Teşkilat-I Mahsusa’nın Fedaisi ”Yakup Cemil”

Date:

Yakup Cemil,1883 İstanbul doğumlu aslen çerkes kökenli bir Osmanlı vatandaşıydı.1903’te harp okulunu bitirdi ve askerlik hayatı resmen başlamış oldu.İlk görev yeri olan Manastır’a vardığında henüz 20’li yaşlarında gözü kara bir subaydı.
Hürriyet ateşiyle yanan bir ordu,adeta kaosun hüküm sürdüğü Balkanlar ve hergün bir yanından patlak veren yaşlı imparatorluk olan Osmanlı.Böyle bir ortamda kendisi gibi genç bir subay olan İsmet İnönü’nün yıllar sonra tarihe geçecek sözü akıllara geliyor ‘’Namuslular da en az namussuzlar kadar cesur olmalı.’’İşte Yakup Cemil cesur namuslulardandı.Genç yaşında silahını beline alıp onlarca adamıyla dağa çıkan Yakup Cemil,’’Osmanlı’nın adaletinden nasibini almayan’’,bulgar,rum ve sırp çetelerini acımasızca avlayarak görev hayatına başladı.
Öncelikle II.Abdülhamit döneminin,bazı sosyal medya tarihçilerinin sandığı gibi’’Baş kaldıranın başının kesildiği’’ bir dönem olmadığını bilmekte fayda var.II.Abdülhamit’in saltanat hayatı boyunca resmi olarak sadece beş kişi idam edilmiştir.Hatta bir osmanlı mebusan toplantısında ‘’Bu zamana kadar hep Al-i Osmanlı oldu,biraz al-i mithatlı olsun.’’Diyebilecek kadar ileriye giden ve Sultan Abdülaziz’in katlinden suçlu bulunan Mithat Paşa dahi önce Şam’da hapsedilmiştir.İngilizlerin onu kurtarma girişiminden sonra bile idam edilmemiş ve kendi eceliyle ölmüştür.Özellikle 19.yüzyılın ilk yıllarından itibaren,Avrupalı devletlerin baskısından olsa gerek Balkanlar’da yakalanan çetecilerin hiçbiri idam edilmiyor ya bir şekilde serbest kalıyor ya da zindana atılsa dahi bir yolunu bulup kaçıyordu.İşte o yıllarda İttihatçi genç subaylar gündüz subaylık yapıyor,gece ise dağlarda çetecilerle vuruşarak zaten çöküşte olan devletin sağlayamadığı adaleti sağlıyorlardı.
Çarpışmalara girdikçe namı yayılan Yakup Cemil’den artık herkes korkar olmuştu.Çok gaddar ve acımasızdı.İttihad ve Terakki partisinin yönetimi ele geçirdiği Bab-ı Al-i baskını sırasında kendisi gibi Çerkes kökenli olan Nazım Paşa’yı hiç beklenmedik bir şekilde şakağından vurmuştu.Bu akılalmaz hareketinden sonra Enver Paşa dahil herkes ondan çekinmeye başladı ve Yakup Cemil aleyhine ilk çatlak sesler ortaya çıktı.
Artık Teşkilat-ı Mahsusa’nın en ünlü fedaisi olmuştu.Trablusgarp savaşı patlak verdiğinde Mustafa Kemal ve Enver Paşa gibi o da gönüllü olarak katılmıştı.Ancak ne var ki casus olduğu gerekçesiyle Siyahi Şükrü Paşa’yı vurarak öldürdü ve Enver Paşa’nın emriyle İstanbul’a döndü.Her ne kadar kanun tanımaz davranışları olsa da Enver Paşa’nın ona çok büyük bir sevgi beslediğini söylemekte fayda var.Ancak Enver Paşa çareyi onu olaylardan mümkün olduğunca uzaklaştırmakta bulmuş ve Sinop Cezaevi’nden 2 bin kişilik bir birlik kurmasını emrederek Kafkas Cephesi’ne gitmesini söylemişti.Sinop Cezaevi o dönemde Osmanlı sınırları içerisinde en azılı katillerin toplandığı bir hapishaneydi.Gardiyan ve askerlerin dahi içlerine girmeye cesaret edemediği suçluların arasında dalmıştı Yakup Cemil.14 kişinin katili olan bir berberin usturasının önüne yatıp ‘’Hadi traş et bakalım’’ demesi de deliliğe varacak cesaretinin en büyük örneklerinden biridir.
Ancak Kafkas Cephesi’nde de işler yolunda gitmemişti.Ordu hergün bir başarısızlık yaşıyor ve Yakup Cemil hergün bu başarısızlıktan birini sorumlu tutarak kurşuna diziyordu.Ancak dikkat çeken şöyle bir yönü de var;Yakup Cemil onura ve şerefe çok önem veriyordu.Eğer asker olupta adi bir suç işleyen olursa,onu ağaca bağlayıp yakıyor veya işkence ederek öldürüyordu ancak şerefli bir kişiye ceza verecekse onu kurşuna diziyordu.
Trabzon’dan gelen destek birliklerle birlikte Ardahan ve Batum’u geri alan Yakup Cemil’in başına buyruk hareketleri burada da hoş karşılanmadı ve önce Bitlis’e daha sonra da Enver Paşa’nın amcası olan Halil (Kut) Paşa’nın bulunduğu Bağdat cephesine gönderildi.Burada Halil Paşa onu Teşlikat-ı Mahsusa’daki görevinden alarak cephe gerisine gönderdi.Bunu kendisine yediremeyen Yakup Cemil bir şafak vakti askerlerine taarruz emri verdi.Halil Paşa’nın onu tekrar İstanbul’a göndermesiyle kendisini eskisi kadar sıcak karşılamayan Enver Paşa onu zoraki olarak binbaşılığa terfi ettirmişti.
Artık Enver Paşa’dan da hoşnut olmayan Yakup Cemil,söylentilere göre ikinci bir babıali baskını düzenlemeyi planlıyor ve Enver Paşa’nın yerine Mustafa Kemal’i getirmeyi amaçlıyordu.
Artık siyaset bataklığına iyice düşen Yakup Cemil,siyasetin bir gereği olan ayak oyunlarını hiç beceremiyor tüm fikirlerini olur olmaz yerlerde dile getirerek düşmanlar ediniyordu.Nitekim Enver Paşa’nın emriyle İran içlerine gitme görevini almıştı.Her ne kadar araları açık olsa da Enver Paşa onun ölmesini istemiyordu.
Yakup Cemil görev için kendisine adam seçmekle meşgulken,kaldığı Meserret Oteli’ne baskın düzenlenmiş ve askerler ‘’Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili Enver Paşa’nın emriyle tutuklusunuz’’diyerek onu götürmüşlerdi.Yakup Cemil ise kendisinden hiç beklenmedik bir şekilde ‘’Madem ki paşa hazretlerinin emri o halde tutuklayabilirsiniz’’dedi.
Ancak zindana dahi atıldıysa da silahlarını almaya kimse cesaret edememişti.Bir gece vakti tuvalete gittiğinde 6 kişi üstüne çullanmış ve ancak zorla silahlarını almışlardı.
Çıkarıldığı mahkemede suçlu bulunan Yakup Cemil idam cezasına çarptırıldı.Kurşuna dizilecekti.Ancak Talat Paşa’nın idam emrine uymayan üç komutan,Yakup Cemil’i kurşuna dizmektense kendi kafalarına kurşun sıkmayı yeğleyeceklerini bildiren mektuplar yazarak emre itaatsizlik ettiler.Nitekim Enver Paşa’nın aslında hiç haberdar olmadığı ve o Berlin’deyken tutuklama emrini Talat Paşa’nın verdiği anlaşıldı.Talat Paşa’nın kurmaylarının emriyle Yakup Cemil’le hiç tanışmamış olan genç bir subaya onu infaz etme görevi verildi.
11 Eylül 1916 günü Kağıthane civarında bir direğe bağlanan Yakup Cemil ilginç bir şekilde infazından önce karpuz yemişti.ve arka arkaya üç sigara içmişti.Üstelik ömründe hiç sigara içmemiş biri olarak.Nitekim asker karşısına dizildi.Yakup Cemil ‘’İyi nişan alın,elleriniz titremesin.Hükümet korkusu olmazsa muvaffak olamayız’’diyerek askere son telkinini yaptı.Dört defa ‘’Nişan al’’ emrine uymadı asker.Yakup Cemil’e silah doğrultamadı.Askerin emre itaatsizliğini gören Yakup Cemil ‘’Dikkat,Nişan al,Ateş!’’diyerek kendi idam emrini verdi ve kurşun yağmurundan sonra ancak yarım saat ölüme direnebildi.
Ve ilginç olan şudur ki;’’Devlete ve hükümete darbe yapmaya teşebbüs’’ten suçlu bulunan Yakup Cemil’in ailesine onun ölümünden sonra maaş bağlanmıştır.
Türk tarihinin hangi dönemine bakarsanız bakın,kendi ölüm emrini verecek kadar gözü kara ve şerefini herşeyin üstünde tutan hatta bu uğurda can veren kahramanlar bulacaksınız.Yakup Cemil bunlardan bir tanesiydi.Bazı dönemlerde hakkında hain dahi denilse de tarih bunu kabul etmemiş ve her zaman onu haklı çıkarmıştır.Hakkında gelişigüzel onlarca methiye dizilebilir ancak bu yanlış olur.Yakup Cemil ne dahiydi,ne devrimci ne de ileri görüşlü bir siyasetçiydi.O sadece insanüstü bir cesarete ve vatan sevgisine sahipti.Bu uğurda da şerefli bir şekilde ölerek tarihe geçti.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Share post:

Subscribe

spot_imgspot_img

Popular

More like this
Related

Devlet Adamlığı Bilimi (Kitap Analizi)

Jeopolitiğin Tanımı ve Kapsamı Jeopolitik, günümüzde giderek önemi artan bir...

Kızıldeniz Nerede

1869 yılında Süveyş kanalının açılmasıyla Kızıldeniz oldukça öneme sahip...

Riyazet Nedir ?

Riyazet Ne demek ?  Riyazet bir tasavvuf terimidir. Riyazet...

ORTADOĞU’NUN KANAYAN YARASI: FİLİSTİN

Binlerce yıldır paylaşılamayan , saatli bir bomba gibi her...