Cuma, Mart 29, 2024
spot_imgspot_img

Top 5 This Week

spot_img

Related Posts

Yeni Toplumsal Hareketler Bağlamında Kadın Hareketleri

1. Toplumsal Hareket Kavramı

Toplumsal hareket kavramını ilk olarak Lorenz Van Stein ‘siyasal mücadele’ bağlamında kullanmıştır. Başlangıçta bu kavram işçi sınıfının öz bilinci ile birlikte iktidarı elde edeceği süreklilik gösteren birleştirici bir süreç anlamını taşıyordu. Van Stein ile aynı dönemde Marx ve Engels de komünist manifestoda bu anlamı benimsemiştir (Bayansar, 2014: 1)
Toplumsal hareketler terimini ilk kez on sekizinci yüzyılın başlarında Fransa’da Saint Simon, kendi ülkesinde ve daha sonra başka yerlerde baş gösteren toplumsal protesto hareketlerini nitelemek için, statükoya karşı çıkan yeni siyasal güçlerin bir özelliği olarak kullanmıştır. Şimdilerde ise en yaygın biçimde, siyasal sistemin ana gövdesinin dışında kalan gruplar ve örgütleri karşılayan bir terimdir (Malkoç, 2013: 23).
Toplumsal hareketlerde tartışılmakta olan durum, genelde bir toplumu, özelde de siyasal hayatı belirleyen normların, toplumun belirli kesimleri tarafından benimsenmemesi durumunun ortaya çıkardığı birtakım refleksler ve bu reflekslerin örgütlenmesi sonucunda ortaya çıkan hareketlerdir (Bedirhanoğlu, 2010 :12).
Toplumsal hareketlerden bahsetmek, toplumsal talebin veya taleplerin var olan sistem tarafından karşılanmadığını ve bunun doğal sonucu olarak bir çatışmanın var olduğunu dile getirmektir aslında. Bu çatışma, bireysel değildir. Toplumsal hareket, toplumun, toplum içerisinde belirli bir sınıfın sistem ile toplu halde çatışması, sistemden bütün bu sınıfa dair istekleri talep etmesi anlamına gelmektedir (Çelik, 2010 :8).
Genel olarak bir toplumsal hareketi, parçası olduğu toplumdaki değişmeyi özendirmeye ya da değişmeye direnme amacına yönelik bir çaba olarak tanımlayabiliriz. Toplumsal hareketler genel olarak topluma yönelmiş reformcu ya da devrimci eylem biçimleridir (Çorakcı, 2008 :52).

2. Yeni Toplumsal Hareket Kavramı

19. yüzyıldan itibaren yukarıda vermiş olduğumuz tanımlara uygun olarak toplumsal hareketler ifade edilmeye başlanmıştır. Bu bağlamda modern toplumsal hareketlerin gelişim sürecinde 19. yüzyılın ikinci yarısı başlangıç olarak kabul edilmektedir. 19. yüzyılda önemli bir değişim meydana gelmiş ve geleneksel olarak cemaat grupları tarafından gerçekleştirilen savunmacı eylemlerden organize, öz bilincine sahip, daha kalıcı hareketlere ve yeni haklar ile fırsat arayışlarında olan eylemlere doğru bir dönüşüm yaşanmıştır (Demiroğlu, 2014: 134). Toplumsal hareketlerde yaşanan bu dönüşüme ‘Yeni Toplumsal Hareketler’ adı verilmektedir.
Yeni toplumsal hareketler kavramı, sınıf temelli örgütlenmelere ve sınıfsal çelişkilere dayanmayan, daha çok kültürel kimliklere ve haklara odaklanan hareketleri ifade etmek için kullanılmaktadır. Aynı zamanda 1960’lı yılların sonundan itibaren ortaya çıkan ekoloji, feminist, nükleer karşıtı gibi toplumsal hareketleri anlatmak üzere kullanılmaya başlanan bir kavramdır (Furuncu, 2014: 3).
Özellikle 1968’den itibaren önüne eklenen ‘yeni’ sıfatıyla telaffuz edilen toplumsal hareketler, toplumsal, yönetsel, yerel ya da ulusal alanda çeşitli değişiklere karşı bir tepki hareketi olarak ortaya çıkmaktadır. Belirli bir inanç, amaç ve örgütsel çatı altında toplanan toplumsal gruplar, egemen toplumsal ilişkileri ya da kurumları değiştirmek, kaldırmak ve var olan ilişkileri yeniden biçimlendirmek için çalışırlar. Bu hareketler, sorun olarak gördükleri toplumsal olayları, dramatize edilmiş eylemlerle bezeyerek medya ile daha geniş kitlelerin dikkatine sunmaktadırlar (Bayansar, 2014: 33).
Eski toplumsal hareketler toplumda meydana gelen hareketliliği, sadece sınıf ve ekonomik tabanlı olarak açıklamıştır. Oysa değişen değerlerle birlikte artık toplumda meydana gelen hareketlerin, yani toplumsal hareketlerin sebebi sadece ekonomik ve sınıf çatışmasından ibaret değildir. Aksine ekonomik ve sınıf tabanlı olmayan sorunların çözümü için kitleler bir araya gelmekte, devletin yetersiz kaldığı ya da görmezden geldiği sorunlara dikkat çekerek, devletin var olan sorunları çözmesini sağlamaktadır. Bu hareketlerin ‘’yeni’’ olarak tanımlanmasının temel nedeni bilinen klasik işçi hareketlerinin ortaya çıkış ve örgütlenme biçimlerinden ayrılmak istemesinde yatmaktadır (Aksulu, 2013 :9).
Yeni toplumsal hareketlerin başlangıcına dair birçok tez olsa da 1968 yılının tüm dünyayı etkileyen gücü milat olarak geniş kesimlerce kabul görür. Bu kabul görüşteki temel ilke, 68 öncesi hareketin talebiyle 68 gençliğinin talebinde farklılıkların olmasıdır. 68 öncesi taleplerin daha çok üretim, ekonomik ve sınıfsal bağlamda olduğu, 68 hareketinin ise, sosyal yaşamda eşitliği dile getirdiği söylenmektedir (Çelik, 2010: 21).

3. Yeni Toplumsal Hareket Bağlamında Kadın Hareketleri.

Türkiye kadın hareketi, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin sonra doğmuştur. 12 Eylül öncesinde sol yapılar içerisinde yer almış entelektüel kadınlar tarafından başlatılan hareket, solun eleştirisi üzerinden şekillenmiştir. Sol hareketlerin kadın sorununa bakışını, konumunu ve var olan katı, hiyerarşik yapılanmayı eleştiren kadınlar, bağımsız bir kadın hareketinin gerekliliğine inanarak anti-hiyerarşik, feminist bir örgütlenme modelini benimsemişlerdir (Şenol, 2010 :54).
1980’lerin ortaların da gelişen yeni feminist hareket Türkiye’de kadınların yeni haklar ve özgürlükler kazanmalarını sağlamıştır. Bu gelişmeler özellikle taşra ve orta alt sınıftan kadınlar için yeni açılımlar yaratmıştır. Kendi yaşamları hakkında karar vermede daha çok özgüven, hak aramada daha çok hukuki ve siyasal destek ve mağduriyetlerin telafisinde daha çok meşruiyet gerçekleşmeye başlamıştır. Bu dönemdeki feminist anlayışta özellikle kürtaj ve beden denetimi gibi konular kadın söyleminde yer tutmaya başlamıştır. Bu anlayış, kadının biyolojik kimliğini reddetmeyen ve farklılığı söylemin merkezine oturtan bir anlayıştır (Cesur, 2017: 65).
Çoğunlukla iş sahibi, eğitim görmüş orta sınıf, kentli kadınlar öncülüğünde geleceğe yönelik projeler üretilmeye başlanmıştır. Yürüyüşler, dilekçe kampanyaları ve farklı yayınlarla seslerini duyuran feministler medya üzerinde de yankı uyandırmışlar ve değişik kesimlerin dikkatini çekmişlerdir (Sezgin, 2014: 39)
Kadın hareketinin tarihsel gelişimini iki ayrı aşamada ele alınmaktadır. İlk olarak 18. yüzyıl sonlarında başlayıp 20. yüzyıl ilk çeyreğini kapsayan aşamadır. İkinci aşama ise 1960’lardan sonra yeni toplumsal hareketlerin gelişimine paralel olarak başlayıp bu hareketin tekrar öne çıkmasını sağlayan ve halen devam eden aşamadır. Bu iki aşamalı durumun hem dünyada hem de Türkiye’de geçerli olduğu söylenebilmektedir (Malkoç, 2013: 204). Türkiye de 1980 öncesi ve 1980 darbe sonra kadın hareketlerin gelişen uzun bir süreç içerisinde değerlendirilmektedir. 1980 öncesi ve darbe sürecinde siyasal alan içerisinde sınıf eksenli daha çok politik alanı temsil eden kadın hareketi 1990’lı yılların başlarında tüm sorunları kapsayan kadın tercihini ve söylemleri özerk örgütlenme alanları kurarak örgütlenmeye başlamışlardır.
1990’larda kadın hareketlerinin ortaya koyduğu “kadın meseleleri” her kesim de tartışılır hale gelmiştir. Demokratik kitle örgütleri, sendikalar, meslek kuruluşların içerisin de kadın birimleri oluşmaya başlanmış ve kadın sorunlarına yer verilmiştir. Feminist kadın hareketleri bir örgüt olarak değil, farklı görüşlerin hâkim olduğu çoğul hareket olarak yayılmayan başlamıştır (Kara,2000: 64).
90‟lı yıllar kadın hareketi açısından önemi sokaklardan kurumlara doğru geçişin sağlandığı aynı zamanda Türkiye feminist hareketinin yönünün değiştiği bir süreçtir. Türkçeye çevrilen feminist kaynaklar sonrası ulaşılan metin ve akademik alan içerisinde yeni örgütlenme araçları elde etmişlerdir. Bu yeni örgütlenme araçları yazmak okumak ve tartışmaktadır. Yeni örgütlenme araçlarıyla birlikte kazanılan entelektüel olgunluk sonrası kadın hareketleri dernekler kurarak, dergi yayınlayarak birikimlerini birbiriyle paylaşmışlardır (Dikkol, 2014: 60)
Türkiye’de 1980 döneminin sonrasında kadın hareketinin açtığı yolun ertesinde, kadınlar yeni alternatif yollar bulmaya ve varlık mücadelelerine devam etmiştir. 1980’lerin mücadelenin yönü sokak hareketleriyken, 1990’larda yerini kurumsallaşmaya bırakmıştır. Bu durum hem hareketin kendi içindeki kurumsallaşmadan ve akademikleşmeden, hem de Türkiye’nin mevcut politik ortamından kaynaklanmaktadır (Göl, 2015: 50).
Türkiye’de kadın kuruluşları, kadın hareketini toplumsal yansıması, etki alanları ve örgütlenme tarzlarıyla ulusal ve uluslararası alan da aktif olamaya başlamışlardır. Kadın kuruluşları alternatif politika üretmek, gerekli yasal düzenleme için kamuoyu oluşturmak için faaliyet yürütmektedir (Zorba, 2009: 131).
Ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik ve siyasi koşullar içerisinde kadın hareketleri kurumsallaşma yoluna girmektedir. Dernek, dergi, akademik çalışmalar düzenleyerek bir dizi faaliyet alanı oluşturulmaktadır. Kadın hareketlerin bu süreçte farklı çevreler oluşturmaktadır. 2000’li yıllar içerisinde cinsiyet, etnisite ve inanç olguları çevresinde örgütlenen grup ve örgütlerle temas etmeye başlamıştır (Dikkol, 2014: 59).
Kadın hareketleri kendi kurumsal ve özerk faaliyet alanlarıyla farklı dinsel, ırksal, sınıfsal kimlik ve statüleri bir arada toplayarak tüm bu alanlar içerisinde yaşanılan sorun ve saldırılara karşı kendi örgütlü güçleriyle bir örgütlenme oluşturmaya çalışılmaktadır. Ülkemizde yaşanılan kadın cinayetleri ve bir dizi saldırılarak karşı kadının yalnız olmadığı kadın tüm durumların takipçisi olmaktadırlar.
Tüm alanlardan ve her türlü dayatmaya karşı feminist hareket örgütlü bir şekilde tüm bu sorunlara karşı demokratik çevrece içerisinde tüm iletişim araçları kullanarak örgütlenme içerisine girmektedir. Feminist çalışmaları destekleyen akademisyen, avukat, uzmanlar gibi çeşitli orta sınıf içerisinden kadınlarla paneller konferanslar düzenlenerek sorunlar aşılmaya ya da çalışmaların bilimsel zeminle irdelenmeye çalışılmaktadır.

Kaynakça

Aksulu M. (2013). Yeni Toplumsal Hareketler: Türkiye’de Hayvan Hakları Savunuculuğu ve Sosyal Medya, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: İstanbul.

Bayansar R. (2014). Yeni Toplumsal Hareketler Çerçevesinde Çevresel Açıdan Gezi Parkı Olayları, Yüksek Lisans Tezi, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: Kütahya.

Bedirhanoğlu F. (2010). Toplumsal Hareketler Bağlamında Şeyh Sait İsyanı, Yüksek Lisans Tezi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: Van.

Cesur F. (2017). Feminist Teoriler ve Türkiye’deki İzdüşümleri, Yüksek Lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: Isparta.

Çelik F. (2010). Yeni Toplumsal Hareketler Bağlamında Toplumsal Cinsiyetin Sunumu, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: İstanbul.

Çorakcı E. (2008). Modern ve Postmodern Kimlikler Bağlamında Yeni Toplumsal Hareketler, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: Ankara.

Demiroğlu Topal E. (2014). Yeni Toplumsal Hareketler: Bir Literatür Taraması, Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 1, ss. 133-144.

Dikkol S. (2014). Türkiye’de Toplumsal Değişme ve Kadın Kimliğinin Dönüşümü, Yüksek Lisans Tezi, Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: Mersin.

Erdoğan İ. (2011). İletişimi Anlamak, 4. Baskı, Ankara: Erk Yayınları.

Furuncu D. (2014). Yeni Toplumsal Hareketler, Küreselleşme ve Dijital Aktivizm: Gezi Parkı Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: İstanbul.

Göl D. (2015). Türkiye’de 1980 Dönemi Feminist Çeviri Hareketinin Kadın Çalışmaları Dizgesini Oluşturmadaki Rolü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: İstanbul.

Kara N. (2000). Feminist Kadın Hareketleri ve Medya Profesyonellerinin Tutumları, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: Ankara.

Malkoç Sinan E. (2013). Yeni Toplumsal Hareket Olgusu ve Türkiye’de 1980 Sonrası Yeni Toplumsal Hareketler, Doktora Tezi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: Sakarya.

Sezgin S. (2014). Türkiye’de Feminist Söylem ve İslami Feminizm, Yüksek Lisans Tezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: Trabzon.

Zorba Şirin H. (2009). Türkiye’deki Kadın Örgütleri ve Bu Örgütlerin Çalışmaları Üzerine Bir İnceleme, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü: Ankara.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popular Articles