TERÖRİZM ÜZERİNE – Şebnem Azizli

Date:

Aslında  en azından şuan için aklımda yazı yazmak yoktu. Ama bir hafta sonra gireceğim terörizm dersinin sınavı için makale okurken dikkate değer bir tanımla karşılaştım  ve bir şeyler üretebilirim umuduyla buraya gelmek kararı aldım.
Şimdi, makaledeki tanımda ”Bir devlete yönlendirilen ve belli kişilerin ya da kişi gruplarının genel kamuoyunun zihninde terör hali yaratmaları hedeflenen ya da hesaplanan suç eylemleridir” diyor terörizm için. Tanım oldukça devlet kokuyor sanki terör sadece devleti vuruyormuş gibi. Devletin yaptığı terörü hangi tanıma yazacağız? Yahut terör mutlaka gruplarla, kişiler eliyle mi gerçekleşir?
Sürekli şu soruyu sorarız değil mi ‘Bu adamların bu kadar gözünün dönmesine neden olan nedir?”. Bir grubu hadi gönlünüz olsun bir ‘inanç grubunu ‘suç eylemlerine iten nedir peki? Neden kurmakta olduğumuz, haklarımızla taçlandırdığımız devlet aygıtını birileri yıkmaya çalışıyor. Bu sanki şeye benziyor birileri bir kürsüye çıkmış oradan bağırıyor :”Hey! Devlet denen pislik ver sana verdiğim o kuvvet kullanma hakkını bana! Sana onu devrettiğim güne lanet olsun!”. Ama bu öyle alınıp, verilecek bir şey değilki diyor devlet baba da. Senle oturduk, anlaşık sen bir daha kendi başına hareket etmemek için bana bu hakkını devrettin. Ben de seni her türlü tehditten koruyorum.” Bu ilişkinin mayası bir yerde bozuldu. Ortaya eskiden de var olan terörizm denen ama eskisine hiç benzemeyen bir şey çıktı. Ne oldu peki?
Bu saldırganlığın doğasına bakınca Lorenz’i bir tarafa itip, Freud’u selamlıyoruz. Freud’a göre; saldırganlık davranışı, insan ve hayvan doğasının doğuşundan gelen, genetik kökenli bir içgüdünün dışavurumu olarak gören anlayıştır. Bu davranışı da iki temel güç yönetir; eros ve thanatos. Eros farklı bir yazının konusu günümüzde yadsınamaz rolü büyüktür ama terörü thanatos yani ölüm içgüdüsü açıklayabilir. Freud’a göre bu bireyde sürekli olarak mevcuttur ve anorganik (cansız) duruma dönme eğilimidir. Bahsi geçen saldırganlık ise thanatosun ikincil olarak dışa vurumudur.  Ölüm içgüdüsü organizmanın kendisine yönelmiş ise kendini yıkıcı bir dürtüdür yok eğer dışa yönelmişse bu durumda kendinden çok başkalarını yıkıma uğratma eğilimindedir. Freud bunun altında yatan neden için farklı örnekler veriyor ama çağımızda terör saldırganlığının ana motive kaynağı din olarak gösteriliyor. Çok ilginç ki, kötülükten men etmek için Rabb tarafından gönderilen din(ler) terör gibi vahşi bir oluşumun ilham kaynağı. Buna inananlar ya da inanmak isteyenler komik oldukları kadar dualistler de.
Tabi ki, ben üyesi olduğum İslam, üyesi olmadığım musevilik, hrıstiyanlık ve diğerlerinin teröre ilham kaynağı olmadığına inanıyorum. Dinimin ötekilerini de saydım dikkat edin. Benim kendi düşün dünyamda Freud’un ölüm içgüdüsü saldırganlığı barındıran terörizm için kendi cevaplarım var. Eğer kalkıp  İslamın teröre iham kaynağı olduğu tezine inanmaya gayret edersem ister hrıstiyanlıktan ister musevilikten isterse de şintoizmden çok güzel terör örnekleri çıkartırım. Tabi ki de kendimden çıkartmam sevdiğim, saydığım tarih bilimine ayıp ederim yoksa. Ben susarken bile o çok güzel konuşuyor zaten şimdi terörizm psikolojisi için cevaplarıma geçeyim.
Benim terörizm psikolojisi için hegemon düzene başkaldırı diyorum. Evet, sadece ben demiyorum birçok kişi bu tezi savunuyor ama benim burada kastettiğim küresel, sembolik bir takım ‘şey’ ya da ‘kimse’lerin yok edilmesidir demiyorum. Ben diyorum ki, terörizm hegemonyanın özgün görüntüsüne uygun bir biçimdir. Neden? Çünkü küresel güç ekonomik zenginliklerin yanısıra bizzat gerçekliği de ele geçirmiştir. Ve terörizm de bu gerçekliği ele geçiren küresel güc karşı küresel boyutlarda gerçekdışı bir meydan okuma biçimi, gerçek dışı bir şiddettir.
Sonuç olarak ”kendini kurban etme tepisinden” söz edilebilir mi? Bu soruya Paul Veyne cevaplasın. ”İnsanın kendisini bu şekilde havaya uçurmayı kabul etmesi için karşısındaki düşmandan nefret etmesi ya  da beyninin yıkanması yeterli değildir. Bunların yanısıra tuhaf bir psikolojik tepi olarak adlandırılan ve zaman zaman karşımıza çıkan bir koşul daha var. Başka bir deyişle kendi kendini yok ederek bir kendini kurban etme tepisi vardır, ancak bu işin yüksek dozda şiirsel bir şiddet içrmesi gerekir” der ve Seneca’dan bir alıntı yapar; ”Gökyüzünde çıkan bir yangınla dünyanın sonu geldiği takdirde kim böylesine devasa bir felaketin kurbanı olmak istemez ki?”. Aslında küçük bir beyin fırtınasıyla ister Veyne isterse de Seneca’nın ne kadar haklı olduğunu görebiliriz.
Gerçekten terörü bitirmek istiyorsa eğer birileri, yani demokrasi’nin koruyucusu ve tesiscisi olduğunu savunanlar yani hegemonlar kendi kavramlarına sıkı sıkı sarılsınlar. Yani gerçekten demokratik gerçekten özgürlükçü gerçekten bağımsızlıkçı olsunlar. Tüm fundamentalist terör örgütleri ‘neden yaptınız?’ sorusuna ‘Gerçek özgürlüğü bulana onu uygulayabilene kadar savaşacağız’ diyor. Dini, ekonomik, politik özgürlük şansı tanınmadan bu veba biteceğe benzemiyor. Ama yine ortada kötü olan ‘DİN’ oluyor ki, ben bu yanlış yargılamanın çok daha kötü sonuçlar doğuracağından korkuyorum…

Şebnem Azizli

Kaynak: sebnemazizli.wordpress.com

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Share post:

Subscribe

spot_imgspot_img

Popular

More like this
Related

Devlet Adamlığı Bilimi (Kitap Analizi)

Jeopolitiğin Tanımı ve Kapsamı Jeopolitik, günümüzde giderek önemi artan bir...

Kızıldeniz Nerede

1869 yılında Süveyş kanalının açılmasıyla Kızıldeniz oldukça öneme sahip...

Riyazet Nedir ?

Riyazet Ne demek ?  Riyazet bir tasavvuf terimidir. Riyazet...

ORTADOĞU’NUN KANAYAN YARASI: FİLİSTİN

Binlerce yıldır paylaşılamayan , saatli bir bomba gibi her...