Kübra Dilan BULUT
Necmettin Erbakan Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler
İnsan topluluklarının oluşumundan itibaren pek çok siyasal sistem ortaya çıkmıştır. Bunlar içinde en çok kullanılanı ve kendi içinde ayrımlara gideni ise monarşidir.
İnsanların topluluk halinde yaşamasından itibaren toplulukları bir arada tutmak için pek çok sistem geliştirilmiştir. Farklı kültüre sahip olunduğu için tek tip bir siyasal sistemden elbette söz edilemez. Kültüre göre değişim gösteren sistemleri kabaca dört başlık altında toplamak yanlış olmayacaktır. Bunlar monarşi, oligarşi, demokrasi ve anarşidir. Tarihe dönüp baktığımız zaman gerek Avrupa’da gerekse Doğu’da en çok kullanılan sistem “monarşi”dir.
Tanım olarak monarşi, ülke yönetiminde tek bir kişinin iktidara sahip olmasıdır. İnanılır ki bu tek kişi gücünü tanrıdan alır. Tanrının yeryüzündeki gölgesi niteliği taşır. Bu güç soy vasıtasıyla babadan oğula miras kalır. Ataerkil bir sistemdir. Monarşiyi kendi içinde ikiye ayırmak mümkündür.
1. Geleneksel Monarşi: Soya dayalı monarşi türüdür. Yine Geleneksel Monarşi de kendi içinde üç grupta incelenir.
a. Mutlak Monarşi (Mutlakiyet):Yöneticinin yetkilerinin tam anlamıyla tek elde toplanmasıdır. Yönetici yasama ve yürütme yetkilerinin tek sahibidir ve bu yetkiler hiçbir kurum ya da kişiyle paylaşılamaz.
b. Meşruti Monarşi (Meşrutiyet): Tüm yetkilerini elinde bulunduran mutlak monarka nazaran kısıtlı yetkiye sahip olunan monarşi türüdür. İktidarın yetkisi yasama konusunda kısıtlıdır. Bunun için bir meclis mevcuttur. Bu meclis danışma kurulundan ziyade ortak karar almak için vardır. Bu monarşi türünün ilk örneği İngiltere’dir. 1215 Magna Carta ile Kralın yetkileri sınırlandırılmış ve mutlak monarşiden meşruti monarşiye geçiş yaşanmıştır.
c. Anayasal (Sembolik) Monarşi: Kralın ve ailesinin hükmetme gücünün elinden alınmış olduğu, kraliyet kavramının tamamıyla sembolik hale geldiği monarşi türüdür. Örnek olarak günümüzde; İngiltere, İsveç, Norveç ve Hollanda gibi anayasal monarşiye sahip olan ülkeleri sayabiliriz.
2. Baskıcı Monarşi: İktidar sahibi olup gücü ve otoriteyi tek elde toplayan kişinin askeri ve silahlı kuvvetlerce geleneksel olmayan yöntemlerle yönetimi ele geçirerek, bu yönetim anlayışı çerçevesinde ülkede baskıyı sürekli hale getirmeye çalışılmasıdır. Baskıcı monarşileri sivil görünümlü ve askeri görünümlü olarak iki gruba ayırabiliriz.
a. Despotluk: Ülke yönetiminde zorbalığın hakim olması durumudur. Sivil bir kişinin meşru yöntemlerle iş başına gelip daha sonra ülkede baskıya dayalı bir rejim kurarak yönetimini mutlak hale getirmesi durumudur. İktidarda kalma mücadeleleri nedeniyle silah kullanmaları da muhtemeldir.
b. Diktatörlük: En yaygın baskıcı monarşi örneğidir. Askeri kökenli kişilerce ülkenin tek başına yönetilmesidir. Diktatörün arkasında silahlı bir güç bulunur ve diktatör bu gücü kullanmaktan çekinmezler.
Yöntemlerine göre incelemiş olduğumuz monarşi erk yetkisi genişliğine göre de tek uluslu monarşiler ve çok uluslu monarşiler olarak ikiye ayrılır.
1.Tek Uluslu Monarşiler: İktidarı elinde bulunduran yöneticinin tek bir milleti (az da olsa bir kaç milletten de oluşabilir) idare etmesidir. Krallıklar tek uluslu monarşilere örnektir.
2. Çok Uluslu Monarşiler: İmparatorluklar çok uluslu monarşilere örnektir. Bu tür monarşiler krallıkların birleşmesi ve bütünleşmesi neticesinde oluşur. Yani imparator kralların kralı niteliğindedir.
Kültürden kültüre farklılık gösteren bu türler İngiltere örneğinde olduğu gibi dönemlere göre de farklılık gösterebilir. Her siyasal sistem de olduğu gibi monarşi ve türleri de mevcut bulunduğu dönemin izlerini taşır ve öyle yorumlanmalıdır.
Kaynaklar
Halis Çetin, Siyaset Bilimi, Orion Kitabevi, 2011.