Pazartesi, Mayıs 6, 2024
spot_imgspot_img

Top 5 This Week

spot_img

Related Posts

ULUSLARARASI İLİŞKİLER DİSİPLİNİ

Daha önceleri siyaset biliminin bir alt dalı olan uluslararası ilişkiler disiplini 1900’lü yıllar ile beraber ayrı bir disiplin olarak gelişme göstermiştir. Bununla beraber uluslararası ilişkiler ile siyaset bilimini birbirinden ayırmak neredeyse imkânsızdır. Ancak 20. yüzyılın başında uluslararası ilişkiler, siyaset biliminin yanında ayrı bir ekol olarak yerini almıştır.

Uluslararası ilişkiler disiplini genel manada üç bilim dalından oluşur:

1) Siyasi Tarih

2) Uluslararası Hukuk

3) Uluslararası Politika

Uluslararası ilişkiler, uluslararası sistemin güç mücadelesini tarihsel süreklilik içinde değişen egemen güçlerin ideolojik, siyasal ve ekonomik taleplerini yansıtır.

Uluslararası ilişkiler, başta devletler olmak üzere uluslararası sistem içerisinde yer alan çeşitli odaklar arasındaki öncelikle siyasal, hukuksal ve ekonomik ilişkileri inceleyen ve analiz eden bir bilim dalıdır. Bu anlamda eklektik bir disiplin olan uluslararası ilişkiler, dünyada yer alan toplumların siyasal, hukuksal ve ekonomik özelliklerinin‘’dış’’a ilişkin yönlerini ele alarak irdelemektedir.

Uluslararası ilişkiler kavramını ilk defa XVIII. Yüzyılın sonunda J. Bentham tarafından kullanılmış ve bundan sonra da kullanılagelmiştir. Uluslararası İlişkiler bir tür dış siyaset bilimi niteliğine sahiptir. Uluslararası İlişkiler incelenirken devletler arasındaki barışa veya savaşa yönelik ekonomik, politik ve kültürel ilişkiler, uluslararası örgütlerin oynadığı rol, uluslar aşırı güçlerin yaptıkları etki ve devlet sınırlarını aşan mübadeleleri bir bütün olarak ele alınmaktadır.

Uluslararası ilişkiler disiplini, Birinci Dünya Savaşı’nın hemen sonrasında ortaya çıkan dünyaya yeni ve daha barışçı bir şekil verme arayışındaki idealist düşüncelerin toplamı olarak gündeme gelmiş, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ise diğer sosyal bilim alanlarından farklılaşarak bağımsız bir yapıya girmiştir. Bununla beraber Uluslararası İlişkiler Antik Çağlara kadar inmektedir esasında.

1919 senesinde bir kürsü olarak David Davies tarafından kurulan disiplin ülkemizde ise ilk defa 1958 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrenime başlamıştır. Daha sonraki yıllarda ise İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi bünyesinde diğer üniversitelerde bir program olarak açılmaya başlamıştır.

Kısaca Uluslararası İlişkiler; uluslararası politikayı, uluslararası ekonomik ilişkileri, uluslararası hukuku ve uluslararası güvenlik ilişkilerini içerir.

Bir ilişki türü olarak Uluslararası İlişkiler M.Ö. 3000 ilâ 4000 yılları arasında hüküm süren Sümer şehir devletleri ile başlatılabilir. Kadeş Antlaşması ise en eski en önemli uluslararası belgedir. Yine M.Ö. Çin’deki devletlerin ilişkileri de bunun eski örnekleri arasındadır. Bununla beraber bir disiplin olarak uluslararası ilişkilerin miladı olarak 1648 tarihli Vestfalya Antlaşması gösterilir. Vestfalya Antlaşması, 30 Yıl Savaşları ile Katolikler ve Protestanlar arasındaki savaşı sona erdirmiş ve dünyanın milli devletlere bölünmüş bir yapı arz ettiğini kabul ederek modern manada uluslararası ilişkilerin başlangıcı sayılmıştır. Ortaçağ sisteminin yerini uluslararası arenada devletler almıştır.

1919’da uluslararası ilişkiler disiplininin doğmasında en önemli etken savaşı önleme ve barışı muhafaza etme düşüncesidir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında daha net olan Uluslararası sistem 1989 Berlin Duvarı’nın yıkılması ve akabinde SSCB’nin yıkılması ile daha kompleks bir hâl almıştır.

Disiplinler arası bir disiplin olan uluslararası ilişkiler başta siyaset bilimi, tarih ve hukuk olmak üzere iktisat, sosyoloji, felsefe, coğrafya, psikoloji ve antropoloji ile devamlı bir ilişki ve etkileşim içindedir. Çalışma alanı çok geniş olan uluslararası ilişkiler küreselleşme ve küreselleşmenin devlete ve topluma etkileri, sürdürebilir kalkınma, nükleer yayılma, terörizm, organize suçlar, milliyetçilik, insan hakları, çevre sorunları, güvenlik, çok uluslu şirketler, uluslararası örgütler, uluslararası kamuoyu, açlık ve su kaynakları, stratejiler gibi olguları incelemektedir.

Uluslararası Aktörler:
1) Devletler: Uluslararası politikayı genel olarak devletler arasındaki siyasal ilişkiler belirlediği için devletler, uluslararası politikanın temel aktörleridir.
2) Hükümet Dışı Aktörler: Hükümeti temsil etmeyen, lobi yaparak ya da başka bir şekilde uluslararası kamuoyunu harekete geçiren unsurlardır. Sivil toplum örgütleri, siyasal gruplar, baskı grupları, örgütlü çıkar grupları. Bunlara örnek olarak Ermeni Lobisi, Yahudi Lobisi gibi.
3) Uluslararası Örgütler: En az iki devlet tarafından oluşturulan uluslararası örgütlerdir. NATO, KEİB, NAFTA; SEATO, AB, EFTA, OPEC, OECD, ECO; UNCTAC, IMF gibi.
4) Uluslaraşırı Örgütler: Ulusal üstü örgüttür. Avrupa Birliği bu türden olup ulusal menfaatin yerine birliğin menfaatini esas alır.
5) Çok Uluslu Şirketler: Bu şirketler yatırım yaptıkları ülkelerin politikaları üzerinde de etki yapabilecek güce ulaşmışlardır. General Motors, Exxon, Ford, IBM, ITT gibi. Genelde bu tür şirketler ABD kökenlidir.
6) Bireyler: Sınırlı da olsa bireylerin de uluslararası politikada etkileri vardır. Örneğin, Hint evsizlerine yardımı ile Rahibe Terasa, Afkika’da aç insanlara yardımı ile Bob Geldaf.

Uluslararası İlişkiler Teorileri :
1) Diplomasi Tarihçileri: Dış politika ve diplomasiyi bir sanat olarak görürler. Her tarihsel olay ve olguyu tek tek ve bütün ayrıntıları ile ele alırlar ve genelleme yapmazlar.
2) İdealizm: Birinci Dünya Savaşı sonrasında savaşı engelleme ve barışı sürdürme amacını taşımaktadır. Liberal teoriyi de içinde barındıran bu teoride devletler salt siyasi değil ekonomik ilişkilerle de birbirine bağlıdır. Savaş yıkıcı olmasından dolayı zararlı olarak görülür. ABD başkanı W. Wilson ile yükselişe geçen teori İkinci Dünya Savaşı ile itibarını yitirmiştir. İdealistler uluslararası sistemde devletlerin uyacakları kuralları geliştirerek sürekli barışı tesis etme amacı güderler. Dante Alighieri’nin Monarşi üstüne yazdığı eser ilk örneğini teşkil eder. Duc de Sully Dubios, Cruce Rousseau, Bentham ve İ. Kant uluslararası örgütlenme ile geliştirilecek hukuk kuralları sayesinde uluslararası barışın sağlanacağına inanırlar.
3) Realizm: Uluslararası sistemin temel aktörü devletlerdir. Devletler çıkarları doğrultusunda hareket edip iktisadi ve askeri güç peşinde koşarlar. Güç dengesi ve çıkar ön plândadır. İkinci Dünya Harbi ile yükselişe geçen bu teorinin temsilcileri Thucydides, Morgenthau, Machiavelli ve T. Hobbes’tir.
Siyasal idealizmin, 1930’da Almanya’da Nasyonal Sosyalizmin iktidara gelmesiyle itibar kaybetmesi üzerine yerini 1970’lere kadar sürdürecek olan Realizm almıştır. Uluslararası politika herkesin herkesle çatıştığı bir kaos ortamıdır. Bu güç mücadelesinin aktörleri devletlerdir. Uluslararası politika milli çıkara dayandığı için devletler duygusal hareket etmezler yani ulusal çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yaparlar. Bu sebeple uluslararası hukuk ve uluslararası örgütler çok faydalı olamazlar. En önemli temsilcisi Uluslararası Politika kitabıyla Hans Morgenthau’dur.
4) Yenirealizm/Gerçekçilik: Klasik ve neoklasik akımın bazı unsurlarını kabul etmekle beraber insan tabiatına vurgu yapar ve devletin ahlaki boyutunu reddederek bilimsel bir yaklaşım geliştirir. Bu teorinin kurucusu olarak da Kenneth Waltz kabul edilir. Uluslararası sistemin anarşik bir durum arz ettiğini söyler. Gücün askeri yönüne büyük ağırlık verilmesi, iç ve dış politika arasındaki etkileşimin önemsenmemesi, karşılıklı bağımlılığın göz ardı edilmesi gibi hususları eleştirir.
5) Davranışsalcı Akım: Doğa bilimlerindeki bilimsellik ölçütünün sosyal bilimlerde de uygulanabileceğinden hareket eder. Dış politikada ölçülebilirlik ve karşılaştırılabilirlik konularını ele alır.
6) Yapısalcılar: Kökeni Durheim ve Marx’a kadar uzanır. Özelliği toplumsal olayların bir bütün olarak irdelenmesidir. Dünya ekonomisi, üretim biçimi, toplumsal sınıflar arasındaki ilişkileri ön plâna çıkartırken, devletler sistemini ikinci plâna iter.
7) Çoğulcu Perspektif: Gerçekçi ve realist akımların izlerini taşıyan ve devlet merkezli bakış açısını zorlayan özellikle de karşılıklı bağımlılık olgusunu öne çıkaran bir yaklaşımdır. Devletler arasındaki siyasal sınırların giderek azaldığını, iç-dış politika arasındaki ayrımın oldukça güçleştiğini, uluslararası politikanın ekonomik olaylardan giderek daha fazla etkilendiğini savunmaktadır.

Uluslararası İlişkiler Sistemi:
I- Dış Politikayı Etkileyen Faktörler:
A) Genel Ortam:
1) Fiziki Çevre: Coğrafi/topografik yapı, denizler, mevki ve jeopolitik yapı, tabii kaynaklar..
2) Beşeri Çevre: Nüfus ve nüfus hareketleri, etnik ve dinsel farklılıklar..

B) İçsel Ortam:
1) Sosyo-politik yapı:
a) Siyasal rejim,
b) Kamuoyu.
2) Karar Alma Süreci:
a) Karar alma zemini,
b) Karar alıcılar.
3) Dışsal Ortam:
a) Güç dengesi,
b) Uluslararası Hukuk,
c) Uluslararası Örgütler.

II- Dış Politika Analizinde Güç Yaklaşımı:
1) Askeri güç/Ekonomik güç: Gücün temel öğeleri,
2) Gücün Üçüncü Boyutu: Alanı, yelpazesi ve kapsamı.

III- Dış Politika Analizinde Karar Alma Süreci:
1) Bilgi, imaj, algılama.
2) Durum tanımlama,
3) Seçenekler arasındaki tercih.
4) Karar alınması ve uygulanması.

IV- Başlıca Dış Politika Amaçları:
1) Varolmaya ilişkin,
2) Güvenlik, prestij yelpazesi üzerine,
3) Uzun vadeli, jeopolitik ve ideolojik amaçlar,
4) Statükocu ve emperyalist amaçlar.

V- Dış Politika Araçları:
1) Siyasal Etki Araçları:
a) Diplomasi,
b) Propaganda,
c) Siyasal araçlarla siyasal etki yaratma:
– Önlem Yoluyla:
* İkna,
* Vaat veya tehdit,
* Oldu-bitti,
* Çözüm önerme.
– Önlem Yoluyla:
* Diplomatik kanallarla,
* Sosyo-politik önlemler,
* Akeri mobilasyon,
* Diplomatik ilişkilerin kesilmesi.

2) Ekonomik Etki Araçları:
a) Dış Ticarete İlişkin;
– Boykot,
– Ambargo,
– Abluka.
b) Fiziki Önlemler:

3) Askeri Etki Araçları:

4) Karma Etki Araçları:

Uluslararası İlişkiler Sisteminin Tarihi Seyri:

XVI. Asra Kadar Avrupa: XVI. asra kadar Avrupa’da siyasal örgütlemelerden söz edilemez. Milli devletler yok ve etnik ulus kavramı daha oluşmuş değil. Rönesans İtalya’sının en önemli özelliği diplomasi kurumlarını oluşturması ve geliştirmesidir. Diplomatların raporlarına çok önem verilmiş ve diplomatlar uluslararası bilgi kaynağı olarak görülmüştür.
XVI. ve XVII. Yüzyılda Avrupa: Kilise ve manastırlar, monarklar ve küçük cumhuriyetlerin yerini hanedanlıklar ve bunların temsil ettiği merkezileşmiş siyasal üniteler almaya başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu, gücünün zirvesinde olup doğudan ve Akdeniz’den Avrupa’yı tehdit etmektedir. Osmanlı Türkiyesi, Avrupa’nın uluslararası siyasetinde etkindir.
XVIII Yüzyıl Avrupası: Diplomatik etki ve askeri kapasite bu asırda büyük devletler arasında nispeten eşit bir şekilde paylaşılmıştır. İttifaklar sürekli şekilde değişen çıkarlara dayanmaktadır ancak ideolojik amaçlı ittifaklar söz konusu değildir. Bununla beraber Osmanlı İmparatorluğu’na karşı dini-ideolojik ittifaklar kurulmuştur. Sistemde savaşlara oldukça sık rastlanmaktadır. Bu asrın en önemli özelliği güç dengesi kurallarının tam manasıyla uygulanmış olmasıdır. Gerektiğinde düşmanla bile ittifaklar yapılmış ve gerektiğinde tarafsız politikalar izlenmiştir.
XIX. Yüzyılda Uluslararası Sistem: Sıradan insanlar da siyasal yaşama katılmaya başlamıştır. Milliyetçilik hareketleri hız kazanmış, imparatorlukları zorlamaya başlamıştır. Diplomasi ve dış politika karmaşık bir hâle gelmiştir. Bilimsel ve teknolojik icatlar savaşlarda uygulanmaya başlamıştır. İdeolojik öğeler ortaya çıkarak çatışma ortamı yaratmaya başlamıştır. Bunun ilk örneği Fansız İhtilâlidir! Uluslararası sisteme yeni devletlerin eklenmesi ile uluslararası sistemin sınırları genişlemiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun büyük devletler arasındaki yeri sarsılmış ve Türkiye yeni ittifaklar yoluyla denge politikası izlemeye yönelmiştir. İmparatorluk Bununla beraber Avrupa’daki ittifak ve anlaşmaları ise kuşku ile izlemiştir.
XX. Yüzyılda Uluslararası Sistem: Devlet dışındaki aktörler de uluslararası politikaya katılmaya başlamıştır. Balkanlar’da milliyetçilik hareketleri Osmanlı Türkiye’sini fazlası ile rahatsız etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu denge siyaseti izlemeye devam etmiş ve imparatorluk içinde farklı ideolojiler öne çıkmıştır. I. Cihan Harbi sonrasında Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya ve Avusturya-Macaristan imparatorlukları da parçalanmıştır. Rusya’ya komünizm hâkim olmuştur. Nükleer silahlar ortaya çıkmıştır. İdeolojik çatışmalar uluslararası politikaya egemen olmuştur. İki büyük dünya savaşı bu asırda yaşanmıştır. II. Dünya Savaşı sonrası Soğuk Savaş dönemi ile İki Kutuplu Sistem dünyaya hâkim olmuştur. 1960’lardan itibaren gevşek iki kutuplu sisteme geçilmiş ve sınırlı bölgesel savaşlar yaşanmıştır. 1980’lerden 1990’lara kadar uluslararası sistemde yumuşama başlamıştır. Salt I-II görüşmeleri ile stratejik silahlar üzerinde ABD ve Rusya arasında anlaşmalar yapılmıştır.
XXI. Yüzyıla Girerken Uluslararası Sistem: Gorbachhev’un SSCB’nin başkanı olması ile komünist dünyada yenileşme hareketleri Sovyet sistemin sonu olmuştur. 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması ile İki Kutuplu Sistem çökmüştür. 1991’de ise Doğu Bloku dağılmıştır ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği parçalanmıştır. Körfez Savaşı ile de ‘’Yeni Dünya Sistemi’’ olarak adlandırılan bir sistemden bahsedilmeye başlanmıştır. İki Kutuplu Sistemin yıkılması ile uluslararası sisteme istikrarsızlık ve karmaşa hâkim olmuştur. Belirleyici öğe olan askeri güçten ekonomik ve mali yöne doğru bir kayma başlamıştır. Örneğin, Avrupa Birliği.

Uluslararası İlişkilerde Bazı Temel Kavramlar:
Abluka: Bir devletin dışarı ile olan ilişkisinin zor kullanarak ya da tehdit yoluyla kesilmesi.
Açık Diplomasi: Diplomatik görüşmelerin, hak ve sorumlulukların kamuoyunun bilgi ve denetime açık olması.
Agreman: Atanan elçinin, atanılan ülke hükümeti tarafından kabul edilmesi.
Ambargo: Hedef ülkeye yapılan ihracat ve taşımacığa yasak getirmek.
Antant: Anlaşmaların sonucunda yapılan ortak hareket etme birlikteliği.
Antisemitizm: Yahudi aleyhtarlığı, Yahudi düşmanlığı.
Antlaşmaların Çatışması: Aynı konuyu işleyen anlaşma hükümlerinin birbiri ile bağdaşmaması.
Antlaşmaya Katılma: Antlaşmaya taraf olmayan ülke ya da ülkelerin sonradan o anlaşmaya dahil edilmesi.
Apartheid: Güney Afrika’da beyaz olmayanlara karşı uygulanan siyasal ve ekonomik ayrımcılık.
Arabuluculuk: Üçüncü bir devlet ya da uluslararası hükmî kişisinin yardımına başvurma.
Ardıllık: Yeni kurulan devletin eski devletin külfetini taşıması.
Asimilasyon: Bir toplumdaki etnik ya da kültürel azınlıkların hakim kültür içerisinde eritilmesi süreci.
Ateşkes: Silahlı çatışmanın geçici ya da belli süre durdurulması.
Ayrım Gözetilmeme İlkesi: Tüm devletler ya da yurttaşların arasında eşit davranılmasını öngörerek her türlü hukuksal ayrımın yasaklanmasıdır.
Bağımlılık: İki ya da daha fazla uluslararası politika biriminin simetrik olmayan bir etki ilişkisi içinde bulunmaları.
Bağımsızlık: Bir devletin başka devletlere siyasi, askeri ve ekonomik olarak boyun eğmeme durumu.
Bağlantısızlık: Bloksuzluk. Uluslararası politikaya kayıtsız olmayıp bilakis aktif bir politika izlerler. II. Dünya Savaşı sonrasında Hindistan, Mısır, Asya ve Afrika’da yeni bağımsızlığını kazanmış devletlerce kurulmuş bir teşkilat.
Barış İçinde Bir Arada Yaşama: SSCB’de ortaya atılan kapitalist ve sosyalist ilişkilerin savaşa yol açmadan sürdürebileceğini ileri süren yaklaşım.
Böl ve Yönet: Bir ülkenin iç çelişkilerinden faydalanarak çatışmayı sıcak tutup ilgili devletin güçsüz kılınması ve üzerinde denetim kurulması.
Casus Foederis: Birinin diğerini haklı yardıma çağırması.
Caydırma: Gelebilecek nükleer saldırıyı önlemek maksadıyla misliyle karşılık verebilme durumu.
Çevreleme Politikası: ABD’nin SSCB’yi çevreleyen ülkeleri yanına çekerek, kuşatma politikası.
Çok Başlıklı Füze: Birden çok nükleer başlık taşıyabilen füzenin aynı hedefi vurabilmesi.
Çok Taraflı Kuvvet: Batı Blokunda 1960’larda ortaya çıkan nükleer silahların kullanımı paylaşma stratejisi.
Daimi Tarafsızlık: Hem savaş hem barış dönemlerinde izlenen tarafsızlık politikası.
De Jure: Devleti ya da hükümeti tam, kesin ve hukuki olarak tanımak.
De Facto: Bir devleti fiili, dereceli, hukuki ilişkilerde sınırlı olarak tanımak.
Dengenin Dengeleyicisi: XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Avrupa’da, ittifaklar karşısında ittifaklar oluşturma veya denge anlayışında üçüncü öğede zayıf kalan tarafın yanında yer alarak dengeyi sağlamak.
Detant Sistemi: Marton Kaplan’ın uluslararası sistemi açıklayan teorisi. ABD ve SSCB arasındaki olumlu gelişmelerin varsayımına dayanır. SSCB daha açık toplum olmaya, ABD’nin ise muhafazakâr tutumunu yumuşatma eğilimine vurgu yapar.
Dış Borç: Bir ülkenin, ülke dışı kaynaklardan sağladığı para ve sair olanakları ödünç alması.
Dış Politika: Bir devletin dışa ilişkin siyasi, ekonomik, hukuki vb tüm tutumları benimsemekle beraber daha çok siyasi ve diplomatik ilişkiler olarak düşünülür.
Dış Politika Amaçları: Bir ülkenin dış politikasının yöneldiği genel hedeflerdir. Temel amaç öz varlığını korumak, savunmasını güçlendirmek ve son olarak uluslararası arenada etki yapmaktır.
Dış Politika Stratejisi: Dış politika amacına ulaşmak için yöneltilen genel politikalar.
Diplomasi: Geniş manada bir devletin tüm dış ilişkilerin; dar anlamda ise bir hükümetin belirli konulardaki kanı ve görüşlerinin diğer devletlerin karar alıcılarına iletmesidir.
Diplomat: Devletini uluslararası düzeydeki ilişkilerde temsil etmekle resmi olarak görevlendirilmiş özel kişilerdir.
Diplomatik Protokol: Diplomatik misyon üyeleri arasındaki ilişkileri düzenleyen kurallar bütünüdür.
Drago Doktrini: Arjantin dışişleri bakanı tarafından borçlu ülkelere zor kullanılmasının uluslararası hukuka aykırı olduğunu ortaya koyan görüşü.
Eisenhower Doktrini: ABD başkanı Eisenhower’in Ortadoğu politikası. SSCB tehdidine karşı Ortadoğu ülkelerine askeri ve ekonomik yardım yapılması görüşü (1957). ABD’nin bölgede İngiltere ve Fransa’nın boşluğunu doldurma politikası.
Emperyalizm: Bir devletin kendi sınırları dışında yaşayan başka halklar üzerinde onların rızası olmaksızın denetim kurmayı amaçlayan dış politikası.
Esnek Karşılık Stratejisi: 1960’dan sonra NATO’nun kabul ettiği askeri strateji. Karşı bloktan gelebilecek saldırının niteliğine göre uygun şekilde karşılık vermeyi amaçlayan savaş politikası.
Etki Alanları: Bir devletin kendi çıkarları doğrultusunda egemenliği altında bulunmamakla beraber denetim hakkı iddia ettiği yabancı topraklar.
Etnosentrizm: Kendi etnik grubunun ya da kültürünün diğerlerinden üstün olduğu tezi.
Güç Dengesi: Bir güç karşısında onu dengeleyecek güç veya güçlerin varolması.
Güç Yaklaşımı: Çağdaş temsilcisi H.J. Morgenthau’dur. Devletler milli çıkarları peşinde koşarlar. Bu çıkarlarını gerçekleştirmek için de güce ihtiyaçları vardır. Silahlanma, ittifaklar oluşturma, tazminat alma, ‘’böl ve yönet’’ stratejileri güç artırmanın yollarıdır.
Haberalma: Bir devletin diğer devlet veya devletlerin gücüne, etkinliklerine ve olası hareket yönleri ile niyetlerine ilişkin bilgi toplaması.
Hakkı Yitirici Vazgeçme: Uluslararası hukuk kişisinin sahip olduğu haklarından tek taraflı vazgeçme durumu.
Hallstein Doktrini: Federal Almanya’nın Doğu Almanya’yı tanıyan devletlerle olan ilişkisini kesme politikası.
Harmel Raporu: 1967, NATO’nun Doğu ile olan ilişkilerini iyileştirmesine yönelik raporu.
Hiyerarşik Uluslararası Sistem: Bir devlet ile diğerleri arasındaki güç pozisyonu simetrik olmayan bir dağılım göstermektedir. Hegemonya kurma biçimi.
İç Sular: Esas hattın berisinde kalan deniz parçası.
İçişlerine Karışma: Bir ülkenin iç meselelerine müdahale etme.
İkinci Vuruş Yeteneği: Nükleer saldırı sonrasında karşı tarafa cevap verebilme yeteneği.
İlhak: Bir devletin bir başka devlete ait olan veya sahipsiz bir toprak parçasını kendi ülkesine katması.
İrrendentizm: Bir devletin başka ülkelerde yaşayan soydaşı ve yakınları üzerinde hak iddiasında bulunması ve toprak talep etmesi.
Kamuoyu: Genel manada belirli bir sorun karşısında fikir ve kanaat sahibi olan kişilerden oluşan grup.
Kapalı Diplomasi: Başka deyimle saray diplomasisi de denir. Görüşmeler gizli yürütülür.
Karar Alma Yaklaşımı: Davranışçı sosyal bilim anlayışı çerçevesinde sosyoloji, sosyal psikoloji, haberleşme ve örgüt teorileri ile ilgili olarak bir uygulama alanına sahiptir. Devlet, kendi adına resmi kararları alan karar alıcılar olarak tanımlanmaktadır.
Kendi Kendini Sınırlama: Hukuk, gücünü devletin varlığından alır. Hukukun belirli konularda kendini sınırlayarak siyasileri ilgilendiren konularda susmasıdır.
Kıta Sahanlığı: II. Dünya Savaşından sonra ortaya çıktı. Karasularının dışında 200 metre derinliğe kadar olan deniz parçasını kapsar.
Kitlesel Karşılık Stratejisi: Karşı tarafın kullandığı silahın türüne bakılmaksızın nükleer silah ile karşılık verilmesi stratejisidir (1954).
Kadifikasyon: Uluslararası hukuk krallarının sistematik olarak yazılmasıdır.
Konferans Diplomasisi: İkiden fazla devlet temsilcisinin bir araya gelerek sorunları çözüme bağlama girişimleri.
Kültürel Diplomasi: Aralarında kültürel yakınlık olan ülkelerin daha da yakınlaşması amacıyla yapılan görüşmeler.
Manda Yönetimi: Vesayet sistemi. I. Dünya Savaşı sonrası müttefiklerin işgal ettikleri ülke halkalarına uygulamak istedikleri veya uyguladıkları vesayet sistemidir. Mandater devlet mandasından dolayı Milletler Cemiyetine karşı mesul tutulmuştur.
Mekik Diplomasisi: Her iki taraf üzerinde etkisi olan üçüncü ülkenin taraflar arasında aracı olarak sürekli görüşmelerde bulunması.
Meşru Müdafaa: Saldırıya karşı kendini koruma hakkı.
Montroe Doktrini: 18. ve 19. asırda ABD’nin yalnızlık politikası. Yani Avrupa işlerine karışmayacak buna mukabil Avrupalılar da Amerika kıtasına müdahale edemeyeceklerini ilan eden notası.
Mülteci: Siyasi olaylar nedeniyle ülkesini terke mecbur edilmiş ve herhangi bir ülkenin diplomatik himayesi altında olmayan kimselerdir.
Otarşi: Bir ülkenin iktisadi alanda kendi kendine yeterli hale gelmesidir.
Oydaşma Doktrini: Uluslararası hukuk kaidelerinin çoğunluğun rızasına göre ortaya çıktığını savunan yaklaşım.
Oyun Teorisi: Rakiplerin birbirilerini gözleyerek en yüksek faydayı elde etmek için nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini saptamaya çalışan yaklaşım.
Parlamenter Diplomasi: Birleşmiş Milletler içerisinde çeşitli siyasal anlayışları temsil eden ülke temsilcilerinin yürüttüğü diplomasi.
Persona Non Grata: Diplomatik temsilcinin kabul edilmesine persona grata, kabul edilmemesine ise persona non grata denir.
Rıza Doktrini: Uluslararası arenada devletler ancak kendi rızaları ile kabul ettikleri kurallarla bağlıdırlar.
Sistem Analizi: Rasyonel karar vermede yardımcı olan tekniklerden yararlanma. Geniş anlamda tüm bilgi alanları arasında bir ilişki kurmaya çalışan sistem.
Tarafsızlık: Savaş halinde fiili ve hukuki olarak savaş dışında kalmak.
Thalweg Çizgisi: Ülke sınırları belirlenirken kullanılan hayali hat.
Tırmanma: Sınırlı bir çatışmanın giderek yoğunlaşması.
Ulusal Moral: Bir ulusun, hükümetinin dış politikasını savaşta ve barışta desteklemesi.
Ulusal Güç: Bir devletin sahip olduğu siyasal, askeri ve iktisadi güçlerinin toplamı.
Veraset Sistemi: Birleşmiş Milletler’de manda rejiminin yerini alan biçim. BM’nin 76-77 ve 79. maddeleri buna ilişkindir.

Kaynakça:
-Siyaset Bilimine Giriş, Prof. Esat Çam,
-Devlet, Sistem ve Kimlik, Prof. Atilla Eralp
-Kabileden Küreselleşmeye, Prof. D. Ülke Arıboğan,
-Uluslararası Politika ve Dış Politika Analizi, Prof. Faruk Sönmezoğlu,
-Uluslararası İlişkiler Sözlüğü. Derleyen Prof. Faruk Sönmezoğlu,
-Uluslararası İlişkiler, Prof. Hasret Çonak, Doç. Ahmet Nohutçu, Arş G. Y. Kilit Aklar

Hazırlayan: Tahsin Çayıroğlu

Kaynak

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popular Articles