan’da Van’daki büyük ayaklanma ile birlikte Ermeni eylemleri zirve noktasına gelmiştir. Ermeniler karakol , banka , postahane gibi resmi kurumlara saldırmıştır. Ermenilerin Van’ı işgali sonrasında akla gelmeyecek şekilde meydana gelen olaylar vuku bulmuştur. Yalnızca Doğu Anadolu’da değil ülkenin diğer taraflarında da yıpratıcı eylemler meydana gelmiştir. Trabzon , Ankara , Antakya,İzmir , Bursa , İstanbul , Antep ve Halep’te de faaliyette bulunmuşlardır . (8)
TEHCİR OLAYI
Ermeni eylemlerinin hızla ve önünü alamaz bir şekilde büyümesine istinaden İçişleri Bakanlığı 24 Nisan 1915’te Ermeni Merkez Komitelerinin kapatılarak Komite liderlerinin tutuklanması emrini verdi. İstanbul’da 2345 Ermeni komiteci tutuklandı. İttihat ve Terakki hükümeti 27 Mayıs’ta çıkardığı üç maddelik bir kararname ile ‘’Geçici Tehcir Yasası ‘’ çıkarmıştır ve bu yasada ‘’Ermeni’’ sözcüğü geçmemiştir. Bu yasa ;
- (Ordu) halk tarafından herhangi bir suretle hükümetin emirlerine ve memleketin savunmasını ve güvenliğini korumaya ilişkin uygulamalara karşı koyma , silahla saldırı ve mukavemet görürse hemen askeri kuvvet ile şiddetli bir biçimde cezalandırmaya ve saldırıyı yok etmeye yetkili ve mecburdur.
- (Ordu) askeri kurallara aykırı veya casusluk ve ihanetini hissettikleri köy ve kasablar halkını ayrı ayrı veya topluca başka yerlere gönderebilir yada yerleştirebilirler.
- Bu kanun yayın tarihinden itibaren geçerlidir.
Osmanlı Devleti bu yasaların uygulanmasındaki aksaklıklar için birtakım önlemler almıştır. Göç esnasında göçmenlerin can ve mal güvenliği güzergahta bulunan memurların sorumluluğundaydı. Kimi yerlerde Ermenilerin müslümanlığı kabul ederek tehcirden kurtulmalarına müsade edilmiştir. (9)
Tehcir sırasında yola çıkanlar aşiretlerin saldırısına uğramıştır. Hükümetin talimatına uymayanların bazıları idam bazıları ise muhtelif cezalara tabi olmuştur.
Ermeni Meselesi tartışmalarından ilki bunun soykırım olup olmadığı konusundadır. Soykırımın kelime anlamına bakmak gerekir. Soykırım , bir topluluğu toptan yok etme olayıdır. Sistematiktir. Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesine göre soykırım suçu olabilmesi için bir devletin hükümetinin bir ırkı yok etme niyetinin olması gerekmektedir. Osmanlı Devleti’nin açıkça böyle bir niyetinin olduğunu söyleyemeyiz. Toptan yok etme yani ‘’soykırım’’ olarak nitelendirebileceğimiz olaylar ; Nazilerin Yahudilere , İspanyolların Aztek ve İnka’lara uyguladıklarıdır. Ermeni soykırımını var olarak kabul edenler o zamanki hükümetin Türkleştirme politikası uyguladığını savunurlar. Yoktur diyenler ise ülkenin dört bir yandan işgali sırasında Ermenilerin orduyu arkadan vurduğunu Ruslarla işbirliği yapıp Müslüman halkı katlettiğini savunmaktadırlar. Ayrıca yaşamını yitiren insanların sayısı konusunda da büyük bir tartışma mevcuttur. Bu sayı da günden güne artmaktadır. Net bir sayıya ulaşamayacağımız aşikardır. O günün koşullarını ele aldığımızda buna ulaşmamız imkansızdır. Fakat bir sayı vermemiz gerekirse 1,000,000 civarındadır. Türkiye idaresi bu ölümleri kabul etmekle beraber bunları sistematik ve ideolojik bir şekilde olmadığını ve salgın hastalıkların da var olduğunu belirtmektedir.
Hem Türkiye hem de Ermenistan açısından bu üzücü olaylar birçok devlet tarafından sürekli gündeme getirilmektedir. Bunun bir nedeni de Ermeni diasporasıdır. (10) Tüm dünyaya yayılan en büyük diasporalardan biri olan Ermeni diasporası , birçok ülkede oy potansiyeline sahiptir ve sözde Ermeni Soykırımı politik çıkarlar için kullanmaktadır.
KAYNAKÇA
(1)‘’ Trump 1915 Olayları İçin ‘Büyük Felaket’ Dedi’’ http://tr.sputniknews.com/abd/201804241033166040-trump-ermeni-tehcir-felaket/ (Erişim Tarihi : 15.05.2018)
(2)‘’Macron’dan Ermenistan Liderine 1915 Mesajı’’ https://tr.sputniknews.com/avrupa/2018042411033165980-macron-ermenistan-liderine-1915-mesaji-ermeni-soykirimi/ (Erişim Tarihi : 15.05.2018)
(3) Çaycı,Abdurrahman.2013. ‘’Türk-Ermeni İlişkilerinde Gerçekler ‘’ OSMANLI YÖNETİMİNDE GAYRI MÜSLİMLERİN STATÜSÜ / S: 6-7 Ankara.Atatürk Kültür , Dil ve Tarih Yüksek Kurumu- Atatürk Araştırma Merkezi.
(4) Oran,Baskın.2015. ‘’Türk Dış Politikası : Kurtuluş Savaşı’ndan Bugüne Olgular , Belgeler ,Yorumlar ‘’ MİLLET-İ SADIKA’DAN ASALA’YA VE ERMENİ TASARILARINA/ Baskın Oran(ed.) S:409 cilt:2 İstanbul : İletişim Yayınları
(5)Sander,Oral. ‘’Siyasi Tarih : İlkçağlardan 1918’e’’ s: 314-315/318.İstanbul : İmge Kitapevi
(6) Çaycı,Abdurrahman.2013. ‘’Türk-Ermeni İlişkilerinde Gerçekler ‘’ ERMENİ MESELESİ MİLLETLERARASI BİR SORUN HALİNE GELİYOR/ S:18-19 Ankara.Atatürk Kültür , Dil ve Tarih Yüksek Kurumu- Atatürk Araştırma Merkezi.
(7) Tosun,Ramazan.’’Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı ve Mahiyeti’’
(8)-(9) Oran,Baskın.2013. ‘’Türk Dış Politikası : Kurtuluş Savaşı’ndan Bugüne Olgular , Belgeler ,Yorumlar ‘’ERMENİ TEHCİRİ / Baskın Oran(ed.) S: 102-103 cilt:1 İstanbul : İletişim Yayınları
(10) Aydın,Mustafa.2015. ‘’Türk Dış Politikası : Kurtuluş Savaşı’ndan Bugüne Olgular , Belgeler ,Yorumlar ‘’DİASPORA MANDALİTESİ / Baskın Oran(ed.) S:408 cilt:2 İstanbul : İletişim Yayınları